2010 yılı reklam ihalesi açılacak. Türkiye'yi dünyaya tanıtacak reklamlar çekilecek. Reklamcılar, "bizi biz yapan neyimiz varsa onu öne çıkartacak" projelerini yarıştıracaklar.
Göbek atan dansöz!
Ney üfleyen derviş!
Lokum yiyen türbanlı!
Kılıç sallayan pala bıyık!
Bakanımız Ertuğrul Günay, "250 yıllık kanayan yaramıza" tuz bastı, "Kızlarımız dansöz değil, başımızda da fes yok" diyerek fesli, uçan halılı, kılıç sallayan pala bıyıklı tanıtımlara son verileceğini açıkladı.
Helal olsun Bakanımıza!
86 yıl önce Cumhuriyet devrimleri sayesinde; "dansöz-lokum-pala bıyık" görüntüsüne ayna olan bir memleket olmaktan çıkmaya niyetlenmiştik, çıkmaya da başlamıştık. Fakat Sayın Bakanımız Ertuğrul Günay'ın sonradan katıldığı 7 yıllık AKP iktidarı döneminde "model menteşelerinden koptu ve eskiye rahmet okutacak çöküşe" geçti.
En son görüntü:
İstanbul sele battı!
33 kentli boğuldu.
Gerçekçi olacağız diye reklamcılar; dere yataklarına yapılmış plazaların, alışveriş merkezlerinin, TIR parklarının, otobüslerin ve kamyonların feyezan yağmurunda sürüklenişini ve işçi kadınların servis minibüsü içinde boğulmasını çekeceklerse; geçmişimizdeki "dansöze-fese sığınalım" daha iyi!
Kaç İstanbul görüntüsü var?
Ben diyeyim 100, sen söyle 500! Bugünkü iktidar çizgisinden gelme Tayyip Erdoğan-Müfit Gürtuna-Kadir Topbaş üçlüsünün 15 yıldır kesintisiz yönettiği 500 İstanbul görüntüsü içinde "dansöz-fes-lokum-Boğaz-palabıyık-uçan halı-ney üfleyen neyzenin yerine koydukları, koyabildikleri" tek orijinal şehircilik üretimi nedir?
Sakın "metro" demeyin!
Bize ait değil.
Metrobüsü işaret etmeyin!
Bizim değil.
TOKİ konutunu göstermeyin!
Komünist Stalin'in buluşu.
Asfalt yol!
Mermer kaldırım!
Cam plaza-Dubai kulesi!
Alışveriş merkezi!
Hiçbiri bizim değil.
Yeni yerli görüntülerimiz:
Heybetli Başbakan; fakir çocuğa oyuncak fırlatıyor. Kudretli belediye; dere yatağına imar veriyor. Kerim yerel yönetim; bayramda yoksula sadaka çadırı kuruyor.
Bir de meydanlar var.
Çok orijinaller!
İsterseniz Ortaköy'e gelin.
İstanbul Ortaköy meydanına 1x1.20 metre ebadındaki seyyar tezgâh sahibi sayısında, işsizlikten dolayı patlama oldu, görün. Başlangıçta (1986'da) 15 seyyar satıcı vardı, 2002 yılında 150'ye çıktı, bugün caminin kapısına kadar doldu ve sayıları 345'i buldu. Önceleri yerli el yapımı hediyelik eşya satıyorlardı, şimdi git bak; Çin-Hint'den gelme tencere, tava, kadın peruğu, ruj, don, çakma saat, gözlük pazarlıyorlar ve Beşiktaş Belediyesi onları kaldırma kararı aldığı için üzerinde "ekmeğime dokunma" yazan tişörtler giyip belediyeye karşı direnme gösterileri yapıyorlar.
İsterseniz.
Üsküdar'a, meydana uğrayın.
Üsküdar meydanı (Marmaray + tüpgeçit) projeleri nedeniyle tamamen değişiyor. Yeni Valide Camii önünde kalan adadaki tarihi türbenin bitişiğine bir de ahşap cami yapılıyor. Camiye bitişik olarak da 5 katlı (ahşap) iş hanına benzeyen ve yandaşlara rant kapısı olduğu anlaşılan yapı yükseliyor.
Dilerseniz.
Sultanahmet'e uğrayın.
Four Seasons Oteli'nin iş adamı yeni sahibi, Ayasofya'nın dibindeki en eski Bizans sarayının üstüne çelik ayaklar çakıp oteli genişletti ve mahkeme "tarihi dokuyu katleden bu girişiminin" cinayet olduğuna karar verdi, yıkımını istedi.
Ama yıkılmadı, duruyor.
Reklamcılar neyi çekecek?
Bizi neyimizle tanıtacak?
Bakanımız haklı; kızlarımız dansöz değil, başımızda da fes yok! Fakat Sayın Bakan'ın iktidarı 7 yılda ortaya; "tarih cinayeti ve mimarlık felaketi" modelinden başka bir şey koyamadı.
Bakan reklam pazarlıyor!
Reklamcı zor durumda!