Haberler

İstanbul'u tek tek keşfedin

Tarih: 28 Eylül 2009 Kaynak: Yeni Şafak Yazan: Ertan Altan
İstanbul'un Tekleri kitabı tek olan eserleri halka tanıtmayı amaçlıyor. Ancak öyle eserler var ki tek olmamalarına rağmen tarihi kültürel ve manevi değerleriyle eşine ender rastlanan özellikler taşıyor.

İstanbul'u tek kılan en önemli özelliklerinden biri şüphesiz üç medeniyete başkentlik yapması gelir. Bizans, Ceneviz ve Osmanlı mimarları elbirliğiyle şehri güzelleştirmek için çabalamış ve haklı olarak dosta düşmana "İstanbul dünyanın en güzel şehridir" dedirttirmişlerdir.

İstanbul'un 55 kapılı sura sahip olması, iki kıtayı birleştirmesi, içinden deniz geçmesi, iki kıtayı iki köprü ile birleştirmesi, Türkiye'nin en kalabalık kenti olması, 7 tepe üzerine kurulması ve surlarla çevrili tek yarımada olması... Bunlar, İstanbul'un hemen herkes tarafından bilinen ve onu tek yapan özelliklerinden. Bir de fazla bilinmeyenler var. Kültür A.Ş.'nin yayınladığı İstanbul'un Tekleri albümünde eski başkentin bilinmeyen tekleri de gün yüzüne çıkıyor.

Metomorfis Manastırı

Osmanlı İmparatorluğu tarihi boyunca farklı dinlere hoşgörülü davrandı. Ancak bazı arızi haller istenmeyen sonuçlar doğmasına yol açmıştır. Burgazada'da bulunan Makedonyalı İmparator Basileos tarafından yaptırılan Christ Metomorfis Manastırı'nın yıktırılma hadisesi de bunlardan biridir. Bu manastırın önemli bir özelliği burada yapılan ayinlerde büyük ateşlerin yakılmasıydı. Bu ateşler uzak yerlerden de görülebiliyordu. Bu manastırda yanan ateşlerin İstanbul halkında yangın endişe yaratması nedeniyle Manastır 4. Murat tarafından yıktırıldı. Daha sonra 1896'da devrin padişahından yardım alan H. Hourmuzis Manastır'ın yıkıntılarını kullanarak bir şapel inşa etti.

Deniz doldurularak yapılan tek külliye

Karaköy'deki Kaptanı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan Kılıç Ali Paşa Külliyesi'nin en önemli özelliği deniz doldurularak yapılması. Ali Paşa bir cami yaptırmayı ister ve 3. Murat'tan bu konuda izin talep eder. 3. Murat Kılıç Ali Paşa'nın denizci olması sebebiyle caminin deniz üzerine yapılmasını ister. Sinan'ın ömrünün son yıllarında yaptığı eser Ayasofya'nın planının geliştirilmiş bir şeklidir. Yapıldığında kubbesine bir denizci feneri konmuştu. Bugün denizcilik müzesindedir.

DEeniz üzerine kurulu tek köşk
Florya Deniz Köşkü'nü tek yapan özelliği denizin üzerinde inşa edilmiş bir köşk olması. 320 beton direk üzerine oturtulan köşkün mimarı Seyfi Arıkan'dır. Köşk Atatürk tarafından 1938 yılına kadar cumhurbaşkanlığı köşkü olarak kullanıldı. Atatürk'ün Ankara'da köşke İstanbul'da saraya hapsoluyorum. Bırakın burada tren gürültülerini, gelen giden insan seslerini duyayım dediği bilinmektedir. Atatürk uzunca bir süre burada kalmış siyasal bilimsel toplantılar için burada kalmış önemli konuklarını burada ağırlamıştır. Köşk daha sonraki cumhurbaşkanları tarafından da kullanıldı.

Balat'ta bulunan Ahrida Sinagogu'nu diğerlerinden ayıran özelliği dua okuma kürsüsünün gemi pruvası şeklinde yapılmasıdır. Bu konuda iki rivayet olsa da daha gerçekçi olanı İspanya'dan kaçarak Osmanlı'ya sığınan Seferad Yahudileri anısına yapılmış olmasıdır.

Sadaka Taşları

Osmanlı insanının inancından gelen önemli bir özelliği yaptığı yardımlar. Sağ elin verdiğini sol elin duymaması ilkesine dayanan bu yardımlar için eşi benzeri olmayan bir uygulama başlatıldı. Sadaka taşları adı verilen bu uygulamaya göre 2 metre boyunda ve üstünde çukurlar olan mermer sütunlar yapıldı. Hali vakti yerinde olanlar altın veya gümüş olarak sadakalarını buralara koyardı. İhtiyacı olanlar buraya gelerek altın ve gümüşü alır ihtiyaçlarını giderirlerdi. Ne alan minnet etmiş olur ne de veren minnet altında kalırdı.

Harcına elmas ve zümrüt katılan minare

Süleymaniye Camii'nin minareleri arasında bulunan Cevahir minaresinin özelliği harcına katılan elmas ve zümrütlerdir. Bizzat Mimar Sinan tarafından katılan elmas ve zümrütler Kanuni tarafından verildi. Süleymaniye inşa edilirken temelleri otursun diye inşaata bir yıl ara verildi. İran Şahı Tahmasp ise Osmanlı'nın parası bittiği için inşaatı durdurdu dedikodusunu çıkardı ve Kanuni'ye mücevherler gönderdi. Kanuni minarenin harcına katılmak üzere Mimar Sinan'a verdi.

17 asırdır değişikliğe uğramayan eser: Gotlar Sütunu

Ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmemekle beraber 3. ve 4. yüzyılda Almanların atası sayılan Gotlara karşı kazanılan bir zafer sonucunda yapıldığı söylenen ve Topkapı Sarayı dış bahçesinde bulunan Gotlar sütunu Roma döneminden bu yana hiçbir değişikliğe uğramayan bir eser özelliğini koruyor. Sütunun savaşlardan elde edilen kılıçların eritilerek yapıldığı tahmin ediliyor. Kitabesinde zafer anıtı olduğu belirtilen ve monolit mermerden inşa edilen sütunun boyu 15 metredir. Sütunun başında bir kartal arması bulunuyordu. Etrafını saran yüksek ağaçların arasında gizli bir anıt olarak yükseliyor.

Bütün taşları Malta'dan getirilen tek kilise: Anglikan Kilisesi

Beyoğlu Galatasaray'da bulunan Anglikan Kilisesi'ni tek kılan özelliği bütün taşların Malta'dan getirilmiş olmasıdır. Neo-gotik tarzda inşa edilen kilise müntesipleri arasında Kırım savaşına katılan İngiliz askerleri için inşa edildiğinden Kırım Kilise olarak da anılmaktadır. Kilise'yi tek kılan önemli bir özellik de arsasının bizzat Sultan Abdülmecit tarafından bağışlanmasıdır. Kilisenin cemaati azaldığı gerekçesiyle 1971 yılında ibadete kapatılmıştı, 1991 yılında tekrar ibadete açıldı.

55 kapılı sur

İstanbul tüm dünyada surlar arasına inşa edilen şehirler arasında 55 kapıya sahip tek şehir. Bugün birçok kapının yok olmasına rağmen mevcut kapılarıyla önemli bir değer. Her bir kapının ayrı bir fonksiyonu vardır. Bizans ve Osmanlı dönemlerinde Haliç ve kara surları üzerinde bulunan kapılar, sabahları açılıp akşamları kapanıyordu. Şehrin Marmara'ya bakan yüzünde 19 kapının varlığı biliniyor. Bu kapılar şöyle Mermer Kubbe kapısı, Debba Kapı, Narlı Kapı Psamatia Kapısı, Davutpaşa Kapısı, Yenikapı, Kumkapı, Kadırga Limanı Kapısı, Ayasofya Kapısı, Çatladı Kapı, Ahır Kapısı, Balıkhane Kapısı, Mangana Kapısı, Demir Kapı, Değirmen Kapısı, Topkapı. Haliç'e açılan kapıların sayısı ise 25'ti. Bu kapıların da pek çoğu kayboldu.

8 tonluk avizeli sinagog: Neve Şalom

Beyoğlu'nun Kuledibi semtinde bulunan ve 1938 yılında gayriresmi olarak ibadete açılan sinagogu tekler arasına sokan kubbesine asılı duran 8 tonluk avizesi oldu. 1951 yılında resmen ibadete açılan sinagogun camları İngiltere'den özel getirilen vitrayları ve mermer bölmeleri dikkat çeken biz özelliğe sahip.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.