Haberler

Türkiye'de demiryollarının sıfır noktası

Tarih: 5 Ekim 2005 Kaynak: Radikal Yazan: İshak Kocabıyık, Mutlu Binark
Her toplumda, belli tarihsel dönemlerde bazı mekânlar tarihsel, toplumsal veya siyasal bir olayın gerçekleştirilmesi veya sonlanmasından kaynaklanan nedenlerden ötürü toplumsal hafızada simgesel bir değere sahiptirler. Bu simgesel değer kolektif belleklerde ve popüler kültür metinlerinde canlı tutulur, sözlü kültür kanalları ile medya tarafından buralara atfedilen değer dolaşıma sokulur. Türkiye'de simgesel değere sahip mekânlardan biri de Haydarpaşa Garı ve liman alanıdır.

Toplumsal bellekte Haydarpaşa Garı, Türkiye'nin "simgesel" Batısına ulaşma noktası, öte yandan Türkiye'nin Anadolu topraklarındaki kentlerine gidiş noktası olarak işaretlenir. 1873'te Asya Osmanlı Demiryolları Genel Müdürü Alman mühendis Wilhelm von Pressel'in hazırladığı projeye göre, Haydarpaşa Garı, Anadolu demiryolların "0" noktasıdır. 1908 yılında Dikimevi mevkindeki eski garın yerine, Haydarpaşa Garı adı verilen yeni gar ve liman alanı, Otto Ritter ve Helmut Cuno adlı Alman mimarlar tarafından inşa edilir. Haydarpaşa Limanı ve Anadolu Demiryolu Şirketi, TC tarafından 1928'de devletleştirilir, borç ödemesi de 1989'da tamamlanır. 2006 yılında Türkiye'de demiryollarının 150. yılı TCDD yönetimi tarafından çeşitli etkinlikler ile kutlanacaktır. Ancak Türkiye'de demiryolu taşımacılığı 2007 yılından itibaren "sıfır noktasını" kaybedecektir. Giriş noktası Gar olmayan Marmaray tüpgeçit projesi nedeni ile 2007 yılından itibaren Gebze ile Gar arasındaki tren trafiği sıfırlanacaktır. Bu tarihte Batı-Doğu arasında kamusal ve evrensel hizmet ilkesi çerçevesinde gerçekleşen demiryolu taşımacılığına "nihai" darbe vurulacaktır. Haydarpaşa Garı'nın işlevsizleştirilmesi en çok Doğu, Van Gölü, Toros, Meram Ekspresi gibi ekonomik olanakları kısıtlı bulunanları etkileyecektir. Haydarpaşa Gar ve liman alanının "işlevsizleştirilmesi"nin simgesel olarak iki anlamı var: Neoliberal politikalardan beslenen bireyci etik anlayışının meşrulaştırımı ve toplumun kolektif belleğinin değersizleştirimi...

Gar ve çevresi, neoliberal ekonomik politik söylemin bilinçli ve planlı, simge-mekânları iktidarsızlaştırma ediminin bir parçası olarak kolektif bellekte yaratılacak anlam kayması ile yeniden yapılandırılmaya çalışılıyor. Sözde kentsel dönüşüm, özde rant politikaları izleğinde, 2004 yılında çıkartılan 5234 sayılı ve bunu izleyen 5233 sayılı kanun uyarınca Haydarpaşa Gar ve liman arazisinin, toplumun sadece üst sınıflarına yönelik yapılandırılmış yerleşim alanına dönüştürülmesi tasarlanıyor. "İstanbul" böylece alt sınıflar ya da sınıf-altılar için fiziksel anlamda erişilmez olacak. İstanbul'un çeperinde yaşayacak olanlar için uzaktan görünecek olan Haydarpaşa Garı artık yüksek gelir gruplarının ve tüketim kültürü endeksli yaşam stillerinin simgesi haline gelecektir.

Zaman ve uzama tanıklık
"...evvele insan mücadele ediyorsa mevcut dönemde. Birtakım itirazları varsa, birtakım değerlere sahip çıkmaya çalışıyorsa, yoğun bir saldırı ile de karşı karşıyasınız, tüm bu olumsuzluklara karşın...Haydarpaşa'ya bakarak bir güç alabiliyorsunuz, o kadar çok insanın geçtiği... O gücü veren... ... tarihsel bir miras bırakıyor diyoruz ya... Sadece yolcu taşıması da değil... Haydarpaşa ne anlam ifade ediyor dersek, benim için farklı, buradan Diyarbakır'a barış treni de götürdüğümü söyleyebilirim, barışı da... ifade ediyor... Dünya Kadınlarının yürüyüşlerindeki bir noktası... Dolayısı ile bu dinamizm... kişinin bakışı ile ilinti. Bizle anlam kazanıyor... Çorum'dan kalkıp köyünden gelmiş bir insan, Haydarpaşa'da indiği zaman yeni bir hayat, onun için yeni bir başlangıç. Uçsuz bucaksız ve iki taraflı. Karşıda kıta, dolayısıyla Anadolu kıtasından Avrupa kıtasına bakıyor. Şimdi bu da yeni bir başlangıcı ifade ediyor... Biz, burada çalışanlar içinde bir çok başlangıcı ifade ettiğini düşünüyorum. İşte baktığımız zaman, mücadelelerde... 86 direnişleri, bizlere epey feyiz verdiğini düşünüyorum... Hasan Dayı, köyünden tahta bavulu ile kalkıp geliyor buraya... Haydarpaşa'yı bir yaşıyor. Görüyor, dokunabiliyor, oturabiliyor, çayını içiyor, sohbet ediyor, bekleme odasında oturuyor..." (Ali İhsan, sözlü tanıklık- 27.07.2005)
Haydarpaşa Garı, sadece demiryolu taşımacılığına olanak sağlayan iç avlu ve liman alanında gerçekleşen olaylar, geçenler, gidenler ile değil, tüm bu zemini çevreleyen tarihi binası, bu yapı içerisinde hizmet TCDD personeli ile farklı öykülere sahiptir. Bir yapının öyküsü, yapıya dokusunu veren yaşam öyküleri ile birlikte işlenmelidir. Bu nedenle, "Haydarpaşa'da Zaman ve Uzam" adı verilen, Gani Çulha (fotoğraf), Mutlu Binark ve İshak Kocabıyık (sözlü tarih) tarafından 27-31 Temmuz 2005 tarihleri arasında Gar binasında gerçekleştirilen görsel ve sözlü tanıklık çalışmasında, yapının ve demiryollarının toplumsal hafızadaki yer alışının dillendirilmesine olanak vermek amaçlandı. Bu çalışmada, yapının işlevleri, yapısal özellikleri ve simgesel değerinin izleri ortaya çıkartılmaya çalışıldı. Yapılar ve bu yapıları kullananların ekonomik, toplumsal, estetik ve fiziksel yaşamları arasında organik bir ilişki vardır. Bu çalışmada da gündelik rutini içinde Gar ve kullananlar arasındaki ilişki saptanırken, Gar merkezli anlatılan yaşam öykülerinde yıllar içinde Türkiye'de meydana gelen ekonomik, politik ve kültürel değişimlerin izleri sürüldü. Yapılan görüşmelerde farklı kimlik politikaları bağlamında Gar'ın farklı ve çoklu anlamlara sahip olduğu görüldü. Sonuçta, simgesel alanların kuşatılması ve değersizleştirimine karşı kamunun politik bir duyarlılık kazanması için bir görsel-sözlü tanıklık sergisi hazırlandı. TMMOB-Ankara ve Mülkiyeliler Birliği Merkezi tarafından desteklenen bu sergi Ekim 2005'den itibaren, başta Haydarpaşa Garı olmak üzere, çeşitli üniversiteleri dolaşacak.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.