Benim kuşağımın gençlik yılları, bu binanın ''bitti, bitecek'' haberlerini izlemek ve nasıl güzel bir bina olacağını düşlemekle geçti. 1969 yılında düşler gerçek oldu; bina tamamlandı ve açıldı. Bu uzun beklentiye değdiğini gördük kıvançla. İstanbullular böyle bir binaya sahip olmanın gururunu yaşadı. İçini ilk kez ''Kuğu Gölü'' balesini seyretmeye gittiğimde gördüm: Muhteşemdi! Bale de, ortam da! İnsana bir Batı ülkesinde yaşadığını duyumsatan bir mekândı.
1960'lı yıllar tiyatronun altın yıllarıydı İstanbul'da. Devlet tiyatroları ve özel tiyatrolar birbirinden ilginç oyunları inanılmaz güzellikte sergilerlerdi. Hemen hemen hepsi kapalı gişe oynanırdı. Haftalar öncesinden alınırdı biletler. Fakat böylesi görkemli bir salonda seyretmenin ne denli farklı olduğunu o gün fark etmiştim. Aynı baleyi o günlerde üniversitenin davetlisi olarak İstanbul'da bulunan İsviçreli bir profesörle bir kez daha seyrettim. Oyunun sonunda konuğumuzun yüzündeki beğeni ifadesi ve beğenisini ''first class, first class'' diye dile getirmesinden nasıl gurur duyduğumu hâlâ anımsayabiliyorum.
Sonra arka arkaya o muhteşem oyunlar. Damdaki Kemancı, Cadı Kazanı vb.
Sonra o talihsiz yangın! 1970 yılının kasım ayındaydı sanıyorum. Galiba Cadı Kazanı oyunu sergilenirken çıkmıştı yangın. Duyulur duyulmaz İstanbullular kendi evleri yanmışçasına kederlere gark oldular, günlerce ağladılar.
Onarımı da yıllarca sürdü, 1978'de yeniden açıldı ve işlevini kaldığı yerden sürdürmeye başladı: İstanbul Müzik Festivali kapsamında Batı müziği konserleri, Türk sanat müziği konserleri, sosyal ve bilimsel içerikli ulusal veya uluslararası toplantılar, kongreler... Kısaca, söz konusu olan büyük bir meblağ ve uzun yıllar harcanarak yapılmış ve halen işlevini sürdürmekte olan bir kültür merkezi!
AKM yıkılacak, yerine daha mükemmeli yapılacak söylentisini ilk duyduğumda doğru olabileceğine inanmadım. Tatsız bir şaka, bir saçmalık olarak algıladım. Fakat ne yazık ki medya bu haberi Kültür Bakanı'nın kendi sözleri ile verince şaka olmadığı anlaşıldı. Böyle bir önerinin Kültür Bakanı tarafından dile getirilmiş olması çok ürkütücü ve de çok üzücü! Çünkü, ileri Batı ülkelerinde yüzyıllar önce yapılmış tiyatro binalarının, kültür merkezlerinin nasıl özenle korunduğunu, kollandığını herkesten çok Kültür Bakanı'nın bilmesi gerekir. Hatta o şehirlerin bugünkü gereksinimini karşılamaktan çok uzak olsalar bile, hatta o binayı yıkıp yerine çok daha görkemlisini yapacak parasal güce fazlasıyla sahip olsalar bile!
Türkiye'nin henüz 30'lu yıllarını yaşamakta olan ve işlevlerini sürdürmekte olan bu merkezi gözü gibi koruması gerekirken, yıktırılmasını düşünmesi nasıl yorumlanır acaba?
Değerbilmezlik olarak mı?
Kültür düzeyinin nerelere gerilediğini mi?
Yoksa açıkça söylenmeyen bir başka neden mi var?..
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamış
Bütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!

