
Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Bedii Cicik, Türkiye'nin en önemli sulak alanlarından biri olarak öne çıkan Göksu Deltası'nın da diğer sulak alanlar gibi; antropojenik kökenli atıklarla kirletilmesi, yerleşim amacıyla doldurulması, kurutularak tarıma açılması gibi nedenlerden dolayı bir süre sonra yok olabileceğini ve hatta çölden farksız bir ortama dönüşebileceğini söyledi.
Cicik, yaptığı açıklamada, sulak alanların özellikle göçmen kuşlara beslenme, dinlenme, kışlama ve üreme amacıyla ev sahipliği yaptığı gibi ekonomik ve ekolojik bakımdan da önemli işlevlere sahip olduğuna dikkat çekerek, yağışların bol olduğu dönemlerde sulak alanların fazla suyu bir sünger gibi çekip tutması nedeniyle tabanı suyunun oldukça fazla olduğunu anlattı. Her ne kadar doğal bitki örtüsü de kökleriyle bağlandıkları toprak aracılığıyla su tutsalar da, su tutma kapasiteleri sulak alanlardan daha düşük olduğunu belirten Cicik, sulak alanların çevresindeki bitki örtüsünün süreklilik taşıdığını ve rejiminin de düzenli olduğunu dile getirdi. Cicik, "Sulak alanlarla çevredeki bitki örtüsünün tahribi; yağış rejiminde düzensizliğe ve erozyona neden olur. Sulak alanlar, yer altı suları için rezerv işlevi gördüklerinden tarımda sulama ve içme suyu kaynağı oluşturulması bakımında da önem taşır. Bu alanlarda karasal ve sucul sistemler iç içe olduğundan biyolojik verimlilik oldukça yüksek düzeydedir. Balıklar hariç sulak alanlarda birincil üretimin fazla olması, yüksek verimlilikte başlıca etkeni oluştururken, kuşların beslenme, göç ve üreme amaçlı bu alanlara gelişleri tür çeşitliliğinin fazla olmasında etkilidir. Sulak alanlarda biyolojik aktivitenin yüksek olması aynı zamanda tarımsal ve evsel atıklardan kaynaklanın fosfat ve nitrat kirliliği diğer bir ifadeyle ötrifikasyon problemini de azaltır" dedi.
"Göksu, kuşlar içn Avrup ve Ortadoğu'nun en önemli sulak alanı"
Organik atıkların ayrışım hızının oldukça yüksek olduğuna işaret eden Doç. Dr. Cicik, sulak alanların bu tür atıkları çok kısa sürede etkisiz hale getirdiğini, tüm bunların da sisteme verilen atık yükünün belirli bir düzeydi aşmaması durumunda geçerli olduğu uyarısında bulundu. Bedii Cicik, nehir ağızlarında bulunan sulak alanların, belirtilen işlevlerinin dışında erozyonu da kontrol ettiğinin altını çizerek, akarsuların taşıdığı kum ve çakıl gibi sedimanın, sulak alanlarda biriktiğini ve denizlere taşınmasının da önüne geçildiğini belirtti. Bitki örtüsü ve sulak alanların bozulduğu bölgelerde söz konusu koruyucu işlevin insan eliyle gerçekleşebilmesinin oldukça zor olduğunu vurgulayan Cicik, bu durumun oldukça pahalı olduğu gibi denizlerin dolmasına, kıyı şeridi ve ekosistemin yapısal bileşenlerinde de değişimlere neden olabileceğini kaydetti.
Göksu Deltası'nın, Türkiye'nin en önemli sulak alanlarından biri olduğuna dikkat çeken Cicik, deltadaki sazlık, bataklık ve göllerin toplamının 2 bin 130 hektar olduğu bilgisini de vererek, deltada 6 endemik, 38 de nesli tükenme tehlikesi karşı karşıya olan bitki türünün yanı sıra 34 adet sürüngen ve amfibi türü bulunduğunu anlattı. Bugüne kadar bölgede 302 kuş türü belirlendiğini hatırlatan Cicik, Avrupa kıtasında toplam 500 kuş türü olduğu göz önüne alındığında da Göksu Deltası'nın öneminin açıkça ortaya çıkacağını savundu. Cicik, iklim koşullarının uygun olması, birçok kuş türü için beslenme, barınma, kışlama ve üreme bağlamında farklı habitatlar içermesinin yanı sıra kuzey-güney göç yolu üzerinde bulunmasının da Göksu'nun kuşlar açısından Avrupa ve Ortadoğu'nun en önemli sulak alanlarından biri olarak öne çıktığını söyledi.