
Paris Kanalizasyonları (Fotoğraf: Nadar)
Geleceğin şehirleri hakkında konuşulduğunda sadece fütüristik mimariyi ya da henüz ortaya çıkmamış olan kentsel teknolojileri düşünmek işin kolay yolu oluyor. Ama hiçbir zaman salgın hastalıkların ve virüs salgınlarının şehirleri şekillendirebileceği düşünülmüyor.
Geleceğin şehirleri epidemiyolojik (salgın hastalıklardan söz eden bilim) olarak ele alındığında, geleceğin kentsel yapıları onlara işlev kazandıracak olan yeni teknolojiler kadar hastalıklar tarafından da şekillendirilecek.
Bu durum sağlık altyapısının bir sorunu olsa da, Joseph Bazalgette'in Londra Kanalizasyonlarını ya da kamu sağlığı, güvenliği ve acil karantina için çok daha karmaşık bölgeleme konusunu akla getiriyor, şehir çoğunlukla bölgesel hastalık rezervuarı tarafından şekillendiriliyor. Günümüzden yüz yıl, hatta bin yıl sonra bu biyolojik tehditler şüphesiz insan topluluklarının mekansal organizasyonunda rol oynayacak.
Ama hastalıkların geleceğin şehirleri üzerindeki etkileri nasıl tahmin edilecek? Bir tür tıbbi ütopya yolda mı ve bunu inşa edecek olan kim? Eğer şehrin inşasından Hastalık Kontrol Merkezleri sorumlu olucaksa, örnek vermek gerekirse Rem Koolhaas, Skidmore ya da Dubai'yi tasarlayan Owings & Merrill yerine bunu yapacak olan Dünya Sağlık Örgütü olucaksa, tasarımın neye benzeyeceğini hayal etmek ilginç görünüyor. Acaba böyle bir şehir nasıl görünürdü?
Ayrıca, H1N1, kuş gribi, yeniden dirilen tüberküloz ve SARS gibi salgın hastalıkların hüküm sürdüğü bir çağda gezegenin ekolojik paylarından ortaya çıkan ve henüz adı bile olmayan veya öngörülemeyen hastalıklardan bahsetmeye bile gerek duymaksızın zamanımızın büyük epidemiyolojistleri mimari tasarımın en önemli seviyesi (sıfırdan bütün bir şehir yaratmak, izolasyon şehirleri, karantina, biyolojik kontrol ve mekan olarak yok edilmiş bulaşıcı şehirler) üzerinde deney yapmaya başlamadan önce ne kadar süre geçecek? İyi taranmış kanalların ve havadar kamusal alanların şehri Thomas More'un Ütopya'sı gibi, başka bir deyişle planlı, ama sağlıklı bir bölge hatırlamaya değer görülüyor.

SARS ve şehrin bir haritası (Wolfram'ın Virüs Yayılımı Kontrolü için Dinamik Ağ Tasarımı)
Hastalıksız bir şehrin inşası uygun tasarım araçlarını gerektiriyor.
Örneğin, Wolfram Virüs Yayılımı Kontrolü için Dinamik Ağ Tasarımı'nı geliştirdi. Bu program "optimum kaynak tahsisi kullanıldığı zaman Hong Kong'un 18 ilçesinde SARS virüsünün yayılmasının dinamiklerini gösteriyor."
Bu simülasyonda, yeşil renk hastalık bulaşmamış bir bölgeyi ifade ediyorken, bulaşan bölgeler için kırmızı ve kırmızının tonları enfeksiyon düzeyini belirtmek için kullanılıyor. Koyu kırmızı bölgede daha fazla hastalık bulaşmış insan bulunduğunu, açık kırmızı ise daha az kişiye bulaşmış olduğunu gösteriyor. İzleyici virüsün optimum tasarım kullanılarak çok hızlı bir şekilde durdurulduğunu görebiliyor, bu bölgelerde başlangıç koşullarını önemsemeden hızla yeşile dönüyor.
Aslında her şey çok açık: parametreleri değiştirip doğru kombinasyonu bulana kadar insanları, binaları, duvarları, hastane koğuşlarını, kanalizasyonları, vb. taşıyınca şehrin tasarımı kendi kendine hastalığı durdurmak için yardımcı olabilir. Bazı hava kilitleri, nefesliklerin filtrasyonu, gri ve siyah su arıtma tankları, antivirüs kaplamalar, vb. ekleyip biraz daha iyi grafikler elde edince ve zevkinize göre aynı araçları uzay gemisi ütopyası veya bilim-kurgu şehri oluşturmak için kullanılabilir.

Gattaca ve Code 46
Gattaca gibi filmler zaten geleceğin metropolünün iyileştirme vizyonunu gösteriyor. Michael Winterbottom'un Code 46 filmi ise genetik eğilimler ve hatta kan grubu gibi şeylere göre küresel seyahatin artarak düzenlenmesi fikrine dokunuyor, ama mimarların ve kentsel plancıların Geleceğin Metrosu vizyonlarının hatırlaması gereken bir şey var ki, o da vücudun biyolojik savunmasızlıklarının ve çok daha büyük mekansal yansımalarının her zaman olacağı.
Belki de bunun bir başka yolu da en gelişmiş tıbbi atılımlara rağmen yarının kentsel ütopyasının hala karantina koğuşlarını içeriyor olması.