Haberler

Yollarda...

Tarih: 18 Ocak 2010 Kaynak: Radikal Yazan: Ferhan İstanbullu
Son zamanlarda yaptığım en keyifli seyahati anlatmak istiyorum bugün. Alman Kültür Merkezi-Goethe Enstitüsü'nün geçen mayıstan beri yürüttüğü bir proje kapsamında, Goethe ekibinin peşine takılıp ben de Antakya'ya gittim. Projenin adını duyar duymaz pek beğendim: ‘Yollarda...' Enstitünün Avrupa Birliği ‘Cultural Bridges' programının finansal desteği ile gerçekleştirdiği bir proje bu. Geçen yıl mayıs ayında Türkiye'de başlamış, Haziran 2010 tarihinde ise Brüksel'de sona erecek.

Projenin iki ayağı var. Türkiye bölümü, sekiz Avrupa ülkesinden 48 tanınmış yazarla birçok fotoğraf, film ve müzik sanatçısını tam 24 ile taşıyan bir turne programından oluşuyor. İşin son derece rock'n'roll bir yanı da var: Mercedes Türk'ün sponsorluğunda proje için özel tasarlanan, içi kitap rafları ile dolu, pek konforlu bir gezici kütüphane de Goethe'nin Türkiye turnesine eşlik ediyor.

Geçtiğimiz mayıs ayından beri süregelen bir proje olduğundan Goethe ekibi de bu gösterişli otobüsü bayağı içselleştirmiş; rahat koltuklarda Ikea yastıklara yaslanıp seyahat etmenin keyfini biz de paylaşıyoruz. Otobüsteki rafları projeye katılan 48 yabancı yazarın kitapları, basıldıkları her dildeki edisyonlarıyla dolduruyor. Ayrıca proje kapsamında gidilen kentlerin üniversite ve liselerinde okumalar düzenleniyor. Söyleşiler, konserler, sergiler, kısa film gösterimleri ve çeşitli gösteriler de farklı bir sıralamayla her şehirde tekrarlanan, hemen hepsinde büyük ilgi uyandıran diğer etkinlikler.

Ne zamandır görmek istediğim Antakya'yı bir de Avrupa Birliği, kültür haftaları, okuma seansları gibi nice ‘yüksek' kavram eşliğinde gezebilmek, bu seyahati benim için daha da kıymetli kılıyor.

Antakya'nın insanlarında bir başkalık var diye düşünüyorum. Harika bir tarif, mimar dostum Yaman İrepoğlu'ndan geliyor. "Onlar Bizanslı" diyor Yaman... Şehrin böylesi bir karışımı (Sünni, Alevi, Ermeni, Arap bir arada) bu denli sorunsuz taşıyabilmesi, bana Antakyalıların memleketin geride kalan sakinlerinden bir adım ötede olduğunu düşündürüyor. Mübadele öncesi herhalde İstanbul da böyle bir yerdi diye de düşünüyorum üstüne.

Antakya'nın kültürel zenginliği biraz okur yazar olanlar için zaten sır değil. Lakin bu derinlikli şehri bir de mimar Mete Tapan'la gezebilmenin lüksü, bir başka oluyor. Tapan'ın yönlendirmesiyle Mimarlar Odası'nın narenciye ağaçlarıyla süslü, kalem işçilikleriyle bezeli nefis avlulu merkezinde durup soluklanabilmek, hepimizi mutlu ediyor. Mütevazı binasının ardında bir dünya barındıran nefis Antakya Müzesi'ni gezebilmek de ne güzel...

Vakit ne yazık ki kısıtlı, göremediğim çok önemli yerler var (Önemli derken, dünyanın en eski kilisesi gibi!)... Bir yandan da memnunum; tekrar gelmek için bahanem çok. Ha, bir de yemekler var... Gitmeden herkes üç kilo alıp döneceksin diyor. Korkudan her gün yürüyüş yapmak için fırsat yaratıyorum. Özellikle Şehir Kulübü'nde yapılan ikram unutulmaz. Her daim zarif sevgili Nilüfer Tapan ile altını üstüne getirdiğimiz Savon Hotel'in butiğini de anmadan geçmeyeyim. Ham ipekten şallar, nefis ipek peştemaller, zarif oyalı minik eşarplar... Hepsine özel alaka göstermeyi ihmal etmiyorum.

Yazarların okuma etkinliğinin yanı sıra İkinci Dünya Savaşı döneminde Türkiye'ye gelen ve burada hocalık da yapan Alman mimar Bruno Taut ile ilgili bir de sergi organize etmiş Goethe'ciler. Mustafa Kemal Üniversitesi'nde. Sergi açılışında Mete Tapan, Taut'u bizlere harika bir özetle aktarıyor. Bir gece de Antakya Kültür Merkezi'nde herkesin ücretsiz izleyebildiği Melo-M adlı, üç çellistten oluşan grubun konseri var. Melo-M üyeleri 20'li yaşlarda Letonyalı üç genç. Rock ve pop şarkıları (‘Final Countdown', ‘I Will Survive') sadece çalmakla kalmıyor, üstüne bir de teatral bir performans ekliyorlar. Sayelerinde o gece herkes çok eğleniyor.
Bir sürü anı yaratıp döndüğüm ‘Yollarda...'dan aklımda en çok kalan, öğrencilerle aynı ortamda bulunduğumda hissettiğim, katıksız enerji. Hüseyin Özbuğday Anadolu Lisesi'ndeki öğrenciler yazar Anja Tuckermann'ın gerçek bir hikâyeyi anlattığı, Nazi Almanya'sında geçen romanından çok etkileniyor, ardı ardına akıllı sorular soruyorlar. Devamında Barbara Frischmuth ile Mustafa Kemal Üniversitesi'nde bir buluşma gerçekleşiyor. Üniversite öğrencileri özellikle kimlik/ Avrupalılık temaları üzerine, zaman zaman yazarı sıkıştıran sorularını soruyor, herkes bu stimüle edici sohbetlerden memnun.

Ben de öyle; hem bu güzide şehri sonunda görebilmiş olmanın hem de bu denli ilham veren, ego çatışmalarına hiç girmeden üretebilen insanlarla zaman geçirebilmenin keyfi benimkisi...
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.