Haberler

"Arkan, Akademi'de Tasarım Dersi Verseydi, Türkiye'nin Mimarlık Haritası Değişirdi"

Tarih: 25 Ocak 2010 Yazan: Dilek Öztürk

Seyfi Arkan, Akademi'de öğrencileriyle

"Modernist Açılımda Bir Öncü, Seyfi Arkan" mimarlık-değişim-özerklik sempozyumu 22-23 Ocak tarihleri arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde gerçekleşti. Sempozyumda, tarihçi, öğretim üyesi, Arkan'ın öğrencilerinin de içinde bulunduğu grup, mimarın yaşamı ve mesleği ile ilgili detaylı açıklamalarda bulundular. Güzel Sanatlar Akademisi'nde ilk defa "şehircilik" dersi veren, fakat hiçbir zaman da bürosundan kopamayan mimar, genç yaşında pek çok önemli yarışmada dereceler kazandı. Cumhuriyet Dönemi'nin öne çıkan mimarlarından biri olması, O'nu Mustafa Kemal'e yakınlaştırdı ve "Atatürk'ün Mimarı" olarak anılmasına sebep oldu.

Sempozyumda, akademik ve profesyonel hayatını bir arada sürdüren Seyfi Arkan'ın, akademide "mimari tasarım" stüdyolarında yer almamasının Türk mimarlık eğitimi için büyük bir kayıp olduğunun altı çizildi ve bu konuda bir çok tartışma konusu açıldı.

Sempozyum'dan İzlenimler


İlhan Tekeli konuşması sırasında, Fotoğraflar: Dilek Öztürk

İlk oturumda söz alan İlhan Tekeli, Arkan'ın akademik hayatı ile ilgili önemli açıklamlarda bulundu. 1928'de bugünün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan Güzel Sanatlar Akademisi, Mimarlık Bölümü'nden Emin Onat ve Sedat Hakkı Eldem ile birlikte mezun olan Arkan, burslu olarak 3 öğrenci ile birlikte Almanya'ya gönderildi. Almanya'da Hans Poelzig için 5 sene çalıştı. Arkan'ın Almanya'da bulunduğu dönem, Bauhaus hareketinin gelişmeye başladığı, Almanya'da özellikle Berlin'de mimaride modernist akımların doğduğu dönemdi. Bu durum, Arkan'ın tasarımlarına da yansıdı. Poelzig'in yanında çalıştığı süreçte, sadece bina tasarımı değil, iç mekan tasarımları, hatta aydınlatma tasarımları bile yaptı.

Almanya serüveninden sonra 1935 yılında Türkiye'ye dönen Arkan, Güzel Sanatlar Akademisi'nde Profesör Egli ile birlikte şehircilik dersleri vermeye başladı. Fakat, mimarlık eğitimini dereceyle bitirmiş ve Almanya'da, modern mimarlığın ortasında kendini yetiştirme şansı yakalamış, modernist çizgilerde binalar tasarlamış olan Arkan'ın Türkiye'ye döndükten sonra birdenbire şehircilik dersleri vermeye başlaması da ayrı bir soru işareti... İlhan Tekeli ve Ataman Deniz, bu durumu, Arkan'a akademide mimari stüdyo dersi verdirilmemesi olarak açıkladılar. Ataman Deniz, o dönemde akademide öğretim görevlisi olarak çalışan Sedat Hakkı Eldem'in de bunda etkisi olduğunu düşündüğünü belirtti.

1935 yılı Seyfi Arkan için bir dönüm noktası oldu. Bu tarihte Prenses Neriman ile evlendi ve kızı dünyaya geldi. Sonra ulusal mimarlık yarışmalarını kazanmaya başladı. O dönemde daha 30 yaşında olan Arkan, ayrıca kendi mimarlık ve planlama bürosunu da açtı. Kazandığı yarışmalarla birlikte yaptığı kamu yapılarından sonra, Arkan, Atatürk'ün çevresine girdi ve Florya Köşkü'nü çok kısa bir sürede inşa etti.




Seyfi Arkan Sergisi, MSGSÜ

Cumhuriyetin bu ilk dönemlerinde, genç mimarlara iş vermek için yarışma mekanizması kullanılıyordu. Yeni kamu yapılarının düzenlenmesi için tercih edilecek iki yol vardı. Birincisi yarışmalar... Kazanan mimara iş verme mecburiyeti doğuyordu böylece... İkincisi de devletin kurduğu bürolara getirilen yabancı mimarlara iş verilmesi. Fakat 1929 ekonomik krizinden sonra, Türkiye'de yerli olanın değeri arttı ve mümkün olduğunca yerli sermaye kullanıldı.

1938'de ilk karısı Neriman Hanım'dan boşanan Arkan, 47 yılında ikinci evliliğini yapana kadar daha düzensiz bir hayat sürdü. Ama asla bohem bir hayatı savunmadı ve bu şekilde yaşamadı.

1940 yılından sonra yaptığı proje sayısında düşüş gözlemlendi. Bu sırada akademide derslere devam edtti ve büro hayatına önem verdi.

1956 yılında Türkiye'de ilk defa Arkan'ın mimarlık bürosu bir kitap çıkardı ve "müessese" kelimesi kullanıldı.

Tekeli, 1. oturumu tartışmaya açık 2 adet soru sorarak kapattı. Birincisi, Seyfi Arkan için "Atatürk'ün Mimarı" saptaması yapılabilir mi? Bunun, ideolojik olarak değil de mimari anlamda doğru bir hüküm olduğunu belirtti.

İkincisi, Emin Onat, Seyfi Arkan ve Sedat Hakkı Eldem üçlüsünün arasındaki yarış... Hangisi hangi anlamda daha güçlüydü? Akademik anlamda 39'a kadar aralarında bir öncü yoktu. Emin Onat, yeni kurulan bir mimarlık okulunda göreve başladığı için öne çıkmaya başladı. Daha sonra Anıtkabir yarışmasını da kazanınca aralarından sivrilmeye başladı. Bina yapma kopnusunda ise, Arkan diğerlerinden daha baskındı. Çünkü kazandığı yarışmalar ve yaptığı kamu binaları takdir toplamıştı. Sedat Hakkı Eldem ise, akademide kariyerini geliştirmeyi seçti ve bu yolda çok da başarılı oldu.

Bu tartışmalar sonunda, sempozyumda şu soru tartışıldı: "Bina yapmadan mimarlıkta hegomonik bir etki yapılabilir mi? Akademik etki gerekli mi? Mimari üretimin yanında ideolojik bir üretim de gerekli mi?" Bunu mimarlık camiası olarak tartışmamız gerekiyor sanırım...


Afife Batur, Şengül Gür, Ataman Deniz ve Ersen Gürsel

Afife Batur, ikinci oturumda, Arkan'ın Almanya'da geçirdiği sürede kendine kattıklarından bahsetti. Arkan'ın tasarımlarının, modernizmin avant-garde kuşağı ile buluşmasının ve olgunluk yapıtlarını tanımanın bir ürünü olarak tanımladı. Poelzig ile çalışmanın Arkan'a inat ve inanç kattığından bahseden Batur, Almanya'da yaşadığı Bauhaus deneyiminin önemini vurguladı. Arkan'ın Almanya'da olduğu dönem, tam oarak Berlin'in değişmeye başladığı dönemdi.

Afife Batur, konuşmasının sonunda, Arkan'ın Türkiye'ye döndüğünde, akademinin tasarım atölyesinde çalışsaydı, Türkiye'nin mimarlık haritasının değişeceğini söyledi.

Seyfi Arkan'ın öğrencilerinden biri olan Prof.Dr. Ataman Demir, Arkan'ın Almanya'dan döndükten sonra, neden şehriciği seçtiğini eleştirdi. Bu kadar modernist bir mimarın, Almanya'nın modernist dönem etkisinden sonra şehircilik dersleri vermesini, mimarlık eğitimi için uygun bulmadığını belirtti.

Türkiye, çok genç bir cumhuriyetti ve mimarlık anlayışının değişmesi gerekiyordu. Prof. Egly, bu dönemde Ankara'da müşavir mimar olarak çalışıyordu. İstanbul'a Güzel Sanatlar Fakültesi'nde şehircilik kürsüsüne getirilmesiyle, O'na büyük bir güç verildi. Bu gücü de O'na aslında Mustafa Kemal verdi.

Arkan'ın akademide sadece bir ders vermesi, akademi için büyük kayıp gibi görünse de, aslında kendisi için bir kazançtı. Çünkü böylece bürosunda daha çok zaman geçirebiliyordu. Bu durum O'na özgürlük veriyordu.

Arkan'ın diğer bir öğrencisi olan Ersen Gürsel ise, dersinde tutulan notlarla ilgili bir konuşma yaptı. Arkan'ın 50 yıl önce, kentsel kalite gibi kavramlardan bahsettiğine dikkat çeken Gürsel, öğrencilerin tasarım anlayışlarını geliştirebilmeleri için çevrelerini keşfetmelerini sağladığını da belirtti.

İmaj Galerisi
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.