Haberler

Şehri Şekillendirmeye Kimin Hakkı Var?

Tarih: 28 Ocak 2010 Kaynak: Spiegel Yazan: Philipp Oehmke Çeviren: Betül Tuncer
Hamburg, geleceğini korumak amacı ile, çok rabet gören "yaratıcı kesimi" devre dışı bırakmaya çalışıyor. Şimdi şehir, soylulaştırma adına, yatırım planlarına karşı sanatçıların binaları işgal etmeleri ve aşırı solcu kesimin özel mülke hatta polise saldırmasıyla kıran kırana geçen çatışmaların cephesi haline geldi.

İnternetten çıktısı alınan üç sayfa, Richard Florida'nın Toronto'daki ofisinde, masasında duruyor. Belgeyi gözden geçirmeye başlıyor ancak ilk cümleyi okuduğu anda ona yetiyor. Yine teorilerine karşı bir saldırı var.

Bahsedilen cümle diyor ki, "Richard Florida'nın 'yaratıcı kesimi' rahat hisseden şehrin kalkınacağı sonucuna vardığından beri bir hortlak Avrupa üzerinde geziniyor." "Yaratıcı kesim", Florida tarafından icad edilen bir deyim. Kağıtları bir kenara koyuyor ve zayıfça gülümsüyor.

Henüz okumuş olduğu cümle, dünyanın öteki ucundan, kuzey Almanya şehri olan Hamburg'dan geliyor ve 2009 yılının Ekim ayında sanatçılar, müzisyenler ve sosyal eylemciler tarafından yayınlanan bir manifestonun başlangıcını belirtiyor. Geçtiğimiz haftalarda bu manifesto Hamburg ve tüm Almanya'da oldukça dikkat çekti. Manifesto, Florida'nın geçen bir kaç yıl boyuna geliştirdiği kentsel politika teorisine karşı çıkıyor.


Hamburg'ta solcular ve polisler arasında çıkan kavgadan bir fotoğraf.

Florida, teorisinde şehirlerin kendilerini tekrar keşfetmeleri gerektiğini söylüyor. 1990'ların aksine firmalara değil, insanlara çekici görünmeye çalışmalılar. Daha da önemlisi, doğru insanlara, yani birşeyler icad eden, değişim başlatan ve şehrin imajını biçimlendiren insanlara çekici gelmeye çalışmalı şehirler. Florida bu insanları "yaratıcı kesim" olarak sınıflandırıyor. Hamburg'da meydana gelen gerginlikler dahil olmak üzere, kasıtlı sonuçları olmayan bir teori.

1. Kentsel Planlama Aksiyonu
Teori, Florida'yı hem zengin etti hem de ünlü yaptı. Kuzey Amerika'nın en popüler konuşmacısı oldu ve sadece 2009 yılında binlerce davet aldı. "Yaratıcı kesim" her şehrin kurtulması için neden önemli olduğuna dair kitapları en çok satanlar listesine girdi ve teorisi aslında rakip tanımayan modern kentsel gelişim aksiyomu seviyesine çıkartıldı. Richart Florida, şehir planlamacılarının gurusu haline geldi.

Avrupa'da, ticaretin geleneksel şehri Hamburg dışında hiçbir şehir Florida'nın fikirlerine ağırlık vermedi. Birkaç yıl önce, Hambur bilim bakanı Jörg Drager, Hamburg Senatosu'nun kapısında, elinde Florida'nın kitapları ile belirdi. Yaz tatilinden biraz önceydi ve Drager Senato üyelerine kitapları dağıttı. Kitapları, yazın okumalarını istedi ve şehrin geleceğine yönelik olası bir yaklaşım sergilediğini söyledi.

Sonrasında, Hamburg şehri yöetim danışmanlığı firması olan Rolan Berger'i, Florida'nın fikirlerinin Hamburg'a nasıl uygulanacağı konusunda çalışmak üzere işe aldı. "Onu körü körüne takip etmek istemedik ancak fikirleri, takip eden gelişim stratejisinin tabanını oluşturdu," diyor Drager.

Sonuca, "Hamburg, Yetenek Şehri" adı verildi ve Florida, guru rolünde şehre geldi ve sunumlar yaptı.

Şimdi bunların hepsinin acısı çıkıyor. Avrupa üzerinde gezinen hortlağı serbest bırakan Florida mı? Niye ona karşı bir manifesto var? Hamburg'da neler oluyor?

Soylulaştırmaya Karşı Verilen Kavga
Florida, "Şehir Hakkı" adlı bir grup eylemci Gangeviertel mahallesinde alternative bir barda buluştuğunda bu değişimi farkedebilirdi. "Şehir Hakkı" çok farklı hedefleri olan 20 vatandaştan oluşan bir grup ancak soylulaştırmaya karşı bir araya gelmişler: başka bir deyişle, bilinçli ve politik açıdan çıkarcı iyileştirme, yoksul mahallelerde yaşayan nüfusun, zengin nüfusla değişmesine neden olur.

Yerel eylemciler Gangeviertel mahallesindeki binaları 2 aydır işgal ediyor. Gangeviertel, aslında sanatçılar ve işçilerin yaşadığı bir mahalleydi. Buradaki binalar, Hamburg'un en eski binaları. Bir çoğu zaten yıkılmış ancak birkaç tanesi Hamburg'un ölü kısmında, bereketli ve cansız şehir merkezinde, Axel Springer firmasının sahip olduğu yüksek binaların gölgesinde kalmış.

Şehre ait binaların çoğu boş duruyor. Şehir, eskimelerine izin vermişti ve sonunda bir sene önce, alıcı bulduğu için memnun. Hollandalı yatırımcı Hanzevast, birkaç cephe dışında, tüm yapıları yıkmayı ve yerlerine, cam ve çelikten ofis ve lüks kuleler yapmayı planlıyor. Bu tarz gelişim projeleri, Hanzevast gibi firmaların işinin bir parçası ki bu da, Hollandalı firma için mantıklı geliyor. Ancak Hanzevast, ekonomik krizden ağır etkilendi ve inşaatın yapımı ertelendi; 2009'un Ağustos ayında ise 200 sanatçı Gangeviertel binalarına yerleşti.

2. Gelecekle İlgili Endişe
Jupi Bar'da bu geceki toplantının konusu "Şehir herkese aittir," fikri. Tartışma başlayamıyor çünkü etkinliğe çok fazla katılım var. katılımcıların çoğu, sosyoloji ve kentsel planlama bilgileri yok. Dışarıya kaldırımlara hoparlörler kurulması gerekti çünkü içeri girmeyi bekleyen kalabalığın da içeride konuşulanları duyması istendi.

Dinleyiciler, şaşırtıcı derecede çeşitli. Güneydoğu Asya'da, gönüllü olarak yaptıkları görevlerden yeni dönmüş gibi görünen saçları karma karışık bayanlar, 60 yaşlarında, bej ceketli, modern, kısa ve gri saçlı bayanların yanında duruyor. Bazıları çok zengin görünürken, bazılarının hiç parası olmadığı çok belli. Bazıları, solcu alt kültürden gelirken, diğerleri orta sınıfa ait. Ancak hepsi, şehrin geleceği konusunda endişeli çünkü kimse onlara eski binaları yıkıp, çoğu hala boş duran modern cam ve çelikten oluşan ofis binaları inşa ederken fikirlerini sormadı.


2008'te çekilen bu fotoğraf Hamburg'taki inşaat çılgınlığını yansıtıyor.

Genç Alman ressam Daniel Richter, Gangeviertel projesinin protesto hareketinin burjuvazi sınıfının derinlerine işlemesine yardımcı oldu. En çok satan Alman yazar, müzisyen ve tiyatro yönetmeni Rocko Schamoni, kendi kariyerini dondurup, St. Pauli mahallesinin soylulaştırılma hareketine karşı savaş verdi. Ayrıca, New York ve Güney Amerika'da yaşamış gençler, Gangeviertel'de geceleri duvarları boyuyor. Tüm bu insanlar, dev bir protesto hareketi yürüterek, şehri sosyal bir labratuvara dönüştürdüler.

Görünür Fay Hatları
"Şehir uzun zamandır toplum ve sosyoloji ile yüzleşen ana başlıklı konuları keşfetmek için stratejik bir bölge oldu," diyor Amerikalı sosyolog Saskia Sassen. Bu anlamda Hamburg şu anda türlerin odak noktası olarak işlev görüyor. Ve gelecek yılların tartışmaları şimdiden algılanabiliyor. Bu karşıtlıklar korumaya karşı değişimi, özel mülke karşı toplumu ve en önemlisi, ekonomik ilgilere karşı sosyal sorunları değiştirecek.

Bu tartışmalar her yerde görülüyor. Her kim yakından bakarsa, şehirdeki fay hatlarını görebilir. HafenCity adı verilen dünya çapında ilgi çeken prestijli projeye milyarlar yatırıldı. Elbe Filarmoni binasında inşaat devam ediyor. Bu bina tamamlandığında, dünyanın en muhteşem konser salonu olacak ancak bina şimdiden bütçesini üç kat aştı.


Herzog & de Meuron tarafından tasarlanan buzdağı görüntüsündeki filormani orkestrası binasının inşaatı şimdiden bütçesini aştı.

St.Pauli'deki binalar eskiden işgalcilere ev sahipliği yaparken şimdi Elbe Nehri boyunca birkaç kilometre uzayan cam kulelere ev sahipliği yapıyor. "Pearl Necklace" (İnci Kolye) adlı proje ise, protestoların odak noktası halinde.

Ikea'yı Durdurmak
Gangeviertel'in kullanımı, 130 sanatçının eforları ile takip etti ve bir Ikea mağzası için yıkılacak eski bir binası işgal edildi. Son olarak, Rote Flora adlı bir kültür merkezi aşırı solcular tarafından işgal edildi. Binanın sahibi, binayı satışa çıkartmakla tehdit etti. Bu, işgalcilere zorla tahliye kararı çıkartabilecek ve sonucunda vahşi sokak kavgalarına neden olabilecek bir satışla tehdit etti.

Şimdiden, Hamburg sokaklarında arabalar ateşe veriliyor. Yakın zamanda, bir polis istasyonuna molotof kokteyli bir saldırı düzenlendi ve hatta polis arabaları ateşe verildi.

Şehirde tansiyon, aylardır çok yüksek. Tartışmaların kaynaklarından biri ise eğitim reformuna karşı 184.500 Hamburg vatandaşının imzaladığı bir dilekçeydi. Bunların hepsi, şehir-eyalet kuralları ile alışık olmadık bir koalisyon tarafından yönetildiği bir şehirde oluyor. Daha da tuhafı, kendi kimliği için savaşan, solcularının soylulaştırmaya karşı olduğu ve kendilerini mevcut durumu savunurken buldukları bir şehirde oluyor.

2000'li yılların başında ana politik tartışmaların küresel ekonomi üzerinde olacağı, eylemcilerin küreselleşme, iklim değişikliği ve Afrika'nın aşırı borcu üzerine eğileceği düşünülürdü. Ancak en azından Hamburg'da bu protesto küreselleşmeye karşı olan bir hareket tarafından gölgede bırakılıyor. Küresel perspektiften, Afrikalılar'ın nasıl yaşadığı ile ilgilenmiyor ama en ufak birimimizde, şehrimizde ve mahallemizde nasıl yaşamak isteriz gibi sorularla ilgileniyor.


Hafencity projesinin 2020 yılında tamamlanması bekleniyor.

3. Bizim Adımıza Değil!
Gangeviertel mahallesinde Jupi Bar'daki toplantıya katılanlar, son on yıldır bunun Hamburg şehrini çok az ilgilendiren bir soru olduğu konusunda anlaşıyorlar. Christoph Schafer, Şehir Hakkı adlı grubun lideri ve Park Fiction adlı St. Pauli soylulaştırma girişimine karşıt bir toplum örgütünün kurucusu.

Fitilli kadife spor ceketinin altına yeşil eşofman giyerek, Water Benjamin ve Georg Simmel gibi, yüzyılın sosyal çekişmelerinin çekirdeğinde şehrin olacağını ileri süren Alman düşünürlerden bahsediyor. Konuşmasının ilerleyen kısımlarında sol kanattan gelen Henri Lefebvre'nin 1960 yıllarında "şehrin hakkı" nosyonunu geliştirmesinden, bunu Paris'in dışındaki yerleşim alanlarını baz alarak yapmasından, Marksist coğrafyacı ve sosyal teorisyen olup finansal krizin nedenlerine neoliberal kentsel planlmanın da katkıda bulunduğunu ileri süren David Harvey'den bahsetti.

Schafer'in sürekli olarak aynı tartışma kaynağına işaret ettiği çabucak belirginleşiyor: Şehir kapitalisttir, kazanca açtır, oturanları işçiyken şehrin çıkarı için sömürülmüştür. Bu analize göre, sanatçılar şehrin isteksiz kuklaları. Yaratıcı kesimin üyesi olarak, daha yoksul mahallelere taşınıyor ve onlara kasıtsız olarak onlara popüler bir imaj veriyor böylece şehir tarafından daha verimli bir biçimde pazarlanmalarına neden oluyor.

Bu yüzden Gangeviertel'in sanatçıları, "Bizim Adımıza Değil!" adlı dilekçeyi, şehrin markalaştırılmasına karşı çıkmak amacı ile kaleme almışlar. Die Zeit ve Axel Springer'ın sahip olduğu Hamburger Abendblatt adlı gazetelerin ikisi de sanatçıların manifestosuna yer verdi.

Sadece tek bir problem var: Şehir, işgalcilerin beklediği tepkiyi vermedi. Bunun, Richard Florida ile bir ilgisi vardı. Yıllarca şehir memurları, yaratıcı kesimi Hamburg'a nasıl çekecekleri üzerine kafa patlatmışlardı. Ve şimdi, bu yaratıcı kesim Hamburg'a kendi şartlarıyla, 200 sanatçı olarak tam şehrin göbeğine gelmişlerdi. Toplu işgal, memurlara raatsızlıktan çok talih kuşu gibi gelmişti.

Şehir de, işgalin ilk günü olan 22 Ağustos'ta, daha önce yapmış olacağı gibi polisi göndermek yerine Dirk Petrat'ı sanatçılarla konuşmak üzere görevlendirdi.

İşgalcilerin Endişelerine Karşı Sempati
Petrat, bir avukat olarak Hamburg'un medya, turizm ve pazarlama ofisini yürütüyor. Çocuklarının çizdiği resimler, ofisinde dolaplarının üzerine yapıştırılmış ve bilgisayar ekranında Hamburg'un kartpostal resimleri dönüyor. Rengarenk kravatlara karşı bir meyili var. Aynı zamanda çok güçlü prensipleri var.

Petrat, Hanseviertel'deki alışveriş böllgesindeki ofisinden 10 dakika yürüyerek Gangeviertel'e yürüdü. Binalardan birinin avlusunda durup, işgalcilere konuşmak istedikleri birşeyin olup olmadığını sordu. Şehir yönetiminden geldiğini ve uzlaşmak için orada olduğunu söyledi ve yapıların sağlamlığını kontrol ettirmek için uzmanlar getirmek istediğini de belirtti. Kimsenin incinmesini istemediğini söyledi.

İşgalcilerin nutku tutuldu. Bazıları Hafenstrasse'deki eski radikal işgalcilere gidip tavsiye bile almışlardı ve onlar da, karşılıklı çatışmaya hazır olun öğütünü vermişlerdi. Sonuç olarak, arkadaş canlısı bir yüzle karşılaştıkları ve endişelerine ilgi ile yaklaşıldığı için şaşırdılar.

Petrat, şehirle bir kira antlaşması imzalamalarını önerdi. Şimdilik oturdukları yerde kalabileceklerini söyledi ancak bu yerleşimin birşekilde düzenlenmesi gerektiğini de belirtti. Bölüm yöneticisi, yeni görevinden memnundu. Şehir, işgalcilere kendi sorumluluklarını takip etmeleri açısından güvenebilirdi ve bunu söylerken, aslında iyi kalpli olan çocukları yaramazlık yapmış bir babanın edası vardı sesinde.

Sonrasında, Petrat ve Senato binaları Hollandalı yatırımcıdan geri satın almaya karar verdi. Şehre, Hollandalılar'a mal olduğundan 2,8 milyon Euro fazlaya mal oldu. Bir anlamda, Richard Florida'nın teorisini uygulamak şehre, 2,8 milyon Euro'ya mal oldu.

4. Rahatsızlık Vermeden Değişim
Kendisine Rich denmesini isteyen Florida, kot pantolonunu ve motorsiklet botlarını giymiş, Miami'ye yaptığı gezi sonrası yüzü hala bronz, kendine kahve hazırlayıp Karl Marx üzerine bir konuşma veriyor enstitüde. Geniş pencere, Toronto'nun karlı manzarasına geniş bir bakış açısı sağlıyor.

Florida, Toronto Üniversitesi ile ilişkili enstitüyü üç sene önce Prosperity Enstitüsü adı ile kurdu. Hedeflerinde biri, insanların nasıl birlikte yaşadığını inceleyip, şehirleri, rahatsızlık yaratmadan değiştirmeyi nasıl başarabiliriz gibi sorulara cevap aramaktı.

20 kişilik çalışma ekibinde jeolog, ekonomist, sosyal bilimciler olup, kapitalizmi ve içinde bulunduğu durumların nasıl batı ekonomisinin fabrikalardaki fiziksel güçle değil, entellektüel yaratıcı işle değiştiği üzerine çalışıyor.

Florida, şehirler için "üç T formülü" dahil, bazı gereçler geliştirdi ve şehirlerin şunları asla unutmaması gerektiğini söylüyor: teknoloji, yetenek ve tolerans. "Yaratıcılık indeksi, eşcinsel indeksi ve Bohem indeksi"ni yarattı ve şehirleri değerlendirmede kullanılması gerektiği söyledi.

"Ancak hedef, bu değerleri simüle etmek değil," diyor Florida. "Amaç, onlara sahip olmak. Şişman bir adamın üzerine bir slogan yazan T-shirt geçirip, adamın havalı olmasını sağlayamazsınız. Kitaplarımın hiçbirinde pazarlamadan bahsetmedim. Kimseye soylulaştırma konusunta tarifler vermek istemem," diyor Florida.

Bulanık Farklılıklar
Hamburg Roland Berger ofisinin müdürü Björn Bloching'I de tam olarak rahatsız eden, Florida'nın şehirleri nasıl değiştirileceğine dair net tarifler vermemesiydi. Bu yüzden, çalışma ekibi ile masaya oturup, Toronto gurusunun prensiplerini Hamburg'a nasıl uyarlanacağını bulmaya çalıştılar.

Bu sırada Hamburg, "Yetenek Şehri" sloganından vazgeçti. Şehir yönetiminde trendler gelip geçici görünüyor. "O, geçen hükümetin sloganıydı," diyor bir memur. Şimdiki hükümetin görüşü "İleri görüşlü büyüme".

Bloching, hayal kırıklığına uğramıştı çünkü, Hamburg'a yetenek şehri olma yolunda yardım edebileceğine inanıyordu. Sonar, aklına yeni bir fikir geldi.

SPIEGEL ile korkunç bir otelde sabah 8'de kahvaltı için buluştu. Bisikletini, otelin dışına parketti ve gündelik siyah yün süveteri ona Gnageviertel'den beri bisiklete binen biri havasını veriyordu. O, protesto hareketinin üyeleri ile kuruluşun üyeleri arasındaki farklılıkların bulanıklaştığının canlı kanıtı.

Gangeviertel işgalcilerinin sözcüsü Christine Ebeling de aynı bulanıklığın altını çizdi. Yüksek topukları, siyah külotlu çorap ve eteği ile daha çok Roland Berger için çalışan bir bayana benziyordu.

Bloching, onunla Hamburg elitleri arasında düzenli olarak verilen spaghetti ziyafetinde karşılaştığını söylüyor. Bloching ve Ebeling resmen rakipler: Bloching, turbo-kapitalist yönetici ve danışmanı olarak şehrin mahallelerinin nasıl iyileştirileceği üzerine danışmanlık yaparken, Ebeling, sanatçı ve şehir yönetiminin planlarını değiştirmesine neden olan Gangeviertel'deki işgalcilerden.

Kendini Beğenmişlik
"Tamamen mantıklı görünüyor," diyor Bloching Rolan Berger'in Gangeviertel'de biro is açması gerektiğini söylediği zamanı hatırlayarak. O zamandan beri vazgeçtiğ ama süper kapitalizm ile işgalciler arasındaki sınırların nasıl bulanıklaştığını gösteren bir fikirdi.

"Çok güzel olabilirdi, açık alanlar yaratıp, sanatçılara fon sağlayabilirdik. Müşterilerimiz, yaptıklarını satacak bir Pazar yaratmış olurdu ve karşılığında onlar da danışmanlara ilham vermiş olurdu," diyor Bloching.

Ancak, önerisi şehir yönetiminden ya da Christine Ebeling'den ses getirmedi. Pek de süpriz olmadı doğrusu.

"Sanırım tartışmaya değer görmediler. Ahlaki açıdan değerlendirmek gerekirse, kendini beğenmişlikten vazgeçmeleri gerekiyor," diyor Bloching.

Gerçekten de, sanatçılara, şehir merkezinin en gözde noktasında neredeyse bedavaya stüdyo alanı talep etme hakkını kim veriyor. Anti-sosyalleşme hareketinin çekirdeğini oluşturan sosyal meseleleri dert edinenler, aslında binaların daha çok ihtiyacı olan, işgalci olmalarının hayat tarzı seçiminden başka nedenleri olan insanlara tahsis edilmesi gerektiğini savunabilir.

"Bir akşam yemeğinde, Neden sanatçılar Dulsberg'e yerleşmiyorlar, orası ucuz," demiştim. Dulsberg, 2. Dünya Savaşı'nda çok zarar görmüş bir doğu Hamburg mahallesi.

Işgacilerden biri Dulsberg'de yaratıcı olamayacakları cevabını vermişti.

"Bu doğal olarak, problemli bir argüman," diyor Bloching.

5. Tehlikeli Taklit Etkisi
Gerçekte de sanat böyle işler. Şanatçılar, Dulsberg gibi yerlerde yaşar; tıpkı New York'taki sanatçıların artık SoHo'da stüdyo daire bulamayıp Queens'e taşınmaya başladığı gibi.

Ama Hamburg'un sanatçıları Dulsberg'e taşınmak istemiyor. Merkezi bir bölge olan Altona'yı tercih ediyor. Bu bölgenin 1970'lerde modern zamanlarının nasıl olacağının imajı olan yaya yolu, tamamen beton dolu. Oradaki santçılar, yoldaşlarının başarısından esinlenerek altı yıldır boş duran eski Karstadt alışveriş mağazasına yerleştiler.

Şehrin kültürel ilişkiler ofisinden Dirk Petrat da endişeli. "Gangeviertel taklit etkisi tehlikeli," diyor. Şehir yönetimi, Altona sanatçılarına eski bir polis barakasını önermek istiyor ama sanatçılar çekimser davranıyor. Ne yazık ki Altona sanatçıları, Gangeviertel'deki sanatçılar gibi tartışmaya açık değiller.


Protestocular Altona'daki eski bir çok katlı mağazayı işgal ettiler.

Altona bölgesindeki birçok kişi, eski Karstadt binasını yıkıp, yerine yeşil Ikea yapılmasını istiyor. Ikea binasından yana dilekçe bile imzalayıp verdiler. Bu sırada, Ikea'ya karşı da bir dilekçe yazılıp imzalandı ancak Ikea taraftarlarınınki kadar uzun bir liste değil. Ikea taraftarlarının dilekçesinde 9.380 imza varken, Ikea karşıtı listede sadece 1.800 imza var. (Ikea karşıtlarının imza toplamak için Şubat ayına kadar vakitleri var)

Altona bölgesinin kendi problemleri zaten vardı. Işsizlik, büyük göç rakamları ile uğraşırken, bir de soylulaştırma projesinin de sorunları bir süredir yoldaydı.

Tartışmada cepheler bulanık. 1970'lerin yaya bölgesinde korunacak birşey yok gibi görünüyor ancak yerel sakinler, Ikea'nın yeni iş olanakları sunmasına rağmen araç trafiğinde artışa neden olacağından korkuyor. Bu tartışma etkinliklerine katılanların çoğunun evinde Ikea mobilyalarının bulunması da oldukça ironik.

İşgalciler Fazla mı İyi?
Bu akşamın tartışma konusu "İşgalcilerden bugün ve geçmişteki problem ve beklentiler" Frank adlı bir kişi moderatörlük yapacak. Frank, eski bir radikal işgalci olarak siyah balıkçı bir kazakla, temiz bir kot pantolon giymiş, saçı ise hahif grileşmiş.

Gangeviertel'den, Christine Ebeling de dahil olmak üzere üç bayan konuşmadı davet edilidi. Diğer iki konuşmacı oldukça genç ve kafaları karışık görünüyor. Sürekli birbirlerinin konuşmasını kesip, düzeltme yapıyorlar. Bitmiş görünüyorlar. "İşgalcilik tam zamanlı bir iş," diyor bayanlardan biri.

Gruplar, işgalcilik deneyimlerini paylaşmak için biraraya geldiler. Muhtemelen Gangeviertel temsilcileri yeni birşeyler öğrenebilecek. Kendi başlarına da olukça iyi bir iş çıkartıyorlar: Gangeviertel işgalcileri 12 binayı işgal edip, orada kalma izinlerini sadece dört ay sonra almayı başardılar. Aynı sonucu almak Hafenstrasse işgalcilerinin 10 yılını aldı ve 1980 ve 1990'lı yıllarda sayısız sokak kavgalarına mal oldu.

"Kabul etmek gerekir ki işler sizin için biraz daha kolay. RAF örgütü ile ilişkili ya da keşlerle ilişkili insanlara muhatap değilsiniz," diyor Frank.

Tam da yerine parmak bastı. Gangeviertel işgalcilerinin sorunu, fazla iyi olmaları.

Şehir otoriteleri ile bu kadar yakından iş birliği kurmak kabul edilebilir mi? Sistemin bir parçası haline gelmek doğru mu? En azından bir noktada polis baskını olması gerekmiyor muydu?

"Eğer fazla iyiyseniz, er ya da geç, insanlar sizden faydalanacaktı," diyor Frank.

Artık herşey daha farklı. Bugünlerde işgalciler, yönetim danışmanları gibi görünüyor ve tam tersi de geçerli. Tutucu gazeteler, solcu alt kültürden manifestolar yayınlarken, Toronto'lu bir guru, Marx'tan alıntılar yaparak, soylulaştırma için tarifler veriyor. Şehrin arabulucusu, sanatçılardan kendi çocuğu gibi bahsederken, şehir kendisini işgalcilerle yasal olmaksızın aynı hizzaya getiriyor. Eski yandaş olan finansal yatırımcıları eskiden şehir asla geri çevirmezken, şimdi düşman oldular.

Kentsel Direniş
Tüm bu sorunlar bir öğleden sonra Gangeviertel'de meydana gelen bir olayla netleşiyor. Orada bir stüdyosu olan sanatçı Marc, kendini gergin hissediyor. Şehrin bina bakım organizasyonlarından biri olan Saga, binasını ziyaret etti. Saga ekibi, bir binanın en üst katında çok fazla kalıntı olduğundan çökme riski olduğu gerekçesiyle kapatmakla tehdit etti. Marc hemen birak kişiye telefon ederek, bu katı temizlemeleri için yardım istedi. Sonar gitmesi gerekti. Devlet okulundan bir grubu tura çıkartması gerekiyordu. "Gelmeye devam ediyorlar," dedi.

Böylece Marc, renki ceketler giyen dokuz Hamburg bayanına işgal edilmiş binalarda rehberlik yaptı. Bayanlar çok hevesliydi. Bazıları, savaş sonrası Hamburg'u hatırladı. "60 yıldır Hamburg'da yaşıyorum. İlk kez bizim asla fikrimizin sorulmadığı şehir politikasına karşı direniş var," dedi bir tanesi.

Bayanlara manifestonun bir kopyası verildi. Bu, Richard Florida'nın Toronto'daki masasında bulunanın aynısıydı. Yüksek sesle okudular ve dediği herşeyi onayladılar.

Sanırım şehrin gerçekten bir problemi var.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.