
Fotoğraflar: Dexigner, designblog
Hayatım İstanbul'da uzun mesafeler arasında seyehat ederek geçiyor. Bazen günde yaklaşık 50 km. bile yapabiliyorum. Yaşama, çalışma ve sosyal aktivite alanlarının birbirinden çok uzak olduğu, bir ucundan diğer ucuna gitmenin, yurtdışında bir ülke değiştirme süresine eşit geldiği bu kentte, ben, farklı uçlarda bulunan mekanlar arasında gidip geliyorum...
Şehir hayatında yaşanılan bu sıkışıklık ve tıkanıklık, belirli mesafeler arasında yürüme isteğini kesiyor ve bizi birer toplu taşıma ve taksi bağımlısı yapıyor. Şehrin sokakları, sadece araç trafiği ve kaldırım olarak algılanıyor ve gün içinde kentlinin yaşam kalitesini maalesef ki arttıramıyor.
Sokakların tasarlanmasında öncelik nedir? Sokak ve çevresinin tasarım kriterleri nedir, kim belirler? Bu durum Türkiye ve dünyanın geri kalanında farklılık gösteriyor. Hem yasal, hem de kentsel tasarım açısından belirli kriterler var. Yerel yönetimler bu konuda öncelikli söz sahibiyken, açılan çeşitli yarışmalarla, sokak ve meydanların kentsel kalitesi arttırılabiliyor. Planlama kriterleri açısından, sokak ve meydan tasarımında birincil olarak yaya menfaati gözetiliyor ve sıkışıklığı yönetmek için dengeli bir tasarım yapılması öneriliyor.
Sokak kavramı, özellikle yoğunluğu yüksek kentsel alanlarda ön plana çıkıyor. Sokak, araç ve yaya trafiğini çektiğinden bu bölgelerde aynı zamanda bir tıkanıklık da meydana geliyor. Sokakları düzenlemek ve yaya kullanımı rahatlatmak için bazı eklemeler yapılabilir. Şehir mobilyaları da bu eklemelerin başında geliyor. Kaldırım ve meydanlar için tasarlanan oturma ve dinlenme üniteleri, sıkışık kent yaşamında yayalar için hem soluklanma, hem de sosyal bir mekana dönüşebiliyor.
Sokak, toplumsal yaşamın süregeldiği bir mekan. Bu nedenle sokakların birbirinden kopuk olmaması, aksine birbirleriyle etkileşimli olması gerekiyor. Sokakta bulunan faaliyetler ve kent mobilyaları da bu etkileşimi sağlıyor.
Yaya akışının yoğun olduğu sokak, kentin en büyük kamusal alanı olarak da algılanabilir. Böyle olunca da , kamuya ait bu mekanların tasarlanmasında kamu yararı ön planda tutulmalı, hatta en önemlisi, kamunun da katılımı sağlanmalıdır. Bu aşamada "kamusal sanat" dediğimiz kavram ortaya çıkıyor. Sokaklar bir yandan içinde yaşayan insanların kendilerini ifade edebileceği mekanlar oluyor.
"Urban Seat", yani, şehirde oturma üniteleri, yayalar için kentsel mekanın düzenlenmesi adına önemli bir fırsat.
Arjantin Juan Pablo Sammartino tarafından tasarlanan bu bank, ahşaptan yapılmış ve kenarında da bir bitkinin yetişmesi için bir saksı alanı bırakılmış. Ahşap bantların rahatlığı tartışılabilir, fakat bu bantların bank üzerinde dönmesi ve beton ek, kentliler tarafından sevildi.
Damien Gires tarafından tasarlanan oturma üniteleri, yayalar için komşuluk ünitelerinde, sokaklarda, biraz yavaşlamaki, soluk almak ve şehrin tadını çıkarmak için, sandalye ve masa olarak, fonksiyel bir şekilde yerleştirilmiş.
Masa ve sandalyeden oluşan bu ünite, dinlenmenin yanısıra , sokakta çeşitli amaçlarda toplantılar, buluşmalar için de kullanılabilir. Şehir için tasarlanan bu üniteler, hafif, fakat sağlam malzemeden yapılmış. Masa ve sandalyeleri yerleştirmek için bir montaj işlemine de gerek yok. Şehir koltukları, uygun olan sokaklara kolayca yerleştirilebiliyor. Ve sokak festivalleri sırasında da kolayca yerinden çıkarılabiliyor. İşin güzel tarafı da, şehir koltukları kentsel mekanla güzel bir uyum sağlıyor.
İstanbul'da Street Design Week etkinliğinde sergilenen mobilyalar, şehir içinde kamusal oturma birimleri açısından güzel örnekler taşıyordu.
Tasarımlardan örnekler
"Buluşma Bankı" adlı oturma bankını tasarlayan Erdem Akan'ın bu projesi, şehirde aynı zamanda bir işaret öğesi olma özelliği taşıyor.
Jülide Arslan & Meltem Eti Proto
Hande Gerez
Yalın Tan & Jeyan Ülkü
Deniz Üner ve Atilla Kuzu
Düzenlenen festival ve tasarım etkinlikleriyle, kentin sadece belirli bölgelerinde konuşlanan bu tasarımlar, kamu için yapılmış gibi gözükse de, ülkemizde bu festivallerin hemen ardından kaldırılıyor ve tasarım mağazalarındaki vitrinlerde yerini alıyor. Kamu yararı anlayışının bundan ibaret olduğu bir şehirde sanırım şehir ölçeğine hitap edecek ürün tasarımlarını görebilmek pek mümkün olamayacak...