Haberler

Küçükyalı Arkeoloji Parkı Projesi'nin Akıbeti Ne Olacak?

Tarih: 5 Şubat 2010 Derleyen: Emine Merdim Yılmaz
II. Dünya Savaşı'nda hava bombardımanı sonucu kentlerin büyük ölçüde tahrip olması, üzerine kuruldukları eski dönemlere ait kalıntıların ortaya çıkmasına neden olmuş. Bununla beraber ortaya çıkan kalıntıların korunması, sergilenmesi, kent yaşamına kazandırılması beraberinde çok katmanlı kentlerin tarihinin araştırılması "kentsel arkeoloji" adında yeni bir uzmanlık alanını oluşturmuş.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun (1999/658 sayılı kararıyla değişiklik) 2005/ 702 sayılı İlke Kararında kentsel arkeolojik alanları, "3386 ve 5226 sayılı kanunlarla değişik 2863 sayılı Kanun kapsamına giren arkeolojik sit alanları ile birlikte korunması gerekli kentsel dokuları içeren ve bu özellikleri ile bütünlük arz eden korumaya yönelik özel planlama gerektiren alanlar, kentsel arkeolojik alanlardır," şeklinde tanımlanıyor.

Alınan karara rağmen Türkiye'de henüz kentsel arkeolojik alan kavramı anlaşılmış ve gerekli olan disiplinlerarası çalışma ortamı oluşturulmuş değil.

Bu sorunun bir örneği İstanbul'un göbeğindeki Küçükyalı Arkeolojik Alanı'nda yaşanıyor. Yoğun konut dokusunun arasına sıkışmış alanda MS 867-877 yıllarına tarihlenen Satyros Manastırı ve altında sarnıç bulunuyor.


Projenin Maketi

Alanla ilgili 2005 yılında hazırlanan, daha sonra 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından da sahiplenilen Küçükyalı Arkeopark projesi kente kazandırılabilecekken, gerekli kazı izni zamanında alınmadığı, mülkiyet sorunları çözülmediği için proje rafa kalkmış gibi görünüyor. Ajans tarafından arkeopark yapılacağı söylense de sadece arkeolojik kazı devam ediyor, proje anlamında yapılan bir şey yok.

Konuya açıklık getirmek için proje müellifi Atölye Mimarlık'tan Sinan Omacan ile görüştük. Omacan, proje sürecinden günümüze yaşananları şu şekilde aktardı:

"EM: İlk olarak Küçükyalı Arkeoloji Parkı projesinden bahsedelim isterseniz

SO: Küçükyalı Arkeolojik Park Projesi'ni biz 2004 yılı sonu, 2005 yılı başında tamamladık. Burası, Küçükyalı'da şu anda mevcut konut dokusu arasında sıkışmış ve arkeolojik bir alan olmanın dışında oranın da tek nefes alma mekanı olan bir Bizans manastır kalıntısı alanı. Bir yandan alanda yapılacak arkeolojik kazılar ve öte yandan da burasının çevrenin tek rekreasyon alanı oluşunu birbirini zedelemeyecek, tersine güçlendirecek şekilde biraraya getirmeye çalıştık.

Konu, burasının sadece çevresi güvenlik çitleriyle çevrilmiş bir arkeolojik alan olarak değil, bir arkeolojik park alanı olarak projelendirilmesiydi. Bu şunun için önemli, özellikle kent içi arkeoloji hassas bir yapıya sahip olduğundan, ancak çevreden de gerekli desteği alabildiği zaman bu korumayı uygulayabilmek mümkün. Dolayısıyla oradaki yerel unsurların desteğini alabilmek ve oradaki günlük yaşantıyı da zedelemeden bu işi başarabilmek gerekiyor. Projeye 2005'te böyle başlanmıştı, hatta daha sonra 2006'da Ulusal Mimarlık Sergisi'nde ödül aldık.

2006'da ödül aldıktan sonra, orada henüz bir arkeolojik kazı tesis edilmemiş olması sebebiyle uygulamaya geçilemedi. Ancak 2008'den sonra, 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul ajansı projeye ilgi duydu ve gerçekleştirilmesi için çalışmak niyetinde olduklarını söylediler.


Vaziyet Planı

EM: Arkeolojik Park'ın tasarlanması işi ilk olarak size nasıl gelmişti?

SO: Arkeolojik alanlarda yeni yeni çalışmaya başladığımız yıllardı. Şu anda arkeolojik kazı projesini İstanbul Arkeoloji Müzesi ile beraber yürüten Alessandra Ricci orada yüzey araştırması yapmıştı. Önce burada bir koruma yapısı projesi yapmamızı önerdi. Daha sonra bunu bir arkeolojik park projesi olarak geliştirdik. Ama dediğim gibi o sırada burada bir kazı izni olmadığı için gerekli başvurular da yapılamadı ve prosedürler de başlatılamadı. Mülkiyet sorunları gibi bir takım sorunların çözülmesi için uğraş gerekiyor ama bu arkeoloji parkı projesi ile her ne kadar tanıtımlar ve duyurular yapılsa da, şimdiye kadar pek bir şey uygulanamadı.

EM: Sizin tasarladığınız proje neyi kapsıyordu? Bir rekreasyon alanının yanı sıra binalar da olacak mıydı?

SO: Şunları kapsıyordu: oradaki cami ve muhtarlığın önündeki meydan, etrafındaki yollar -ki onlar araç trafiğine kapatılacaktı- bir tane çocuk parkını da içeren ve çay bahçesi gibi bir takım öğelerin de olacağı park alanı ve onun dışında asıl bu arkeolojik alanın çevresiyle, onun etrafındaki günlük hayatın sirkülasyonunu sarmalayan yeşil yumuşak bir sınırın da içinde olduğu bir ziyaretçi merkezi.

Yani hem kazı ekibinin kullanımına açık hem de ziyaretçilerin bilgilendirilmesi amacıyla kullanılacak ve oradaki mevcut sarnıcın içine yapılacak olan, kültürel etkinliklerin de yapılabileceği fuaye alanı, kazı alanı ve bir de burası işletildiği zaman kullanılabilecek sergi veya satış amaçlı birkaç küçük pavyon. Meydan ise daha çok hem mahallelinin, hem cami cemaatinin kullanımına yönelik bir yer olacaktı.


Semavi Eyice tarafından çekilen fotoğrafta, alanın etrafının bomboş olduğu görülüyor. Çınar ağaçları halen mevcut.

EM: Peki Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın bu alanda yapmak istediği şey nedir?

SO: Şu anda sadece arkeolojik kazı sürdürülüyor orada, o kadar. Tabii bu da Arkeolojik Park'ın yapılması anlamına gelmiyor. Arkeoloji Parkı arkeolojik alanın kazılar tamamlandıktan sonra park olarak düzenlenerek ziyarete açılması anlamına gelmiyor. Alanın arkeolojik kazılar ve yerel kullanımlar da dahil tüm kullanımlarının birbirini zedelemeden, bütünsel olarak ve baştan itibaren birarada tasarlanması anlamına geliyor. Kent arkeolojisinin güncel durumu bunu gerektiriyor. Elbette sorunlar var ve sorunların çözülmesi için uğraş gerekiyor ama proje ile ilgili hem arkeoloji ekibi hem de Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından her ne kadar tanıtımlar ve duyurular yapılsa da, aslında şu anda doğrudan doğruya park projesinin gerçekleştirilmesine yönelik fiili bir çaba yok.


Arkeolojik alanın içinde kalan cami
Fotoğraf: Arkitera Mimarlık Merkezi

EM: Basında yansıyan sizin anlattıklarınızdan biraz farklı. Alessandra Ricci'nin de katıldığı bir toplantıda semt halkının desteğinin alındığı, parkın 2010'da halkın hizmetine gireceği haberleri çıktı.

SO: Basında her ne kadar arkeolojik park projesi şeklinde tanıtımları yapılsa da, maalesef şu ana kadar sadece bir arkeoloji kazısı olarak devam ediyor ve 2010 Ajansı tarafından destek de fiilen kazıya veriliyor. Ancak biz de gerekli uyarıları yapıyoruz ve buranın gerçekten bir arkeoloji parkı olarak kazanılması yönünde fiili adımların atılacağı umuyoruz.

EM: Alana yaptığımız ziyaret sırasında dikkatimi çeken bir nokta oldu. Genelde böyle boş alanlar çöplüğe dönüşür. Burası nispeten temiz kalmış, bu durum neden kaynaklanıyor?

SO: 2000'li yılların başında veya biraz öncesinde sarnıç kısmı aslında tinercilerin olduğu ve akşamcıların bira şişelerini attıkları bir yerdi. Biraz muhtarlığın ve halkın arkeoloji ekibi tarafından bilinçlendirilmesi ve birkaç kapı koyulması gibi basit güvenlik önlemiyle, kolay olmasa da kısmen daha iyi bir koruma sağlandı. Çöp sorunu da bu şekilde bir derece çözüldü.


Herhangi bir kontrol olmadığı için arkeolojik alanın etrafına arabalar park ediyor.
Fotoğraf: Arkitera Mimarlık Merkezi

EM: Peki araştırma yaptığınızda dünyada, bu kadar kentin içine girmiş, kapalı ve korunaklı kalmış benzer bir alan örneğine rastladınız mı?

SO: Kentin bu kadar içerisinde kalan arkeolojik alan var mıdır, doğrusu bilmiyorum. Roma örneği var ama İstanbul çok farklı ve çok sayıda tarih katmanlarını barındıran bir kent. Peter Zumthor'un tasarladığı birkaç örnek var, yakın zamanda tamamlanan Kolumba Müzesi var örneğin, farklı ve çok ilginç bir örnek.

Kent içi arkeoloji başlı başına bir alan, mesela İstanbul'da yine bir arkeoloji parkı olarak sunulmuş bir proje var. Sultanahmet'teki Four Seasons Oteli'nin olduğu yerde ama şu anda halen kapalı olduğu için göremedik. Dolayısıyla oradaki arkeolojik parkın niteliğinin ne olduğunu tam bilemiyorum. Aslında kentiçi tüm arkeolojik araştırma kazılarının kazı başından itibaren halkın ziyaretine açık şekilde tasarlanması en doğru olanı. Ama bu tür yerler var tabi ve kırsal alanlardaki arkeolojik alanlardan oldukça farklı, kendine özgü sorunları var. İstanbul dışında da arkeolojik park olarak düzenlenmemiş ama bu potansiyeli taşıyan pek çok alan var, örneğin Edirne kale içinin ilk suru ve kulesi Roma kalesinden kalma bir parçadır, kısmen düzenlenmiş. Böyle giderse Küçükyalı'daki alan da böyle kalacak ama bu alanların tümünün arkeolojik park olarak düzenlemesi olanağını değerlendirmek gerekiyor."

Türkiye'deki Diğer Arkeolojik Park Çalışmaları


Bursa Akçalar

Türkiye'de arkeolojik parka dönüştürülmesi planlanan bazı alanlar var. Bunlardan bir tanesi Bursa Akçalar, diğeri ise İzmir Konak'taki Altınpark. Bunların dışında gerçekleştirilen projelerden bir tanesi ise Edirne'deki "Enez Kalesi-Makedonya (Saat) Kulesi ve Kentsel Arkeoloji Parkı". Bursa ve İzmir'deki olmasa bile Edirne'deki sıkışık kent dokusu içinde yer alması açısından Küçükyalı'daki ile benzerlik taşıdığı söylenebilir.


Enez Kalesi-Makedonya (Saat) Kulesi ve Kentsel Arkeoloji Parkı
Kaynak. wowturkey

Türkiye dışından bir örnek verilecek olursa Verona'daki yaylaştırılmış bir sokaktaki Roma Dönemi'ne ait şehir katmanlarının kent yaşamına başarılı ile sokulması aynı zamanda tasarım unsuru olarak el alınması açısından başarılı sayılabilir.


Verona'da Via Leoni'deki kalıntıların sergileniş şekli

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.