Haberler

ARKIMEET Konuğu 3LHD ile Söyleşi

Tarih: 8 Şubat 2010 Kaynak: ArchDaily Çeviren: Pınar Koyuncu

Ekip Üyeleri: Sasa Begovic, Marko Dabrovic, Tatjana Grozdanic Begovic, ve Silvije Novak

Archdaily, 3LHD'nin kurucu ortaklarından Sasa Begovic ve Marko Dabrovic ile video söyleşi gerçekleştirmiş.

SB:
Merhaba, ben Sasa Begovic, 3LDH'nin kurucu ortaklarından biriyim.

MD: Ben Marko Dabrovic, diğer bir ortağım.

SB: Ofisimizi 15 yıl önce Hırvatistan Zagreb'te kurduk. O zamandan beri pek çok iş yaptık. Ofisimizdeki çalışan sayısı başta dört kişi iken şu anda neredeyse 30 kişiyiz. Geçen 15 yılda birbirinden farklı pek çok proje gerçekleştirdik, neredeyse her proje tipolojisinden işlerimiz oldu. Ofisimizin takım odaklı bir konsepti olduğunu söyleyebilirim ve biz dördümüz de başlangıçtan beri mimar olarak birer pratisyen gibi çalıştık. Bu da aslında aldığımız her projenin, üstlendiğimiz her işin entegrasyonu için önemliydi.

MD: Her projede atölyemizin üyesi olmayan, dışarıdan bir insan getiriyoruz. Böylece tasarımcılarla, fotoğrafçılarla, moda tasarımcılarıyla, video sanatçılarıyla, mühendislerle bir etkileşim ortamı yaratmaya çalışıyoruz. Çünkü mimarlık pek çok farklı disiplinle beraber çalışmalıdır diye düşünüyoruz. Aynı zamanda biz proje için aslında gerekli olmayan insanları da işin içine dahil ederek etkileşimde bulunmak istiyoruz. Yani ofisimiz oldukça işbirlikçi bir ofis diyebilirim.

Sizin için mimarlık nedir?

SB: Bu mimarlara her zaman yöneltilen bir sorudur ve tabii ki bunu sadece bir yönden cevaplamak mümkün değil. Eğer mimarlığı tanımlamak isterseniz, binanın sanatıdır diyebilirsiniz.

MD: Mimarlık bir yaşam tarzıdır. Öğrenci olarak mimarlığa başladığınız zaman ne yöne gittiğinizi bilmiyorsunuz ama sonunda bu sizin işleri yapma biçiminize dönüşüyor.

Çağdaş toplumda mimarın rolü ne olmalıdır?

MD: Bizim mimarlar olarak çok önemli bir rolümüz var. Çünkü her zaman toplumun geri kalanını düşünmek zorundayız. Kentlerin genel dokusu içine bir imkan yerleştirmeliyiz ve o anda neyin olası olduğunu düşünmeliyiz. Bu yüzden mimarların rolü çok önemli.

SB: Tabii ki hepimiz önemli bir rolümüz olduğunu düşünüyoruz, en azından öyle umuyoruz. Ama bizim mimar olarak konumumuz belki bazen abartılıyor veya rolümüz gerçekten de önemli. Öte yandan, kentsel bakış açısıyla yaklaşırsak -ki biz mimarlığımızın her zaman kentsel bağlamla ve yeriyle ilişkili olmasına çalışıyoruz- toplumdan bu tepkiyi almamız da bana mantıklı geliyor. Bu herhalde cevaplanacak en zor görevdir diye düşünüyorum.

Her gün yaptığınız işte yenilik yapmayı nasıl sürdürebiliyorsunuz?

MD: Bu ofis sürekli bir gelişim halinde. Dört ortak olarak başlamıştık ve o zamandan itibaren zaten işbirliği içerisinde çalışıyoruz. Sonradan öğrencileri veya başka mimarları da ofise dahil ederken her zaman bu şekilde çalışmayı sürdürdük. Herkesin ofis içerisinde kendine ait bir rolü var. Yaptığımız şey projeler için soruları belirlemeye çalışmak ve proje sayesinde onları cevaplamak. Dolayısıyla bu süreçte çok demokratik olduğumuzu söyleyebilirim. Herkes fikrini açıklamak zorunda ve böylece atölyede ortaya çıkan her fikir ofisteki herkesle paylaşılmış oluyor. Aynı zamanda bu sürecin bir parçası olarak işleri nasıl yürüteceğimize dair geliştirdiğimiz araçlar da var.

SB: Ayrıca her projemizin kendine has olduğunu söyleyebiliriz. Her projede artı bir değer yaratmak için çaba gösteriyoruz. Yapı malzemesi konusunda araştırma yapmak veya programı tekrar gözden geçirmek de belki çağdaş mimarlar için alışılagelmiş şeyler. Şunu da söyleyebilirim ki Google da bizim araştırmalarımız için kullandığımız başlıca araçlardan birisi ama tabi ki olağanüstü mühendislerle, bilim insanlarıyla ve diğer alanlarda çalışan insanlarla etkileşim halindeyiz. Onlar projelerle ilgili fikirlerimizi gerçekleştirmemize ve hedeflerimize ulaşmamıza yardımcı oluyorlar.

MD: Bence aynı zamanda çok açık sözlü olmamız da önemli bir konu. Tasarlamaya çalıştığımız şeyi, ilk sunumda yaptığımız tasarımı devam ettirmeye ve gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Genelde insanlar binalarımızın tıpkı render'larımızdaki gibi göründüğünü söylüyor. Bizim için, ofisimizde çalışmayan insanların projelerimizi nasıl algılayacağı konusunda konsantrasyonu sağlamak çok önemli. Çünkü örneğin inşaatta çalışan insanlar ofisinizden değil, onları kontrol edemezsiniz. Yapmaya çalıştığımız şey, projeye dahil olan her insanın son ürünün neye benzeyeceğini bilmesi için çaba göstermek.

Günlük çalışma pratiğinizde sosyal iletişimin önemi nedir?

SB: Sanat ve mimarlık arasındaki fark ayrı şeyler değil. Müşteri, teslim tarihi, para ve konu projenin ayrı parçaları. Müşteri büyük olasılıkla buradaki en önemli şey çünkü tepkiniz müşteriye yönelik. Tabii ki bir fark var. Biz pek çok aile evi yaptık ve her evin tasarımında müşteri ile iletişim halindeydik dolayısıyla aile evi tasarımlarında kendi fikrimiz olan birşeyi elde edemeyiz. Her ev, sadece bizim farklı olmak istememizden dolayı değil, müşterilerden dolayı birbirinden farklı. Müşteri ile program ile ilgili olsun diğer konularla ilgili olsun, her zaman bir iletişim vardır.

MD: Mimarların rolü aslında müşteriyi, kenti, insanları her defasında tekrar tekrar eğitmeye çalışmaktır. Çünkü onlar her zaman kendilerini klişe bir biçime sokmaya çalışırlar ve biz her defasında onları değiştirecek enerjiyi kendimizde bulmak durumundayız.

Bir mimarlık öğrencisi adayına okul seçimi konusunda ne önerirdiniz?

MD: Her şeyden önce çok sevmesi lazım. Çünkü bu sadece hayatınız bir parçası değil, bu sizin tüm hayatınız. Dolayısıyla başlamak istiyorsanız, bu girdabın içine çekileceğinizin farkında olmalısınız. Öğleden sonra saat 4'te mimar olmayı durduramazsınız. Sizinle eve gider, kentin içinde sizinledir. Düşüncenize güvenmelisiniz ve yaptığınız şeye gerçekten konsantre olmalısınız. Çünkü mimarlık sadece tasarlamak değildir, mimarlık üretmektir. Mimarlığın son ürünü harfler veya çizimler değildir, insanların içlerinde yaşayacağı mekanlar olan binalardır.

SB: Öğrenciler konusunda ekleyebileceğim şey, ilk olarak kendi zamanınızda yaşamanız önemli bir şey, ikincisi geçmişi daha iyi bilmek için tarih okumalısınız, üçüncüsü de mesleğinizi bilerek çağdaş topluma dahil olmalısınız. Çünkü eğer mimar olmak istiyorsanız malzeme detaylarını bilmenin yanısıra, aslında ne yaptığınızı biliyor olmalısınız.

Şimdiye kadar olan tecrübelerinizden sonra, pratiğinizi sürdürmek ve büyümek için ne gibi düşünceleriniz var?

SB: Biz dört farklı insanız ve takım çalışması odaklıyız. Ama mimarlığın içindeki başka konulardan dolayı büyümeyi düşünecek vaktimiz hiç olmadı. Büyümeyi hiçbir zaman planlamadık.

MD: İşimiz mimarlık ve büyümek bizim seçimimiz değildi, kendiliğinden oldu.

SB: Kendiliğinden oldu bir şekilde ama şunu söylemeliyim ki Hırvatistan'da hepimiz tıpkı tüm meslektaşlarımız gibi bu yeni şeyin içine girdik, yani bu açık bir alandı ve herhalde bu yüzden biz de buna karar verdik. Tabii ki yeni dijital teknolojiyi kullanıyoruz ama aynı zamanda ofiste de mümkün olduğunca tasarlamaya çok zaman bırakacak şekilde organize olmaya çalışıyoruz, beyin fırtınası toplantıları düzenliyoruz ve bu tür şeylere önem veriyoruz. Belki genç ofislere söyleyebileceğimiz şeylerden biri, eğer mümkünse organizasyon yapısını bir an önce kurmaları. Sonrasında bir veya iki kişiden beş kişiye, beş kişiden on kişiye büyüyebilirler.

MD: Yönetim konusuna gelince, okulda öğrenmediğimiz şeyleri yapmaya uğraşırken mimarlık yapmaya vakit bulamadığımız anlar oluyordu. Mimarlara sadece mimar olmak öğretiliyor, bir iş adamı olmayı veya sistemle ilgili herhangi birşeyi bilmiyorsunuz. Biz de dedik ki hiçbirimiz bu büyüme işinin mağduru olmayacağız, bunu iyi yapacak ve bu işi sevecek bir insan bulalım. Eğer bir konstrüksiyon sistemi, bir köprü tasarlıyorsanız, statik tahminleri siz yapmazsınız. Bunu, bu işi iyi bilen insanlara bırakırsınız. Biz de yöneticimizi böylece bulduk. Bu yönetici bize organizasyonel konularla ilgili düşünmeme olanağını sağladı ve sürekli gelişmeye ve standartlarımızı yükseltmeye çalıştık.

Günlük çalışma hayatınızda internetin rolü nedir?

MD: Pratiğimizi internetten önce bu şekilde düşünemezdik. Çünkü ülkemiz için gerçekten kötü olan bir zamanda yetiştik. Biz okuldayken savaş vardı ve yabancı yayınlar yoktu, birşeyler bulabilmek için sadece Hırvatistan'da var olan ustaların yaptıklarına başvurabilirdik ki onlar da çok fazla değildi. Dolayısıyla internet bizim için çok büyük bir imkandı çünkü herşeyi sorup bilgi alabiliyorduk. Örneğin bir köprü projemiz için alüminyum parçaları üretebilmek için İsveç'teki firmalara mailler yolluyorduk, Hırvatistan'daki hiç kimse ilgilenmiyordu çünkü fabrika savaştan dolayı harap haldeydi. Biz de onlara bu alüminyum döşemeleri bizim için üretmek isteyip istemediklerini sorduk ve olumlu cevap aldık. Aydınlatmamız örneğin Almanya'da üretiliyor. Dolayısıyla bir şekilde sınır olmadığını gördük, internet bize sınırsız iletişim sağlıyor ve her türlü bilgiye kolayca ulaşabiliyoruz. Bu da başlangıçta bizim kendimizi özgür hissetmemiz için de bir olanak sağladı.

SB: Eklemek istediğim şey, internet bizim düşüncelerimizi açtı ve hala da açıyor. Araştırma yapmak için olağanüstü bir araç.

MD: Biz tüm projelerimizi internette yayınlamak istiyoruz. Bunları gören, okuyan sadece tek bir insan olsa bile bu çok iyi birşey ki biz tüm detayları da koyarak herşeyi paylaşıyoruz.

AD Interviews: 3LHD from ArchDaily on Vimeo.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.