Haberler

Mimar sadece kente değil, geleceğe de sorumlu

Tarih: 8 Nisan 2010 Kaynak: Hürriyet Emlak Yazan: Seda Tabak
DB Architecture'in sahibi ünlü mimar Bünyamin Derman yarışmalarda aldığı başarılı sonuçlarla adından sıkça söz ettiriyor. Biriktirdikleri, gördükleri ve içselleştirdiklerinden esinlendiğini dile getiren Derman ile, mimarlığın geleceğini ve sorumluluklarını konuştuk.

* Mesleğe başladığınız günden bugüne geldiğiniz noktayı değerlendirir misiniz?
İnsan içine doğduğu dünyanın imkânları ile kuşatılır ilkin. Ardından olası dünyaların keşfi gelir. Ve insan, düşündeki hedefleri büyüterek, içinde yer almak isteyeceği olası dünyaları yaratmaya yönelir. Benim mimarlık maceram da tam bu yol üzerindedir. Orta öğretim sonrası, şartlar gereği seçimim yapı teknik lisesiydi. Üniversite sınavındaki tercih listemde de mimarlık ve inşaat mühendisliği vardı. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nin kapısından girdiğim zaman artık bir hedefim vardı: İyi bir mimar olmak. Üçüncü sınıftayken bir gün okul koridorunda hocalarımızdan rahmetli Alpay Aşkun'a niyetimden bahsedip, beni yetiştirmesini istedim. Bir taraftan okula devam ediyor, bir yandan da onun ofisinde çalışıyordum. Derken okul bitti. Asistanlık, öğretim üyeliği, yarışmalar derken, 1995 yılında eşimle ofisimizi açtık. Halen mesleki çalışmalarıma kurucusu olduğum DB Mimarlık ve Danışmanlık şirketi'nde devam etmekteyim. Geldiğimiz yer bu uzun ince yolda umut vadeden bir yer. Ama hedefe giden yol hala çok sabır, çok emek ve özveri istiyor.

* Mimarlık sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Umut vaat ediyor mu?
Umut tabii ki var. Sahip olduğumuz genç nüfusun enerjisini doğru yönlendirebilirsek neden olmasın.

* Nasıl bir yol izlenmeli?
Doğru eğitim politikaları, siyasi tutarlılık, ekonomik istikrar ve iş sürekliliği önemli konular. Eğer amaç standartları yükseltmekse önce eğitimle başlayacaksınız. Mimarlar Odası, meslek yasamızın olmayışını dert edinecek. Ofislerimiz kurumsallaşacak. İşverenlerimiz de iş yaptırma alışkanlıklarını değiştirecekler. Tabii bunların tümünün ihtiyaç duyduğu en önemli şey hiç kuşkusuz iş sürekliliği yani ekonomik istikrar ki tüm bunlar bir iş kültürüne dönüşebilecek kadar bir süre pratik edilebilsin.

* Sektörel değerlendirmeler yapılabiliyor mu peki?
Hayır. Çünkü küresel ekonominin şekillendirdiği bir dünya düzeni içindeyiz. Rekabet ölçütleri de değişti. Türkiye hem yerli hem de yabancı yatırımcılar için iyi bir pazar. Standartlar yükselirken buna ayak uydurabilmek çok önemli. Zira yabancı yatırımcılar yanlarında bankaları, mimarları ve malzeme firmalarıyla geliyorlar. İç piyasada bile bir projenin yabancı bir mimar tarafından çizilmiş olmasının pazarlama değeri var. Hal böyle olunca, taşeronlaşmamak için, hem içerde hem de dışarıda uluslararası standartlarda iş yapabilme yeterliliğine kavuşabilecek yapılanmaların içinde olmalıyız. Bugün ülkemizde kalite belgeli, meslek sigortası olan, kurumsal bir yapı içinde iş üreten 30 -60 kişilik büroların sayısı parmakla sayılıyor. Çok güzel fikirlerimiz, tasarım becerilerimiz var, ama bunlar yetmiyor. İşte tam da bu nedenle işverenlerimizin, gerek özel sektörde, gerekse devlette proje elde etme yöntemi olarak yarışmaları tercih etmeleri, özellikle genç meslektaşlarımıza bu çetin rekabet ortamında eşit koşullarda iş yapabilme olanağı sağlayacaktır.

* Mimarın sorumluluklarından bahsedecek olursak...
Eco'nun tasarımcı ve tasarlanan ürün için yazılmış çok sevdiğim bir cümlesi vardır. Kısaca söylersek "Tasarımcı bir ürünü tasarlarken, aynı zamanda bir tüketim tanımı yapar. Yani tasarı, hem ürün hem de onun etkileri üzerinedir". Biz mimarlar, ortaya koyduğumuz ürünlerle yapılı çevremizi inşa ederken, insanlar için de bir yaşantı tanımı yaparız. Üstelik bu tanım geleceği de etkiler. Bu nedenle mimarın sorumluluğu yalnızca bugünün kentlerine ve kentlilerine değil aynı zamanda geleceğidir. Tasarladığımız yapıların bulunduğu çevreye kazandırdığı katma değer gerçekten önemsediğim bir husustur. Kentle entegre olabilmiş, mimarisi ve sunduğu yaşantı ile fark yaratabilmiş yapılar olmaları. Ayrıca bunlar, fonksiyonlarını en iyi şekilde ifa edebilen, işvereni açısından ekonomik getirisi yüksek, kullanıcısı için mekansal ayrıcalıklar sunan yapılar olmalıdır.

Bu iş zor, çok zor
* Bir mimar açısından bina üretmek işin kolay kısmı mı?
Bina üretim süreci projeden uygulamaya pek çok disiplinin bir arada çalıştığı uzun ve yorucu bir süreç. Farklı enstrümanlarla seslendirilen bir müzik gibi. O güzel besteyi başarıyla seslendirene dek bazen uyumlu, bazen rahatsız edici seslerin duyulduğu... Hani bu soru, ‘İşin en zevkli kısmı tasarım mıdır' şeklinde sorulsaydı. Kuşkusuz... Zor ama evet, çok zevkli derdim. Ama bina üretimi çok sancılı bir süreç. İşverenin değişken istekleri, imarın getirdiği sınır ve zorunluluklar, mimarın mimarlık yapma isteği, maddi sıkıntılar, belirsiz teminler, bu arada bir de yönetmek zorunda olduğunuz bir ofis. Ortaçgil'in dediği gibi

‘Bu iş zor, çok zor' aslında.

* İnşaat sektörünün gelişimini nasıl buluyorsunuz?
Dünya artık eskisi gibi değil. Matematiksel olarak değil ama farklı açılardan küçüldü. Bilgi ve teknolojiye ulaşım kolaylaşırken, mesafeler kısaldı. Neredeyse ortak bir tüketim kültürümüz bile var. Görüntüde o kadar benziyoruz ki birbirimize... İnşaat sektörümüz gerek yapı teknolojisi, gerekse malzeme üretimi konusunda oldukça kayda değer yol aldı kanımca. Türk müteahhitler bir süredir Rusya'da, Türki Cumhuriyetlerde, Romanya'da, Libya'da ve daha pek çok ülkede oldukça nitelikli işler yapıyorlar. Aslında hareketi belirleyen, arz ve talep... Ardından kıyasıya bir rekabet. Mimarlık sektöründe olduğu gibi, inşaat sektöründe de küresel ölçekte iş yapabilmek için ciddi bir yapılanmaya ve güçlü bir ekonomiye ihtiyaç var. Ve her iki sektörün birbirine destek olmasına...

Beni en çok heyecanlandıran projem Dalaman Havalimanı

* Yaptıklarınız arasında sizi en fazla heyecanlandıran proje?
Zor bir soru bu. Mimarlar ve binaları arasındaki ilişki, özne-nesne etkileşimleri açısından irdelendiğinde sanırım ilginç saptamalar yapılabilir. Her proje, ilk karalamalardan uygulanıp içinde yaşanmaya başlandığı zamana dek, zihninizde bir yer işgal eder. Sonrasında bile gözünüz üstündedir. Deyim yerindeyse çocuğunuz gibidir. Önemsersiniz. Hemen hepsinin de bir hikayesi vardır. Yine de hem ölçekleri hem de kamusal binalar olmaları nedeniyle çok insanın yaşayıp deneyimlediği iki yapıyı söyleyebilirim sanırım sorunuza cevap olarak. Dalaman Havalimanı ve 212 İstanbul Alışveriş Merkezi.

Sezgilerime güvenirim

* Bu projelere yaklaşırkenki prensipleriniz? Nelerden ilham alıyorsunuz?
‘Duyulardan yoksun kavramlar boş, kavramlardan yoksun duyular kördür' der Kant. Sezgilerime güvenirim. Ama her defasında tasarıma başlarken kapanır, okumalar yaparım kendimce. İşverenin beklentileri ve programın yanı sıra, tasarım nesnesinin bulunduğu yere ait, çevreyi, arsa topoğrafyasını, panoramayı incelediğim okumalardır bunlar ve sonra sıra oradaki yaşantıyı kurgulamaya gelir. Mekanlar ve kütlenin biçimlenişinin yeraldığı bazı karalamalar yaparım. Ardından bürodaki çalışma arkadaşlarımın da içinde yeraldığı bir tasarım ve konsept geliştirme süreci yaşarız. Mimarlık yaşamla çok bağlantılı bir meslek. Yaşama dair her şey birer ilham kaynağı aslında. Biriktirdiklerimiz, gördüklerimiz, içselleştirdiklerimiz...

Rem Koolhaas'ın tarzını beğenirim

* Mimarlık sektörünün sıkıntılarından biri de konu kısırlığı sanırım...
Piyasanın talep ettiği proje konuları bazen sınırlanır. Örneğin bir süredir ofislerin çoğu, toplu konut veya alışveriş merkezi projesi çiziyor. Çünkü talep bu yönde. Şayet kendinizi tekrarlamıyorsanız, belirli konuları, farklı arazilerde etüd ediyor olmak da geliştirir mimarı. Ama, belediye binası, eğitim-kültür yapıları, hastaneler, kentsel tasarım projeleri gibi konular da var. Ve genellikle bu projeler belediyeler ya da bakanlıklar tarafından yarışmalar yoluyla elde edilebilecek kamusal projeler. Mimarlık yaşam alanlarını biçimlendiren bir meslek. Bu tarz projelerin geniş katılımlı, farklı fikirlerin tartışıldığı bir yöntemle, kamuyla paylaşılarak hayata geçirilebilmeleri, kentli bilinci ve duyarlılığının tesis edilebilmesi için önemlidir, mimarların mesleki ve düşünsel gelişimi için de.

* Üslubunu beğendiğiniz bir mimar var mı?
Çalışmalarını yakından takip ettiğim ve beğendiğim birçok mimar var. Ama bunların içinden bir isim istendiğinde aklıma ilk gelen Rem Koolhaas. Koolhaas'ın ortaya koyduğu her tasarımın, bir düşünsel altyapısı vardır. Günümüz kentlerine ve kentli yaşantısına eleştirel bir gözle yeniden bakar. Düşünür ve yazardır aynı zamanda.

Derman imzalı bazı projeler
Dumankaya Modern
Dumankaya Minimal
212 Alışveriş Merkezi
Konsept İstanbul
Blue Otel
Siemens Kampüsü Yarışma Projesi
Khandama Development Project
Çamlıca Kulesi
Fibaline
İpekyol Tekstil Fabrikası
Dalaman Uluslararası Havalimanı Yeni Dış Hatlar Terminali Yarışma Projesi Polat Boğaziçi Evleri Ali Sami Yen Stadı Kartal'da Konut ve Sosyal Tesis (2002 - Sürüyor) Kuğulu Park ve Yakın Çevresi Yarışma Projesi - 1. Ödül

Derman'ın ödülleri
Muğla/Dalaman Hava Limanı Yeni Dış Hatlar Terminal Binası Yarışması, 1. Ödül, 1999 TC Berlin Büyükelçiliği Kançılarya Binası Uluslararası Mimari Proje Yarışması, 5. Ödül, 2007 Antalya Altın Portakal Film Müzesi Mimari Proje Yarışması, 3. Mansiyon, 2002 Graphisoft Park Konferans Merkezi Tasarımı Uluslararası Fikir Yarışması, 2. Ödül İzmir Liman Bölgesi Kentsel Tasarım Uluslararası Fikir Yarışması, 2. Ödül Çevre Bakanlığı Hizmet Binası Mimari Proje Yarışması, 3. Mansiyon, 2002 Bursa Kültürpark ve Çevresi Planlama ve Tasarım Yarışması, 3. Ödül, 2001 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası Mimari Proje Yarışması, Mansiyon, 2001 Kadıköy Meydanı - Haydarpaşa - Harem Çevresi Kentsel Tasarım Proje Yarışması, 2. Ödül, 2001

Konuyla İlgili Linkler
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.