Haberler

Emek Sineması, AKM ve diğerleri

Tarih: 16 Nisan 2010 Kaynak: Taraf Yazan: Korhan Gümüş
Kamusal işlevler piyasaya terk ediliyor, yaratıcı işler sermayenin patronajı altında biçimleniyor. Belki de özel sektöre devredilen konuların tekrar kamuya çekilmesi gerekiyor.

Dünyada 90'lardan beri kamu modelinde bir değişim yaşanıyor. Kamunun bir 3. taraf gibi gözüktüğü müzarekere alanı daralıyor ve kamusal işlevler piyasa mekanizmalarına terk ediliyor.

Bu dönüşümü İstanbul'da da görmek mümkün. Örnekler gözümüzün önünde: Cumhuriyet tarihinin belki de Ankara dışındaki en büyük şehircilik projesi, en simgesel kamusal alanı, Taksim/Maçka arasındaki büyük rekreasyon ve kültür vadisi (Prost Vadisi) artık "Kongre Vadisi" oldu ve halkın kullanımına kapatıldı. AKM birtakım gönüllü çabalarla restore edilmeye çalışılsa da, inatlaşmalarla çürümeye terk edildi. Kamu müzeleri bütün birikimlerine, imkânlarına ve gelirlerine rağmen ayakta duramıyor. Perişan durum-dalar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Avrupa'nın en büyük kültür merkezi olacağı söylenen Sütlüce'de kültür merkezi inşaatı 20 yıl sürdü. Hem dünyanın en pahalıya mal olan inşaatı, hem de mimarsız yapılan ilk kültür merkezi oldu. Bugün de kimin nasıl işleteceği belirsiz. Gaz fabrikaları, endüstriyel tesisler, antrepolar işlevini yitirince, kentin en değerli yerlerinde olmalarına rağmen yıllarca metruk kaldılar. Kentin tarihî mahallelerini iyileştirmek için halka çivi çaktırmayan yönetimler, şimdi büyük sermayenin kolaylaştırıcısı olarak insanları yerlerinden etmeye çalışıyorlar. Karar aşamaları şirketlerle şekillendirilip sonra halka kamulaştırma tehdidi olarak yansıtılıyor. Öğretim üyeleri, mimarlar, plancılar uzmanlıklarının gereği olarak gelişmiş profesyonel normlara uygun araştırma ve projelendirme süreçlerini teşvik edeceklerine, bu derme çatma dönüşüm projelerine meşruiyet sağlamayı tercih ediyor. Böylece yaratıcı işler sermayenin ve iktidarın patronajı altında biçimleniyor. Uzmanların, sanatçıların özel alana izole edilmesinin halka verdiği zarar ise bir depremin verdiği zarardan daha büyük. Evet, ortada bir sorun var. Fikirsizlik, politikasızlık, beceriksizlik, açgözlülük, ne dersek diyelim, bunların yanında bir kurumsal boşluk olduğu aşikâr. Bir avuç ayrıcalık sahibi dışında bu eksiklikten herkes zarar görüyor.

Oysa her yerde durum aynı değil. Avrupa'da örneğin, birçok kent yönetimi bu gidişe teslim olmak yerine, ortaya çıkan bu kurumsal boşluğu doldurmak için yöntemler geliştirmeyi deniyor ve bu gidişi tersine çevirmek için ellerinden geleni yapıyor. Örneğin 2010'da, Avrupa Kültür Başkenti olması vesilesiyle sanayi havzasının artık metropoliten bir kent havzasına dönüştüğünü ilan eden Almanya'nın Ruhr bölgesi. Biz daha kentin merkezindeki bir gaz fabrikasını korumayı ve halkın hizmetine sunmayı beceremezken, onlar koskoca demir çelik tesislerini kültür merkezlerine, spor ve rekreasyon alanlarına dönüştürdüler. Kentleri birbirlerine bağlayan devasa nehirleri, su yollarını sanayinin bıraktığı kirlerden arındırıp, en yaşanılır yerler haline getirdiler. Oysa bizdeki gibi endüstri mirasını yıkıp hurdaya vermek, yerlerini de yatırımcılara pazarlamak ne kadar kolay olurdu. Kamu böylece halktan topladığı vergileri istediği gibi yandaşlarına peşkeş çeker, yaptığı değil, yapmadığı işlerle övünürdü.

Bu gelişmelerin ortaya koyduğu çok önemli bir mesele var: Kamu kültür ve sanatı özel sektöre devredip, sorumluluklarından kurtulamaz. Sinemayı yalnızca gişe hasılatına ve TV kanallarının reklam gelirlerine bağlı dizilerine bağlı olarak geliştiremez. Mimarlığı sermayenin alışveriş merkezlerine yatırım ihtiyacına, ya da iş merkezi, rezidans üreten şirketlere bırakamaz. Görsel sanatları galerilerin ticari imkânları ve yarattıkları pazar ilişkilerine terk edemez...

Tam tersine kimi zaman Emek ve Alkazar sinemalarında, tiyatrolarda olduğu gibi, kamunun neyin, nasıl ve hangi yöntemlerle destekleneceğinin yeniden düşünülmesinin zamanı geldi. Belki hatta geçmişte özel sektöre devredilen konuların yeniden kamu politikaları içinde değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü özel sektörden ticari olmayan ama kamu yararına olacak işleri üstlenmesini, zarar etmesini, risk almasını, kamu yararı açısından gelişmelerin düzenlenmesini, eşitlik sağlamasını bekleyemez. Kamu gelişmeyi düzenlemek için süreçleri düzenler. Kamu kaynakları bunun için kullanılır. Avrupa Kültür Başkenti programı içinde bu gelişmeyi sağlamak için birçok kent, karma bütçe kullanabilen kurumlar oluşturdu. Merkezî yönetimin, yerel yönetimin ve sermayenin kültür ve sanat alanında böylece ortak bütçe kullanmaları ve birlikte hareket etmelerinin imkânı ortaya çıktı. Böylece kültür ve sanat bir boş zaman endüstrisi değil, kentler için stratejik bir konu halini aldı. İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olması için ortaya çıkan girişimin de amacı buydu. İlk defa kent ölçeğinde STK'ları da kapsayan bir kamu tüzel kişiliği oluşturuldu.

Kentte ilk defa sahipsiz kalmış kamusal mekânlar için yıllarca metruk bırakmak veya özelleştirmek dışında bir alternatif ortaya çıktı. İstanbul 2010'un, Emek sinemasının dönüşümü ile ilişkisi yok diyemeyiz. Nasıl AKM'nin geleceği ile için diyemezsek. AKM'yi bir tapınak olarak korumak farklı. Bir sanat kurumu olarak korumak farklı. Kimileri için AKM sovyetik bir kuruluştu. Sanki bir tapınak gibi kutsal bir yerdi. Kimileri için de yıkılması gereken ruhsuz bir yapı! Görüyoruz ki tam tersi yönlerden meselelere yaklaşanlar bazen aynı sonuçta buluşuyorlar. AKM yalnızca fiziksel varlığı ile değil, yönetimi ile de yenilenmek zorunda. Bağımsız sanata, kültüre yer açmak durumunda.

Açıkça söyleyelim: AKM'nin sanat galerisi bir ticari galeri kadar yönetilmiyordu! Büyük kamu bütçeleri ile sanat adına yapılan programlar, kentte yalnızca bilet gelirleri ile gerçekleşen tiyatro, müzik, gösteri programları kadar bile bazen başarılı değildi! Birçok Avrupa kentinde olduğu gibi, İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olması da bu sürece getirilen çözümlerden biriydi. Ancak bu önemli fırsatı kent için değil, kendileri için değerlendirmeye çalışanların neler yaptığını hep birlikte izledik. Artık bu durumu anlamaya çalışmamız ve kamunun sanata nasıl destek olabileceğini yeniden düşünmemiz gerekiyor.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.