Haberler

Mimarlığı Bağımsızlaştırmak

Tarih: 27 Nisan 2010 Kaynak: Qantara Yazan: Sarah Mersch Çeviren: Pınar Koyuncu
Eyal Weizman'a göre, beton da roketler ve tanklar gibi silah olarak kullanılabilir. İsrailli mimar, "Hollow Land (Boş Arazi)" isimli kitabında mimarlık ve politikanın Orta Doğu ihtilafı bağlamında birbirini nasıl etkilediğini inceliyor.

Eyal Weizman "Mimarlık apolitik değildir," diyor. Doğrusunu söylemek gerekirse politikanın sonucu değil, sebebidir. Ortadoğu sorunu açısından, aynı zamanda işgal için bir sebeptir - İsrail hükümeti tarafından çıkarlarını zorla kabul ettirmek için kullanılan bir sebep.

Weizman'ın kitabı Kudüs'ün mimari üslubundan, Ariel Sharon'un askeri stratejisine, kontrol noktalarının yapımından Yahudi yerleşimlerinin mimarisine ve Gazze'deki tünel komplekslerine kadar pek çok konuya değiniyor. Yazar, etkileyici bir analizinde İsrail'de ve Filistin bölgesinde baskı, askeri kararlar ve güvenlik politikalarında mimarlığın fiilen nasıl belirleyici bir rol oynadığına dikkat çekiyor.

Weizman, mimarlık yoluyla bir ideolojinin bir gerçekliğe dönüşebileceğini söylüyor. Bu gerçeklik ise arazi yerleşimini ve kamulaştırmayı kolaylaştırıyor. "Filistin mülteci kamplarının ve kentlerinin yıkılması ve yerleşimlerin inşa edilmesi, politikanın mekansal bağlamda tamamlayıcı uygulamalarıdır," diyor bu bölgede yaklaşık 10 yıldır mimarlığın rolünü inceleyen ve şimdi Londra Goldsmith's College'da Mimarlık Araştırmaları Merkezi yöneticisi olan mimar.

Yapı Malzemelerinin Silaha Dönüşmesi
İsrail ordusu Batı Şeria'nın kuzeyindeki Jenin mülteci kampına 2002 yılı başlarında saldırdığında, Filistinli mücadeleciler başlangıçta üstün geldiler. Çatışmalarda pek çok İsrail askeri öldü, çünkü kampın karmaşık dar sokaklarında yollarını bulamadılar.

Bunun üzerine İsrail ordusu kenti boylu boyunca kesen yedi şerit açmak için buldozer kullanmaya karar verdi. Bu, kampın tamamen yıkılmasının ilk adımıydı. Filistinliler İsrail birliklerinin geri çekilmesinin ardından Jenin'i yeniden inşa ederken caddeleri daha geniş yaptılar, bir İsrail tankının geçmesine yetecek kadar geniş.

Bu, gelecekteki saldırılar sonucunda evlerin zarar görmemesini garantilemek içindi ve aynı zamanda İsrail ordusunun işini de kolaylaştırdı. Projeyi Kızılhaç örgütünün uzantısı olan Müslüman Kızılayı, Körfez'den aldığı ödeneklerle yönetiyordu.

Weizman, mülteci kamplarının yeniden inşası genelde çelişkilidir diyor, çünkü Filistinliler kampın geçici karakterini korumasını isterler. "Bir kente dönüşmemeli, çünkü bir kamp geri dönüş hakkını savunur."

Weizman, Gazze'nin de kısa süre içinde Jenin'le aynı sorunu yaşayacağına inanıyor. "Doğru düzgün bir kent inşa etmezseniz uygun yaşama koşullarını nasıl öngörebilirsiniz?" diye de soruyor.

İşgal Makinasında İstenmeyen Bir Dişli
Weizman kitabında İsrail Batı Şeria hattında Filistinliler'e tanınan her ayrıcalığın ve kontrol noktalarında durumdaki her gelişmenin aynı zamanda İsrail'in egemenliğinin tanınmasına doğru atılan bir adım olduğunu iddia ediyor.

Geçenlerde bir İsrailli politikacı yardım örgütlerini İsrail'e ihanet etmekle suçladı diyor Weizman. İddialara, yardım örgütlerinin gerçekten en önemli güvenlik polisleri olduğunu söyleyen Savunma Bakanı Ehud Barak tarafından karşı gelindi.

"İnsan hakları örgütlerini işgal makinasında istemeden bir dişli haline gelmiş olabilir ve eylemleri İsrailli askerlerin dikkatini çekiyor. Bu çelişkili durum karşısında bilinçli olmalıyız," diye uyarıyor Weizman.

Mülteci kamplarının yeniden inşasının sık sık çelişkili bir prosedür izlemesi gibi, Weizman Yahudi yerleşimlerinin tasarımında da çelişki görüyor. Genelde tepelerde, stratejik olarak avantajlı noktalara yerleştiriliyorlar, ama uzaktan görülebiliyor ve tipik kırmızı çatıları sebebiyle ayırt edilebiliyorlar.

Yerleşimciler de güvenlik sisteminin bir parçası gibiler, herhangi şüpheli bir hareketi hemen askeriyeye rapor etmek zorundalar. Ama bu yerleşimlerin birinin broşürüne göz atıldığında amaç orduya destek vermek değil, Kutsal Diyar'ın (Filistin bölgesinin) engelsiz görüntüsünü elde etmek. Yerleşimciler çelişkili bir durumun ortasındalar, diyor Weizman.

Bu, bir yerleşimi taşımak için esas sebebin arazide İncil'le ilgili, Filistinliler tarafından somutlaştırılan otantik bir varoluş canlandırmak olmasından kaynaklanıyor. Weizman'a göre "Aynı zamanda, Filistinliler genelde yerleşim yeri mimarisini çağdaşlığın ve lüksün bir simgesi olarak görüyor ve stili taklit etmeye başlıyorlar."

Mimarlığın Çelişkili Rolü
"Boş Arazi" mimarlığın bu gibi çelişkili rolleriyle dolu. Karmaşık bir anlaşmazlıkla dolu karmaşık bir kitap. Ama "Boş Arazi" İsrail hükümetinin işgal politikasını yürütmek için mimarlığı nasıl kullandığına okuyucunun gözlerini açarak başarıya ulaşıyor.

Kitap Ortadoğu sorununda kesinlikle çok az bilinen ama aslında her köşebaşında görülebilen bir yöne odaklanıyor.

Eyal Weizman şu anda Filistinli iş arkadaşları ile beraber, yerleşimciler gelecekte burayı terk edecek olursa yerleşim alanının nasıl değerlendirilebileceği üzerine çalışıyor. Projelerinin adı "Mimarlığı Bağımsızlaştırmak".

Yerleşim yerindeki binaları dönüştürmenin yollarını arıyorlar ve eski egemenlik ve kontrol yapılarından farklı olacak değerlendirme olanaklarını araştırıyorlar. Geçmişte, binalar sömürgeci yöneticiler tarafından arkada bırakılır ve yeni hükümet tarafından devralınırdı. "Hapishane hapishane olarak, yönetim yönetim olarak ve postane postane olarak kalırdı," diyor Weizman.

Tekrar Ayrılmak İçin Fazlasıyla Karmaşık
Bu yolla, aynı hiyerarşik yapı mekansal düzeyde korundu, aynen bağımsızlıktan önce olduğu gibi. Filistin bölgesinde gelecekte böyle bir senaryodan kaçınmak için binalara alternatif kullanımlar ön görülmelidir, diyor Weizman.

Ama hala böyle bir senaryodan fazlasıyla uzaktayız ve Weizman on yıllar boyunca oluşan karmaşık yapının kolayca iki parçaya ayrılamayacağına inanıyor. İsrail ve Filistin kontrolündeki alanları kapsayan bölge çok küçük ve fazlasıyla karmaşık, diyor.

Yazar, "Bölgeleri ayırmak için yapılan bıktırıcı girişimler sonucunda her seferinde çok daha karmaşık bir yol bulunması, bunun gerçekten mümkün olmayacağını gösteriyor," diyor.

Bunun klasik bir örneği Haremi Şerif (Temple Mount) için Camp David müzakerelerinde Bill Clinton'un önerisiydi. Planlarına göre, İsrail ağlama duvarı üzerinde egemenliğini kazanacak ve bunun yukarısında -1,5 metrelik Birleşmiş Milletler sahasıyla ayrılan- Filistin Mescid-i Aksa Camisi bulunacaktı.

Plan hiçbir zaman gerçekleşmedi. Eyal Weizman "Ortak bir gelecek Filistin'in yalnız geleceğidir," diyor.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.