Haberler

Haliç Tersanesi sakinleri

Tarih: 28 Haziran 2010 Kaynak: Evrensel Yazan: Sennur Sezer
Unkapanı köprüsünün Şişhane ile birleştiği noktada (Azapkapıda) mutlaka gözünüze çarpmıştır Haliç Tersanesi. Hani Mimar Sinan'ın yaptığı caminin karşı yanında koca bir vinç var ya. Arkada irili ufaklı vapurlar... İşte orası. İlerde tarihi bir de kapısı olacak.

Dördünden üçü kapanan, tarihi Haliç Tersaneleri dizisinin sonuncusu. "Haliç Tersanesi" adını taşıyan ve çalışan tek tersane. Ötekiler Kasımpaşa'dan Hasköy yönüne doğru Camialtı ve Taşkızak Tersaneleri. Şu anda hepsi kapalı. Haliç Tersaneleri'nin eski adı Tersane-i Amire'dir. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1455 yılında kurulmuştur.

Haliç Tersanesi'nin giriş kapısı Kasımpaşa'da. Sık sık kapanacağı haberi çıkan bu tersaneyi hep köprü üstünden izliyorum. Elbet biri III. Selim zamanında yapılan ötekinin yapımının başlangıcı II. Mahmut'a tarihlenen havuzları da, kızakları da görmüyorum ama martılar gibi deniz süsü vapurları gördükçe Haliç Tersanesi'nin soluk aldığını duyumsuyor, seviniyorum. Kapanan tersaneleri içim sızlayarak anımsıyorum. Hele taşeronluğun arttırdığı tersane cinayetlerinde.

Ben eski bir tersane çalışanıyım, başkaları gibi tersanelerin Haliç'i kirlettiğine de inanamam ki.. Tersanedeki havuzların Haliç'i nasıl temizlediğini anlatmak ayrı bir yazı ister...

Haliç Tersanesi'ni hep dışardan izleyip gözledim. Orada bir fotoğraf sergisi açıldığını duyunca da tersanenin kapanmış olması ihtimali kanımı dondurdu. Sonradan fark ettim sergi saatlerini : Hafta içi 17.30-20.30, hafta sonu 10.00- 17.00. Demek ki tersane çalışıyordu. Sergiyi görmeliydim, kapanış tarihi olan 11 Temmuz'dan önce...

70 BİN METREKAREDE 55 DEV FOTOĞRAF

Kapıda Adnan Özyalçıner ile hüviyetlerimizi teslim edip, baretlerimizi giyip bize sergiyi gezdirip fotoğrafların sergilendiği alanı (tersaneyi) anlatacak rehberimizle yola çıktık. Ve birden tersanenin dış cephelerinde, çalışmalara yönelmiş bir kameradan izlemeye başladık tersane işçilerini. Kameranın yaptığı zoomla yakınlaşıveren gülüşler, bir kolun kasılmış kasları, bir havuzun yüzyıllara dayanmış taşları, kaynak makinesinin kıvılcımları... ve bir geminin pervanesinin suya değişi...

Rehberimiz bize sergiyle ilgili açıklamalar da yapıyor: "Sergide 2x2 metreden, 7x6 metreye değişen farklı boyutlarda 55 fotoğraf var. Fotoğrafların toplam baskı alanı 822, sergileme alanıysa yetmiş bin metre kare. "Haliç Tersanesi Sakinleri" bu özellikleriyle Türkiye'nin en büyük açık hava fotoğraf sergisi. Objelerin ve kişilerin fotoğraflarının ait oldukları yerde çekilerek yine aynı mekanda sergilenişiyle de bir ilk sayılmalı."

Serginin Fotoğraf Sanatçısı Nihal Gündüz'le de tanıştık. Tersanede fotoğraf çekmeye 23 Temmuz 2008'de başlamış. "O günlerde tersane fotoğraflarından beklentim, orada çalışan işçi ve ustaların çalışma anılarını ve durumlarını yansıtan izlenimlerdi. Yaşayan, üreten insanlardan oluşan bir dizi fotoğraf ile tersanenin günlük çalışma ve yaşamını saptamaktı." Genç kadının bu isteğinin gerçekleşmesi, çalışma koşullarını bütünüyle kavramasıyla gerçekleşebilmiş. Zamanla portrelerden çok "Mekanın içinde onunla bütünleşen insanların biçim ve formlarıyla ilgilenmeye" başlamış. İlk Haliç Tersanesi fotoğrafını çekişinden ya da "gördüğü sınırsız görsel zenginlikten deliye dönüşünden" bu yana yaklaşık iki yıl geçmiş. Bu sürede tersane çalışanlarıyla arkadaş olmuş, anılar derlemiş.

Açıkça söylemek gerekirse fotoğrafları "ruhu olan" fotoğraflar. Daha önce endüstriyel madde ve moda çekimleri yaptığını öğrendiğim Nihal Gündüz'ün öğretmenini sorunca saygın bir adla karşılaşıyorum, Sabit Kalfagil.

ATEŞ VE RÜZGARA HÜKÜMRAN SÜLEYMAN

Nihal Gündüz'ün seçtiği fotoğraflarıyla derlediği anılar İDO ile İstanbul Büyük Şehir Belediyesi'nin ortak imzalarıyla bir prestij kitabında yer almış. Bir de özenli katalog basılmış. Söyleyebileceğim tek aksaklık, kitap ve katalogda yer alan "Tersane-i Amire" demircisi Süleyman'ın mezar taşı yazısında. Nihal Gündüz bunu dinlediği bir anıdan almış. Bu dörtlüğü her oyununda tekrarlayan Tuluat Sanatçısı İsmail Dümbüllü'ye de yetişemeyen (Ve elbette Osmanlıca bilmeyen ) genç kadın Osmanlıca olmayan metindeki tek Osmanlıca sözcüğün yanlışlığını da (hükümsan) fark edememiş. Ya da dinlediği anıya saygı göstermiş.

Sergiye veda ederken ben doğru olduğunu sandığım biçimde yineliyorum bu gururlu mezar taşı yazıtını :
"Ben de bir zamanlar Süleyman idim/Ateşe ve rüzgara hükümran (egemen) idim/Zannetme ki Peygamber Süleyman idim/ Tersane-i Amire'de Ocakçı Süleyman idim".

Arkama dönüp baktığımda raspacılardan biriyle göz göze geliyorum. Pasın, boyanın raspayla kazıdıkça ciğerlerine gitmesini engelleyen maskesinin ardından bana gülümseyerek göz kırpıyor. Birden kendimi Taşkızak'ta buluyorum. Başım dönüyor.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.