Çevre bilgisini toplumun geniş kesimlerine yayma hedefiyle Koç Bilgi Grubu liderliğinde kurulan Yeşil Bilgi Platformu'nun, web sitesi www.yesilbilgi.org ‘da yayınlanan röportajlar serisinin son konuğu Türkiye'nin en önemli araştırmacı gazetecilerinden biri olan Mithat Bereket oldu.
Savaşta İnsanlar Devrimci Oluyor!
Yeşil Bilgi Platformu'na verdiği röportajda; "Savaşlara gittim, yaralandım, yanımda insanlar öldürüldü. Parçalanmış aileler, yıkılmış evler, ölü bedenler gördüm" diyerek savaşın toplum üzerinde olumsuz etkilerine değinen Mithat Bereket, başta savaş olmak üzere pek çok felaket nedeniyle yoksul kalan insanların devrimci olduklarını ve ayakta kalabilmek için büyük bir mücadeleye girdiklerini söylüyor. Bereket bu durumla ilgili şu iki ilginç örneği veriyor: "Bosna Savaşı'nda Sırplar, Saraybosna'yı çevirmişler. Yüksek binaların tepesinden, "sniper" denilen uzun menzilli tüfekleri ile meyve sularını yudumlarken insanları vuruyorlar. Yani, sokağa çıkmak tehlikeli ve yasak. Buna rağmen Boşnak kadınlar sokağa çıkıyor, üstelik makyaj yapıp çıkıyorlar ve savaşa meydan okuyorlar. Bir keresinde de Afganistan'da evi bombalanmış bir kadınla tanıştım. Kocası ve çocuğu enkaz altında ölmüştü. Sağ kalan bebeği kucağında, bir ateş yakmış, bize çamurlu sudan çay yapıyor. Yine enkaz altından çıkardığı kırık ve çamurlu bardakla bize ikram ettiği o çay hayatımda içtiğim tadı en garip olan, en çamurlu çaydı ama çok lezzetliydi. Gözyaşları içinde içtim". Bereket, insanları savaşta ufacık bir umudun bile ayakta tuttuğunu sözlerine ekliyor ve " İnsanlar savaşta taraflı bulduğu için devletlere sivil toplum kuruluşlarına sıkı sıkı sarılıyorlar, onları umut kapısı ve hatta Tanrı gibi görüyorlar" dedi.
Su savaşları, başka isimler altında yaşanmaya başladı bile...
Bir tarafta insanların ihtiyaçlarına yetemeyecek bir ekosistem, diğer tarafta toplumlar arasında din, dil ya da benzeri sebeplerden dolayı çıkan savaşlar var. Bu ikisi arasında nasıl bir ilişki var sorusuna "Su savaşları, başka formatlarda, başka isimler altında zaten yaşanmaya başladı. Böyle giderse gelecekte güçlü olanın ayakta kaldığı ve su ya da gıda savaşlarının çok sık yaşandığı bir dünyada yaşayacağız. Sivil toplum kuruluşları da her şeye yetişemez, bu yüzden insanları bilinçlendirmek önemli. Bilinçlenen insan kıt kaynaklarını daha sorumlu kullanır, çevreye daha duyarlı olur, sularına sahip çıkar. Örneğin çoğu ülke de su satılırken, Venezuela ve Çin gibi birkaç ülkede, insan hakkı olarak görülüp, ücretsiz veriliyor" yanıtını veriyor.
Anayasada Referanduma sunulacak daha öncelikli maddeler var!
Bireysel demokrasinin gerçek anlamda sivil toplum kuruluşları sayesinde yerleşeceğine inandığını söyleyen Mithat Bereket şu açıklamayı yapıyor: "Seçim kanunu, seçim barajı belli, siyasi partiler kanunu belli. Liderlik sultası var. Anayasada referanduma sunulacak maddelerin değişikliğinden önce; dokunulmazlıkların kaldırılması, seçim barajının %10'un altına inmesi, liderlik sultasının kaldırılması lazım ki Türkiye'de bir şeyler gerçekten değişebilsin, bir lider, tek başına her şeyi yönetemesin. Demokrasi olsun, bu parti içine de yansısın. Bunları değiştirmek varken, anayasayı değiştirmeye kalkmak bence hızlı atılmış bir adım" diyor.
Türkiye'de STK'ların son 5-10 yılda mantar gibi çoğalmaya başladığını söyleyen Bereket, "Anadolu'da insanlar baktı ki, devlet yapamıyor, baktı ki yol yok, sağlık hizmeti, elektrik yok, mahallelerde kuduz kedi köpekler var. Bu noktada kendileri bir şeyler yapmaya başladılar. İnsanlara bilinç kazandırmak lazım. Yeni medya kanalları var, internet çağındayız. İnsanlara bilgiyi vermek değil, nereden bulunacaklarını öğretmek lazım. STK'ların insanlara; nasıl organize olacaklarını, çevre konusunda nasıl bilinçlenebileceklerini yani doğru yolu göstermeleri gerekli" açıklamasında bulunuyor.