Haberler

Basketbol Şampiyonasının En Yeni Oyuncusu: Ankara Arena

Tarih: 31 Ağustos 2010 Derleyen: Emine Merdim Yılmaz


Ankara Arena'nın açılışı

2010 Dünya Basketbol Şampiyonası 28 Ağustos-12 Eylül tarihleri arasında Türkiye'de düzenleniyor. 24 takımın kupaya ulaşmak için yarıştığı Şampiyona için toplam 4 şehir ve 5 salon seçildi. İstanbul'da Abdi İpekçi Arena ve Sinan Erdem Spor Salonu, Ankara'da Ankara Arena, İzmir'de Halkapınar Spor Salonu, Kayseri'de ise Kadir Has Spor Salonu seçilen salonlar.

Salonlar arasında yeni yapılan tek bina olan Ankara Arena'nın proje müelliflerinden Kerem Yazgan ile bir söyleşi gerçekleştirdik ve projesini detaylarıyla anlatmasını istedik.

Emine Merdim Yılmaz: Dünya Basketbol Şampiyonası 2010 yılında Türkiye'de, Ankara, İstanbul, İzmir, Kayseri olmak üzere toplam 4 şehirde, yapılacak. Ankara'da maçların yapılacağı Ankara Arena'yı siz tasarladınız. Projenin tasarlama işi size nasıl geldi?

Kerem Yazgan: Türkiye Basketbol Federasyonu Ankara Arena'nın projelendirilmesi için bizimle temasa geçti ve işi bize verdiler. Ankara Arena yeni yapılan tek bina aslında. İstanbul Sinan Erdem mevcut bir salon içine yapılmış bir salon. Biz aynı zamanda, İzmir'deki Halkapınar Spor Salonu ve İstanbul'daki Abdi İpekçi Arena'nın da FIBA kurallarına göre yenilenmesi ile ilgili de proje çalışması yaptık.


Ankara Arena Tasarım Diyagramı

EMY: Diğer salonların içinde en yeni olan Ankara Arena FIBA kriterlerine göre yapıldı. Bu kriterler neydi ve tasarımınızı nasıl etkiledi?

KY: FIBA'nın 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası için hazırladığı 263 sayfalık "Bid&Event Manual" isimli bir kitapçık var. Biz bu kitapçığı takip ettik ve oradaki kriterlerin tamamını uygulamaya çalıştık. Bu kriterler, ana oyun alanı, antreman salonu, dolaşım alanları, soyunma odaları, hakem odaları, ilk yardım odası, doping odası, basın bölümü, ambülans bekleme yeri, tribünler, suitler, destek servis alanları, ofisler, konferans salonu, oyuncu ve basının buluştuğu "mixed zone", akreditasyon merkezi, gönüllüler soyunma ve çalışma odaları, depolar, yükleme alanları, park alanları ve oyun alanı aydınlatma güçleri, acil aydınlatma, havalandırma, ses sistemleri, modem hatları vb. modern bir salonda olması gereken tüm fonksiyon ve teknik konularla ilgili ilişkileri, boyutları belirleyen kriterlerdir.

Ayrıca, bu kriterlerin yanı sıra, FIBA 2010 Organizasyon Direktörü Predrag Bogosavljev, Türkiye Basketbol Federasyonu danışmanı mimar Ersin Ersoy, TBF FIBA ve Dış İlişkiler Direktörü Emir Turam, TBF Sportif Faaliyetler Direktörü Emin Balcı ve TBF Genel Sekreteri Ali Özsoy ile yaptığımız toplantılarda projeyi tartışarak geliştirdik.

EMY: Bunlar dışında projenizi şekillendiren diğer tasarım kriterleri neydi?

KY: Ankara Arena salonu Milli Komite'nin kararıyla kentin göbeğinde, 19 Mayıs Stadyumu'nu da içeren spor ve rekreasyon alanı olarak Cumhuriyetin başkentinin planlamasının bir parçası olan, karşısında tarihi Tren Garı, Gençlik Parkı, yakınında Eski Meclis, AKM'nin olduğu bir arsada yer alıyor. Büyüklük olarak da FIBA standartlarında 10.000 kişilik bir salon için limitleri olan bir arsa. Ancak, bunun yanı sıra, kentin içinde, kolay ulaşılır bir konumda çok amaçlı bir salon yapma seçimi burada 365 gün yaşayabilecek bir potansiyeli de beraberinde getiriyor. Tasarımı, öncelikle yapının yer alacağı bağlamdaki konumu, büyüklüğü ve şehirle kurulacak farklı ilişkiler üzerinden kurguladık. Ayrıca, bizim tüm projelerde geliştirmeye çalıştığımız mimari tasarımın içsel, kendine özgü tasarlama ve yapma bilgisini geliştirmeye yönelik "tasarım eyleminin tasarımı" fikri ile de esnek-sistematik bir tasarım anlayışını burada uygulamaya çalıştık. Bir de ana karar olarak strüktürü öne çıkaran birçok spor salonu projesinden farklı olarak, strüktürü vurgulamamaya çalıştık. Buna ayrıca mimari kültür birikimimizi de ekleyerek temelde 5 ana faktörü bir araya getiren bir tasarım oldu diyebiliriz.

Bunlar özetle, FIBA 2010 kriterleri, bağlamla kurulan ilişkiler, dizaynografik tasarım, strüktürün öne çıkarılmaması kararı, mimarlık kültüründen öğrendiklerimiz.

Biraz daha açarsak:

1.FIBA kriterlerini yukarıda özetlemeye çalıştım.
2.Çevresiyle birlikte yaşayan bir bina olabilmesi için çitsiz, her yönden ulaşılabilir (girilip-çıkılabilir ve çok yönlü), fuayesi tamamiyle şeffaf, terasları olan bir yapı tasarladık.
3.Katmanlaştırma-katmanların yan yana gelmesiyle elde edilmiş sistem kesitinin tekrarı (SANAA'nın Rolex Center'ındaki gibi tek bir ana sistem kesiti ve onun çeşitlendirilmesiyle) ve döndürülmesiyle -döngüsel tekrarı ile "tasarım eyleminin tasarımı" - tasarımın dizaynografisini kurduk. Bu kesitte tribünleri en iyi görüş sağlayacak şekilde parabolik olarak çözdük.
4.Kütle etkisini hafifletmek için en uzun yerde 157 m'lik makasları olan çatı strüktürünü yok etmek, göstermek istemeyerek, cephede saklayarak, dışarıda uçak kanadı gibi en ucta 12 cm'e kadar incelttik. Ortadaki dev ekranın asıldığı yerde makaslar 760 cm'e kadar yükseliyorlar. Tüm salonu 8 ile 15 m arası saçak yapacak şekilde bir çatı ile kapladık. Etkiyi biraz daha hafifletmek için çepeçevre saçakların altına yansıtıcı yüzeyler koyduk.
5.Yine binanın kütlesini hafifletmek için modern mimarlığın en önemli birikimlerinden yalın şeffaflık (literal transparency) ve olgusal şeffaflık (phenomenal transparency) fikri aracılığıyla algıyı derinleştirdik. Dışarıdan bakıldığında, göz farklı hizalardaki katmanları algılatarak, FIBA kriterlerine göre tamamen günışığına kapalı olması gereken salon kısmına en yakın olan WC duvarlarına ve salon giriş kapılarına kadar canlı renkler kullanarak, görüşü, saçaklarla beraber yaklaşık 17 m'ye kadar iç yüzeye kadar derinleştirdik. Bu sayede, hem algı derinleştiği için kütle etkisi hafifledi, hem de içerideki hareket dışarıya yansıdı.


Tasarım süreci...

EMY: Ankara Arena, sadece basketbol maçları için değil çok amaçlı olarak tasarlandı. Her sporun farklı tasarım gereksinimleri var. Bu sorunu nasıl çözdünüz ve tasarımınıza nasıl yansıttınız?

KY: Ölçü olarak en büyük, uluslararası ölçülerde bir buz hokeyi pistini baz alarak değişebilir bir zemin yarattık. Salon bu sayede hem buzla kaplanabilirken hem de buzlar eritilip zemin, sökülebilir parkeler ya da linolyum gibi baska malzemelerle de kaplanabilir oldu. Ön tribünleri çepeçevre teleskopik yaptık, böylece farklı organizasyonlara göre saha büyüyüp küçülebilir bir dinamizm kazandı. Bir sahanın çok amaçlı kullanılabilmesinin en önemli kriterlerinden birisi de sahanın ortasına kadar tırların ve diğer servis araçlarının rahatça girip çıkabilmesidir. Ankara Arena salonunda bu giriş hem inşaatı kolaylaştırdı hem de salon içi tüm servislerin buradan yapılabilmesini sağladı. Tabii kenarlarda dev depolar da yapıyorsunuz ve elektrik ve akustik aksamı da buna göre düzenliyorsunuz. Bu amaçla, akustik için sahanın ve tribünlerin üstünde belli bir kısmı düzensiz delikli alçı panel ile kaplandı.

EMY: Projenizin açıklama metininde Ankara Arena'nın kendisine odaklanmayan çevresiyle ilişki kuran ve kentle bütünleşen bir bina olduğunu söylüyorsunuz. Bu ilişkiden kısaca söz edebilir misiniz?

KY: Konum itibariyle doğal bir birliktelik zaten var, kalabalık bir kentli binanın etrafından akıyor. Biz buna, Gençlik Parkı ve Tren Garı önündeki meydanların bir uzantısı olabilecek tüm salonu çepeçevre saran açık alanlar ekledik. Ayrıca, bu alanların çitsiz ve gece gündüz kullanılabilecek, rekreatif ve çok amaçlı olmasını da amaçladık. Doğu tarafındaki meydana dev ekran ekleyerek buranın daha canlı olmasını sağlamaya çalıştık. Henüz atıl olarak duran AKM alanı ile Gençlik Park'ını ilerideki bir ilişkilenmeyi açık bırakmak için bir yaya aksı ile bağladık. Salonun fuayesini çepeçevre konumlandırarak tamamen şeffaf yaptık. Salonun içindekilerle dışındakiler görsel ilişkiye girdiler. Fuaye kotunda ve üst tribünlerde teraslar yarattık. Bu teraslardan özellikle batı terasından Ankara'ya derinlemesine manzaraya bakış imkanı sağladık. Güney ve güneybatıdan da Gar ve Paraşüt Kulesi'ne bakan geniş bir teras yaptık. Salonda bir aktivite olmadığı zamanlarda da çalışabilecek restoran ve kafeler ekledik. Ayrıca, otopark 2 kat bodrumlu olduğu için üst yüzeyi de çok amaçlı kullanılabilir oldu.

EMY: Mimari tasarım dışında, peyzaj ve iç mekan tasarımı da mimarlık ofisiniz tarafından yapılıyor. Buradan bakıldığı zaman bütünsel bir tasarım anlayışı içinde çalışmayı yürüttüğünüz görülüyor. Bu zorlu süreçte ekibinizi nasıl organize ettiniz?

KY: Özellikle zaman olarak 3,5 ay gibi çok kısa bir süremiz, proje ve inşaatın yetişmemesi olasılığı vardı. Neredeyse ofisin %80'i bu işe kanalize oldu, yoğunlaştık. Tam bir ekip çalışması oldu.

Peyzaj da, iç mimari de mimarlığın bir parçasıdır. İç mimari yukarıda bahsettiğim derinlik, katmanlaşma, şeffaflık, renk kullanımı, vb. mimarinin bir parçası olarak düşünüldü. Örneğin, tabelalar hem içerideyken sizin doğru tribünü bulmanıza yarayan hem de derinliği arttırmak için boyut ve renkleri ile dışarıdan da algılanan öğeler olarak tasarlandılar. Bu tarz dinamik ilişkiler kurularak iç-dış bir bütün olarak ele alındı. Peyzajdaki sert zeminler salonun eliptik şeklini halka halka takip ederek bazen itfaiye ve ambulans yolu, VIP yolu olurken, yer yer de topoğrafyanın eğimini alan merdivenlere dönüştüler. Ağaçlar ve aydınlatma elemanları, bayraklar da bu halkalarda dizilimini buldular. Dışarıya dev ekran kondu, alttan ışıklı oturma birimleri bu halkaları takip ettiler. En uçtaki kaldırımlara kadar salona çok yönlü yaklaşım ve boşaltma sağlanabilmesi için tüm elemanlar birbirleriyle tasarlanan o tek sistem kesiti ile ilişkilenerek yerlerini buldular. Tasarımı sistematik-esnek olarak ele almak, mimarın elini baz alan anlayışlardan daha çok bir sistem haline getirmek ekibin de o sistemi esnetip geliştirip, içine daha rahat girip projede varolabilmesini ve projeyi sahiplenmesini getiriyor. Hatta inşaatı yapan ustaya kadar bu anlayış sürüyor. Bir anlamda tasarımdaki tasarımı berraklaştıran ve sadeleştiren hamleleriniz inşaatta sizin ekibinize dahil değilmiş gibi gorunen ustayı da, o farkında olmasa da süreçte ekibin ve tasarımın bir parçası yapıyor. Ekibiniz böylece bir anlamda genişliyor. Biz bunu birçok projede yaşıyoruz.

EMY: Spor salonunun olduğu yerde Paolo Vietti-Violi, Ladislas Kovacs tarafından tasarlanan ve Docomomo tarafından Türkiye'nin modern mirası olarak belgelenen 19 Mayıs Stadı bulunuyordu. Stadyumun yerine yapılan yeni binanın mimarı olarak tepki çekebileceğinizi düşündünüz mü?

KY: Biz sadece Ankara Arena'yı tasarladık ve hayata geçirilmesine katkıda bulunduk. Ankara Arena 19 Mayıs stadyumunun yerine değil yakınına yapılmıştır. 19 Mayıs stadyumunun yerine önerilen ve basında çıkan proje ile bizim hiçbir ilgimiz yoktur.

EMY: Günümüzde profesyonel spor faaliyetlerinin yapılacağı binaların tasarımında mutlaka bir danışmanla çalışılıyor. Burada da danışman olarak Sport Concepts'in ismi görünüyor. Danışmanlık işinin nasıl yürüdüğünü ve hangi noktalarda devreye girdiklerini anlatabilir misiniz?

KY: Bizden önce Sport Concepts TBF'ye bir konsept proje çizdi ve danışmanlık yaptı. Ancak daha sonra, biz işi ele aldık ve başlangıçtaki elips fikrini koruyarak, çatısı, cephesi, kesitleri, yerleşimi ile yeni bir proje yaptık.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.