Le Corbusier'nin Sekreterlik binası önünde inekler otluyor. (Fotoğraflar: Ernst Scheidegger)
Chandigarh'a hiç gitmemiş olanlar ve Le Corbusier'yi uygarlığa karşı işlenen tüm suçların kavramsal kaynağı olarak görenler için, yani pek çok insan için Ernst Scheidegger'in Chandigarh'ta 1956 yılında çektiği fotoğraflar bir vahiy gibi gelecek. Burası Ebenezer Howard'ın British Garden City (İngiliz Bahçe Kenti) hareketine ve buna hayran kalan Amerikalı plancı ve Pencap'ın yeni merkezinin ilk yetkili plancısı olan Albert Mayer'a çok şey borçlu olan, tuğladan yapılmış alçak konutlardan ve begonvillerden oluşan bir yer.
Jane Drew'in lisesinde giriş holü |
Kitap kısaca bu tarihçeyi anlatıyor, mimari iş ortakları arasındaki ilişkilere biraz ışık tutuyor ve tasarım sürecinin unsurlarını hassas bir şekilde araştırıyor. Ama en önemli denemeler kentin fotoğraflanması ile ve fotoğrafçılığın Le Corbusier'nin işlerindeki ve savaş sonrası kentleşmede özellikle Brezilya'daki rolü ile ilgileniyor. Stanislaus von Moos ve Verena Nievergelt'in izah ettiği gibi, Scheidegger kendini sabırlı gözlemciliğe dayalı İsviçre nesnelciliği ile, üyesi olduğu Magnum Gruop'un fotoğraf gazeteciliğine adadı. Yaklaşımı, resmin öyküsel içeriğini etnografik gerçeklik ve resmî yapının kaynağı olarak vurguladı.
Moos, Scheidegger ile Le Corbusier'nin yapı fotoğrafçısı Lucien Hervé'yi karşılaştırıyor. Hervé'nin Oeuvre Complète'deki fotoğrafları mimarlık hakkındaki fikrimizi hala yaşayan siyah-beyaz boş figürler olarak belirliyor. Hervé'nin işlerinde kurnaz bir antropolog olduğu da tartışılabilir, ama Moos'un amacı belli: Scheidegger'in fotoğrafları hayatla o derece göz önüne seriliyor ki, mimarlık ya olay için bir zemin veya kocaman bir doğa için ön plan haline geliyor.
Çok sayıdaki fotoğraf ve bu fotoğrafların tekrarlanan içerikleri durum ve hatta kentin oluşma adımları hakkında fikir veriyor. Birkaç saniye aralıkla çekilmiş gibi görünen iki karede, erkek öğretmenlerden oluşan küçük bir grubun toplandığı ve sonra iki kadın öğretmenin boş sandalyeleri doldurduğu görülüyor ya da onları giderken mi görüyoruz? Her halükarda, Scheidegger'in kitabın sonunda yayınlanan ince broşür için önerdiği gibi sadece oturan erkeklerin olduğu fotoğrafı yayınlamak, camiada haklı olarak yerlerini alan kadınların samimiyet hissini kaybetmeye sebep olurdu.
Fotoğraf kareleri arasında ışıktaki küçük bir değişim, kayanın üzerinde tezek görülmesi gibi bazı küçük farklar hemen göze çarpmayabiliyor. Negatiflerin aralarındaki baskın benzerlik hepsinin dış mekanda çekilmiş olması. İç mekanlar bile dış mekan: yeni okulların çimenliğinde sınıflar, kent pasajlarında pazar tezgahları, yolun kenarındaki bir ağacın altındaki berber dükkanı... Le Corbusier'nin High Court'u (Yüksek Mahkeme) Scheidegger'in bu kentin bir açıkhava tiyatrosu olduğu düşüncesine mükemmel bir şekilde uyuyor. Çünkü bu bina iç mekansız olarak tasarlanmıştı, mahkemeler demokratik yargıyı eylem halinde göstermek amacıyla doğrudan plazaya açılıyor ve tonozlar boyunca devam eden dışarıdaki rampa bir Roma kalıntısındaki sirkülasyona benziyor.
E. Maxwell Fry'ın Hükümet Basın Binası'nın üzerindeki bambu iskelede çalışan işçiler
Chandigarh'ı bilenler için bunlar hiç de sürpriz gibi gelmiyor. Scheidegger'in fotoğraflarının bazıları ayırt edilebilir klasikler olarak yer aldıkları Oeuvre Complète'e gerçekten dahil edilmişti. Ve onun fotoğrafladığı kent hala fazlasıyla mevcut; yapı işçilerini (şimdiki göçmenleri) barındıran gecekondularıyla, serbest bölgelerin "kitsch" (şimdiki postmodern) yapılarıyla, sokak berberleriyle, bisiklet ve begonvillerle her şey yerli yerinde.