Haberler

Benim Tophane'm

Tarih: 27 Eylül 2010 Kaynak: Milliyet Pazar Yazan: Mehmet Tez
Sekiz yılım her gün orada geçti. Okulum oradaydı. Bir-iki bakkal, otopark, simit ve poğaça fırını... Hepsi buydu. Civarda çoğunlukta olan Siirt ve Bitlislilerin okey, bilardo ve kağıt oynadığı sigara dumanı içindeki izbe kahveleri saymazsak tabii...

Kimse kusura bakmasın, leş gibi bir yerdi. Sekiz yılım her gün orada geçti. Okulum oradaydı. Boş, terk edilmiş, yıkık dökük, artık eski günlerinin hayalini bile yaşatamayan hüzünlü binaların, o binaların içindeki tinerci ve şarapçıların bulunduğu yerler çoğunluktaydı. Her yerde çöp vardı. Bir-iki tuhafiyeci, bakkal, otopark, züccaciye dükkanı, simit ve poğaça fırınları... Dükkanlar bunlardı.
Civarda çoğunlukta yerleşmiş olan Siirt ve Bitlislilerin okey, bilardo ve kağıt oynadığı sigara dumanı içinde izbe kahveleri saymazsak tabii.
Lisenin son yıllarında bizim okul çevresinde bir-iki yalandan "kafe" açılmıştı. Ama buralar sadece okulu kırıp serserilik yaptığınızda kağıt falan oynamaya ve sucuklu tost yemeye gidebileceğiniz kıytırık ve pis yerlerdi. Özlenecek bir yanı yok yani.
O zaman galeri yoktu dayağı biz yiyorduk

Yollar dökülüyor, her yer leş gibi kokuyor, bakımsızlıktan ve pislikten geçilmiyordu. Sabah karanlığında Galatasaray'da otobüsten inip aşağı yürürken korkudan titrediğimiz, hapçıların, keşlerin, orospuların delilerin dolandığı, hava kararınca kaçacak delik aradığınız bir yerdi Tophane ve Boğazkesen.

Şimdi bıçkın diye tarif edilen delikanlılar o zaman dövecek sanatsever, taşlanacak galeri bulamadıklarından bize dadanırlardı. En öteki bizdik.
Önce bir küçük çocuk peydah olur. Yanınızdaki kız arkadaşlarınıza ve size küfürler etmeye başlar. Siz "Ne oluyor aslanım, ayıp değil mi?" der demez köşeden abileri çıkar "vay küçük kardeşimizi dövdüler" diye. Simit fırınından Tophane Tayfun'a kadar kovalarlar. Yoldan geçen boynuzlu troleybüslerden birine kendimizi zor attığımızı o sırada troleybüsün boynuzunun çıktığını içeride mahsur kaldığımızı, şoförün araya girdiğini, sonra güç bela boynuzu takıp Karaköy'e doğru yola çıktığımızı hatırlarım.
Ayağı takılıp düşen dayağı yer. Çantasını kaptıran, düşüp kafasını gözünü yaran... Şimdi gülüp geçiyoruz ama o zaman ciddi korkardık, terörize olurduk.

Bugünlerde bazıları o dönemi "Çokkültürlü, herkesin birbirine saygılı olduğu güzide bir semtimiz vardı" diye yutturmaya çalışıyor. Galeriler, sanatçılar gelip bozmuş bu semti güya. Ne olur inanmayın. Öyle bir şey yok.
Niyetim kimseyi kötülemek, yargılamak falan değil, bütün netlikle manzarayı gerçekçi bir şekilde anlatmak.
Eğri oturalım doğru konuşalım. Şimdi sonunda Tophane uygar çağdaş bir semt olmaya başladı diye rahatsız olan bir kesim var. Hizaya getiremedikleri onlardan olmayan insanlar giderek artıyor. İşin ekonomik yönü de olabilir. Fark etmez. Kaba kuvveti haklı göstermez. Şimdi öteki tehlikesi büyük, o yüzden daha örgütlüler. Ve elbette Tophane'nin bütün sakinlerini temsil etmiyorlar.
İtalyan Lisesi 1888'den beri var orada. 100 yıldır öğrenciler gelip gidiyor ve hâlâ öteki muamelesi yapıyorsan geçen yıl açılan galeriyi taşlamışsın çok mu?

Ben şaşırmadım. Ama tarihin akışını taşla sopayla değiştiremezsiniz. Gelenler gelecek, gidenler gidecek. Biz bu dinamizme alışık milletiz. Zamanında nasıl göçle gelenler kendilerinden öncekileri rahatsız ettiyse bu da sancılı olacak. Bu bazı çevrelerin yorumladığı gibi yobazların içki içenlere saldırısı falan da değil, gelenekselleşmiş öteki düşmanlığıdır. "Bizim gibi olmayan defolsun gitsin" kafası Tophane'ye özgü de değildir.
Ama hak veriyorum. Eskiden "öteki"lerin sayısı azdı. Aşağı kovaladın mı gidiyorlardı. Şimdi sayıları arttı. Tophane'de telaş ve öfke ondan.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.