İhsan Bilgin'in konuşması
Osmanlı Bankası Müzesi'nin düzenlediği İstanbul Sempozyumu serisinin üçüncüsü 15-16 Ekim 2010 tarihlerinde İTÜ Taşkışla Kampüsü'nde gerçekleştirildi. Son bir asırlık dönemde İstanbul'da kent ve mimarlık ortamını ele alan "Osmanlı Başkenti'nden Küreselleşen İstanbul'a: Mimarlık ve Kent, 1910 - 2010" sempozyumunun danışmanlığını Prof.Dr. Sibel Bozdoğan, küratörlüğünü ise Yard.Doç.Dr. İpek Yada Akpınar yaptı.
Onur konuğu İhsan Bilgin'in konuşması
Etkinlik 15 Ekim sabahı İpek Yada Akpınar'ın sempozyumun ve Santral İstanbul'da açılan serginin gerçekleştirilmesinde emeği geçen herkese teşekkür ettiği kısa açılış konuşması ile başladı. Akpınar konuşmasında İstanbul'un geçirdiği dönüşümlerden ve bunların bize sunduğu olağanüstü tartışma platformlarından söz ederek, mikrofonu onur konuğu olarak katılan Prof.Dr. İhsan Bilgin'e bıraktı. Bilgin, katılımcılara 1910'dan başlayarak İstanbul'un son yüz yılda geçirdiği sosyal, ekonomik, kentsel değişimleri anlatan faydalı bir sunum yaptı. Sempozyum ve serginin 1910 yılından başlatılmasının sebebini, maddi modernleşme ve zihinsel modernleşmenin başlaması olarak açıklayan Bilgin, santralın da bu dönemde açılması ile ulaşımın gelişmesine, kentin aydınlanmasına, evlere elektrik ve dolayısıyla yeni aletler girmeye başlaması ile hayatların değişmesine değindi. "İstanbul'da, büyük Avrupa kentlerinde olduğu gibi bir grid sistemi ile gelişen yapılaşma olsaydı, kentin bugünkü görünümü nasıl olurdu?" sorusunu ortaya atan Bilgin, şehrin dominant yapılarının eskiden camiler ve kubbeler iken 19. yüzyılda kışlalar olduğunu, bunun sebebinin de askeri bürokrasinin profesyonelleşmesi ve modernleşmesi, dolayısıyla da yeni yapılara ihtiyaç duyması olduğunu anlattı. Bilgin'e göre, sarayın Topkapı'dan Yıldız'a ve Dolmabahçe'ye taşınması, tünelin yapılması, imparatorluktan Cumhuriyet'e geçiş, tüm dünyada ulus-devletlerin kurulması gibi, içeriden ve dışarıdan gelen çok çeşitli etkenlerin tümü, son yüzyılda İstanbul'un kent yaşamına ve yapılaşmasına çeşitli şekillerde etki etti ve bu modernleşme sürecinin içinde, 20. yüzyıl boyunca İstanbul kendini bir yere ait hissedemeyenlerin yoğun olduğu bir kent oldu. Bu yüzyılda, Henri Prost'un İstanbul'un için getirdiği proje önerilerinin bazıları uygulandı. Parklar, stadyumlar, kapalı spor salonları, plajlar tasarlandı. Ancak, 1950'li yıllara kadar kitlesellik ve masif modernleşme yoktu. Bu mekanların insanlar tarafından kullanılmaya başlaması 2. Dünya Savaşı'nın bitmesinden sonra, ABD'nin yeni güç olması ve yeni yaşam biçimlerinin ortaya çıkmaya başlaması ile oldu. Ulus - devletler insanları homojenleştirirken, bu dönüşüm İstanbul'da iki katmanlı olarak, hem kendi iç dinamikleri ile ve hem de dış etkenlerle gerçekleşti. Bu döneme yapılı çevre perspektifinden bakıldığı zaman, artmaya başlayan nüfusla beraber konut ihtiyacının (büyük apartmanlar ve gecekondu denizinin de) arttığı görülüyor. Daha sonra sanayi kapitalizmini temsil eden binalarının sayısının artması, çevre yolları ve dolayısıyla köprülerin yapılması kentin bütün algısını ve coğrafyasını değiştirdi. Geniş sahil yolları kentin suyla olan temasını azalttı. İhsan Bilgin bahsettiği, kentte yüz yıl içerisinde meydana gelen tüm bu değişikliklerin, Santral İstanbul'da devam eden sergideki eski fotoğraflardan okunabileceğini belirterek, konuşmasını tamamladı.
İlk oturumda İhsan Bilgin, Atilla Yücel, Günkut Akın, Namık Günay Erkal
Sempozyumun ilk oturumu "19. Yüzyıl - 1923: Pay-ı Tahtın Modernleşmesi", Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden Prof.Dr. Atilla Yücel'in moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Bu oturumda ilk konuşmacı olan Prof.Dr. Günkut Akın (Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi), "20. Yüzyıl Başında İstanbul: Toplumsal ve Mekansal Farklılaşma" başlıklı, görsellerle de zenginleştirdiği bir sunum yaptı. Günkut Akın, konuyu ekonomik açıdan ele alarak, 20. yüzyılın başlarında Tarihi Yarımada ve Suriçi bölgelerindeki nüfustan, borsanın gelişimine; yerli finans burjuvazisinin yaptığı yatırımlardan, 19. yüzyılda yapılan ilk apartmanlara uzanan pek çok konudan bahsetti. Santral'da sergilenen eski İstanbul fotoğraflarından bazılarını da göstererek, bunlar üzerinden İstanbul'un son yüzyıldaki tarihi gelişimini anlattı. Ayrıca bazı Pervitich haritaları da gösterdiği sunumunda Akın, İstanbul'un 1920 yılından günümüze kadar geçirdiği değişimlere dikkat çekti.
Namık Günay Erkal'ın sunumu
Akın'dan sonra söz alan ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nden Yard.Doç.Dr. Namık Günay Erkal ise, konuyu genel değil, sadece bir kesitten ele almayı tercih ettiğini belirterek, "Emperyal Limanın Dönüşümü: Kent ve Su" konulu bir sunum gerçekleştirdi. "İmparatorluk - Cumhuriyet Eşiğinde İstanbul Rıhtımlarının Dönüşümü" başlıklı konuşmasında Erkal, kent sınırının dönüşmesi, sınırların kalkması, başka sınırların konması konularına değinirken, İstanbul limanlarının yanı sıra Cenova, İskenderiye, Cezayir, İzmir, Marsilya ve Trieste limanlarından da görsel örnekler sunarak, sunumunu zenginleştirdi. Erkal, Ahmet Hamdi Başar'ın "İstanbul Limanı" kitabına pek çok kez atıfta bulundu ve dinleyicilere de bu değerli kaynağı okumalarını önerdi. Erkal konuşmasında yaptığı araştırmalar sonucu elde ettiği, İstanbul için önerilen liman projesi tasarımlarını da gösterdi.
Birinci oturumun sonunda moderatör Atilla Yücel konuşmalar ile ilgili genel bir değerlendirme yaparak, İstanbul'un modernleşmeye başladığı geçen yüzyıl başının çok çekici ve gerçekten incelemeye değer bir dönem olduğunu belirtti ve 1910 yılından başlatılan bu dönemin, belki daha öncesine de bakmak gerektiğini, çünkü öncesinde gerçekleştirilen çalışmalarla, bu dönemde somut gelişmelerin ortaya çıktığını düşündüğünü sözlerine ekledi. Günkut Akın, aslında bu sempozyum ve sergide incelenecek bir tarih aralığı belirlemenin çok kolay olmadığını söyleyerek, 1908'in belki bir kırılma noktası olarak görülebileceğini, veya 1880'de Avrupa'yla tren bağlantısı yapılan dönem ile işgal güçlerinin yurdu terk ettiği 1923 arasının da inceleme konusu olabileceğini belirtti.
Semra Aydınlı, Cânâ Bilsel, İpek Yada Akpınar
Öğleden sonra yapılan ikinci oturumun konusu, "1923 - 1950: Erken Cumhuriyet Dönemi ve Modern Kentin Mekansallaşması" olarak belirlenmişti. Moderatörlüğünü İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden Prof.Dr. Semra Aydınlı'nın yaptığı bu oturumda ilk konuşmayı ODTÜ Mimarlık Bölümü'nden Doç.Dr. Cânâ Bilsel "Prost Planı ve Modern Kenti Yaratmak" konulu sunumu ile gerçekleştirdi. Prost, Erken Cumhuriyet döneminde İstanbul'u biçimlendirmiş önemli isimlerden biriydi. 1923'ten sonra ulus - devletin kurulması ve Ankara'nın yeni başkent olmasıyla, Ankara'nın Jansen planı ve diğer projelerle inşası sırasında, İstanbul'un ihmal edildiği iddiası olduğunu belirten Bilsel, aslında bunun doğru olmadığını, yaklaşık olarak eş zamanlı olarak (1933 yılında) İstanbul için de bir şehircilik yarışması açıldığını anlattı. Bilsel, sunumunda Prost'un İstanbul için önerdiği pek çok projeden örnekler gösterdi. Prost planlarının Türkiye'de pek de iyi bir şekilde arşivlenmediğini, ancak Fransa "Institut français d'architecture"de Prost'un çalışmalarının büyük bir kısmının bulunabileceğini belirten Bilsel, İstanbul'da özellikle Florya sahili projelerinde Atatürk'ün etkisini de anlattı. Prost'un İstanbul için yaptığı nazım planı aslında sadece bazı noktaları ele alıyor gibi görünse de, genel bir strüktüre dayanan, Tarihi Yarımada'yı merkez olarak alan bir toplanma ve yoğunlaşma planı. Bu projede ilginç bir nokta limanın sur dışında, Bakırköy ile Yeşilköy arasında olması. Planda Galata - Pera bölgesi ise hijyenikleştirilerek dönüştürülen bir kent parçası olarak ele alınıyor. Bilsel, bu dönemde açılan büyük caddelerden, demiryolu liman projelerinden de kısaca bahsederek, konuşmasını tamamladı.
İpek Yada Akpınar'ın sunumu
Bilsel'in sunumunun ardından, Yard.Doç.Dr. İpek Yada Akpınar "Modern İmgelemin Günlük Yaşamda Mekanlaşması: Prost'un Yeni Kamusallıkları" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Akpınar, kendi öğrencilik yıllarında Prost planının derslerde hiç bahsedilmediğini, fakat Ankara - Jansen planının ulus-devlet vurgusu ile ve toplumu sekülerleştirici bir plan olarak sürekli dile getirildiğini aktardı. Bu dönemde Prost ise kentsel tasarımcı gibi davranmakla adeta "suçlandı". Akpınar, Prost planının olağan üstü bir modern kent vizyonu getirdiğini reddetmemekle beraber, bu planın Türkiye'ye özgü yan anlamlar kazandığını düşündüğünü belirtti. Doktorasını da bu konu üzerine yapan Akpınar, Fransa'daki arşivlerden bulduğu görsellerle kentin son yüzyıldaki gelişimini dinleyicilere aktardı. Prost'un planında, "kadın ve erkeği bir araya getiren mekanlar", bahçeler, parklar, plajlar önemli yere sahipti, Akpınar sunumunda bu toplumsal noktaya da özellikle dikkat çekti. Sorulan bir soru üzerine, Prost'un planının ne kadarının uygulanabildiği ve bazı önerilerin uygulanamamasının sebepleri tartışıldı.
Tansel Korkmaz, Burak Boysan, Neşe Gül Doğusan, Ela Kaçel
Günün son oturumunun moderatörlüğünü İstanbul Bilgi Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi'den Doç.Dr. Tansel Korkmaz yaptı. Bu oturumun ana başlığı ise "1950 - 1980: Kapalı Ekonomi / Popülist Politikaların Görünürlülüğü: Kent ve Mimarlık" şeklindeydi. İlk olarak mimar Burak Boysan "Menderes'in İmar Operasyonları" konulu bir sunum gerçekleştirdi. Boysan, 1946'dan beri ekonomik gelişmeler sonucu şehrin radikal bir şekilde değiştiğini anlattı. Bu değişimde Menderes ve daha sonra Dalan operasyonlarını ele alan Boysan, sergide de bulunan pek çok görsel üzerinden sunumunu gerçekleştirdi ve imar operasyonlarının finansmanından ve niyetlenilen fakat gerçekleştirilemeyen pek çok projeden de geniş kapsamlı bir şekilde bahsetti.
Boysan'dan sonra, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden Araş.Gör. Neşe Gül Doğusan "Türk Orta Sınıf Kurgusunda Kooperatiflerin Rolü" üzerine bir sunum yaptı. Bahsedilen dönemde, sınıfsız toplum ideali (Halkçılık ilkesi) ile pek çok kooperatif projesi yapıldığını anlatan Doğusan, Merbank Mahallesi, Şenesen Evler Mahallesi, Etiler Yapı Kooperatifi, Türkiye Şeker Şirketi Kooperatifi ve Levent Mahallesi'ndeki kooperatif projesi örnekleri üzerinden sunumunu gerçekleştirdi. Bu projelerde tasarlanan yapıların tamamı bir ve iki katlı, genel olarak Amerikan tarzı yapılar olması ilgi çekti, fakat maalesef bugün İstanbul'da bu projeleri görmek mümkün değil. Doğusan, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Halide Edip Adıvar gibi bazı Türk yazarların kitaplarından da alıntılar yaparak, o dönemdeki konut algısından örnekler sundu.
İlk günün son konuşmacısı Bahçeşehir Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü'nden Yard.Doç.Dr. Ela Kaçel idi. Kaçel, "Mimar Kimliğinin Ortaya Çıkışı: Baysal Birsel" konulu bir sunum gerçekleştirdi. 1950'ler ve sonrası mimarlardan ve onların kendilerine nasıl bir serbest meslek piyasası kurduklarından bahseden Kaçel, o dönemde çalışan bazı mimarların projeleri üzerinden sunumunu gerçekleştirdi. Hem o günkü ortamı, hem de mimarların nasıl bir örgütlenme içerisinde olduğunu ve söylemlerini anlattı. Bu bağlamda, o dönemde Türkiye'de ilk kez çok ortaklı mimarlık ofislerinin ortaya çıktığını belirtti ve bu çalışma modelinin altında yatan düşünce yapısı konusundaki çalışmalarını aktardı.
Sempozyumun ikinci gününün konusu ise "1980 - 2010 Küreselleşen Kent ve Mimarlık" idi. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden Prof.Dr. Nuran Zeren Gülersoy moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden Yard.Doç.Dr. Tuna Kuyucu "Bir Mülkiyet Transferi Aracı olarak TOKİ ve Kentsel Dönüşüm Projeleri" konulu bir sunum gerçekleştirdi. Ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden Doç.Dr. Arda İnceoğlu "Türk Mimarlığı'nın Olağanüstü On Yılı" başlıklı bir konuşma yaptı. Son olarak, Chicago Illinois Üniversitesi Sanat ve Mimarlık Fakültesi'nden Yard.Doç.Dr. Esra Akcan'ın "Asilik Sonrası Mimarlık" konulu sunumu yapmasının ardından, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden Prof.Dr. Ayşe Şentürer'in de sempozyum hakkındaki görüşleri alındı. Sempozyum, 1980 sonrası radikal dönüşüm ortamında, mimarlıktaki gelişmeler ya da sorunsalların yeni projeler ve yeni pozisyonlar üzerinden tartışıldığı oturumla sona erdi.