Adriano Pedroso
17 Eylül - 13 Kasım 2011 tarihleri arasında yapılacak 12. İstanbul Bienali'nin ilk etkinliği olan ve bienalin geçmişine odaklanan "İstanbul'u Hatırlamak" Konferansı 26-27 Kasım 2010 tarihlerinde Bilgi Üniversitesi'nde küratörlerin, sanatçıların ve sanatseverlerin katılımı ile gerçekleştirildi. Konferansta İstanbul Bienali'nin geçmiş küratörleri birer sunum yaparak deneyimlerini paylaşırken, bienal sergi formatı üzerine de bir tartışma platformu yarattılar.
Beral Madra
Konferansın ilk gününde, 12. İstanbul Bienali'nin eş küratörleri Adriano Pedroso ve Jens Hoffman kısa birer açılış konuşması yaparak, bienale destek veren herkese ve konferans katılımcılarına teşekkür ettiler. Konferansta ilk konuşmacı, 1. ve 2. İstanbul Bienalleri küratörlüğünü üstlenen Beral Madra'ydı. 25 yıl önce yaptığı bir işle ilgili deneyimlerini paylaşmaktan mutluluk ve heyecan duyduğunu belirten Madra, halkımıza özgü "belleksizlik" sorununun üstesinden gelinebilmesi için geçmişin her an canlı ve diri tutulması gerektiğini, bunun için ülkemizde az sayıda ve bakımsız halde bulunan müzelerin geliştirilmesinin, geçmişle yüzleşmek için iyi bir yöntem olacağını anlattı. Madra konuşmasında, ilk İstanbul Bienali'nin aslında "bienal" olarak bile adlandırılmadığını, çünkü sürekliliğinin olup olmayacağının bile kestirilemediğini belirterek, yaşadıkları mali ve fiziksel zorluklardan bahsetti. O dönemde Türkiye'de "küratörlük" diye bir meslek henüz bilinmiyordu ama buna rağmen, dünya çapındaki bienallerde oluşmuş bazı klişeler 1986'da gerçekleşen ilk İstanbul Bienali'nde terk edilerek, pek çok yeniliğin de önü açıldı. O döneme kadar ülkeler bienallere her zaman "ulusal pavyonlar" ile katılıyordu, ancak ilk İstanbul Bienali'nde bu konu en baştan bir kenara koyuldu. İlk defa bir bienalde bireysel olarak sanatçılar teker teker çağrıldı ve bienal mekanına göre üretim yaparak eserlerini sergilemeleri sağlandı. İlk İstanbul Bienali'ne yerli ve yabancı çok sayıda sanatçının katılımıyla güncel sanat ortamı Türkiye'ye getirildi, ülkemizin 3. dünya ülkesi izlenimi de bu sayede kırılmaya başladı. İstanbul'da gerçekleştirilen ilk bienallerde sergiler için tarihi mekanlar kullanıldı. Daha sonraki bienallerde ise mekanların Beyoğlu ve Şişli tarafındaki mekanlara kaydığını belirten Madra, ilkinden bu yana geçen 25 yıl içerisinde İstanbul Bienali'nin çok hızlı bir değişim gösterdiğini sözlerine ekleyerek konuşmasını bitirdi.
Vasıf Kortun
Günün ikinci konuşmasını 3. İstanbul Bienali'ni gerçekleştiren küratör Vasıf Kortun gerçekleştirdi. Kortun, gerçekleşen ilk iki bienalden sonra, artık sergiler için tarihsel mekanları kullanmayı tercih etmediklerini ve mekan arayışına girdiklerini anlattı. Bu bienale hazırlık sürecinde dünyada ve ülkemizde yaşanan olayları (Berlin duvarının yıkılışı, Irak Savaşı ve Tarlabaşı Bulvarı'nın açılması vb.) da sunumuna katan Kortun, dinleyicilere dönemin mimarlık ve sanat ortamını hatırlattı. Bu ortamda gerçekleşecek olan bienalde, organizasyon ekibinin üzerinde durduğu fikir, herşeyi bir çatı altında toplamaktı. Bunun için uygun bir mekanın Feshane binası olabileceği düşünüldü ve bu mekan Kortun'un pek de beğenmediğini söylediği bir şekilde restore edilerek bienal mekanı olarak kullanıldı. Kortun'un, bu dönemdeki çabalarla bienalin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamaya çalıştıklarını belirtip konuşmasını tamamlamasıyla, sorular bölümüne geçildi. Konferansa dinleyici olarak katılan İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, "Vasıf Bey'in restore edilmiş halini beğenmemesine rağmen, Feshane'nin kültür ve sanat dünyasına kazandırılmasının önemini" belirtti.
Sarkis
İlk üç bienalin gerçekleşmesini sağlayan küratörlerin konuşmalarının ardından sanatçı Sarkis söz aldı. Sarkis, bienallere katılma sürecinden ve yaptığı işlerden bahsettiği konuşmasında, eserlerinden bir kısmının görsellerini de dinleyicilerle paylaştı. Sarkis, ilk bienallerde "dünyanın en müthiş mekanlarının", örneğin Aya İrini ve Ayasofya Hamamı'nın sanatçılara açılmasının çok güzel birşey olduğunu belirtti. Fakat bienal sona erdiğinde o bağlamdan koparılan eserler başka bir yerde sergilendiği zaman, izleyicilerine aynı hissiyatı veremiyor. Bu sebeple bu sanat eserlerinin korunması için Sarkis "bienallerin iki yıl sürmesi" önerisinde bulundu. Fonksiyonunu yitirmiş yerlerin sanat mekanlarına dönmesinden memnuniyetini dile getiren Sarkis, kendisinden sonra konuşma yapacak olan René Block'un bu konudaki başarısını ve antrepo binalarını onun keşfettiğini belirtti. Sao Paulo ve Şangay bienallerinden de örnekler veren Sarkis, İstanbul'da bienalden ve sanat ortamından çok, kentin kendisinin yabancı sanatçıların ilgisini çektiğini söyledi. Sanatçı ayrıca "İstanbul Bienali sürekli farklı mekanlar arayarak mı gerçekleşsin, yoksa bir göbeği mi olsun?" sorusunu da tartışmaya açtı. Kendisi bienalin bir merkez binası olması taraftarı değil, ama mekanların bienal sonrası da yaşaması ve kentteki döngüye katılması gerektiğini düşünüyor.
Sarkis'in sunumunun bitmesiyle sorulara geçildi. Beral Madra söz alarak, bienal gibi önemli etkinliklerden önce sanatçıların mekana yerleşmesi konusunda sorunlar çıktığını ve ayrıca tarihi mekanlarda çalışmanın her sanatçı için kolay olmadığını söyledi. Adriano Pedroso da bienalin iki yıl sürmesi fikrinin başarısı hakkında kaygıları olduğunu belirterek, bu durumda bienalin bir sanat galerisinden veya müzeden farksız olacağını düşündüğünü belirtti.
René Block
Küratör René Block, sunumunda müziği bir metafor olarak kullanarak, bienal kapsamında yapılan sergileri birer müzik parçası, bu parçaların bir araya gelmesini ise senfoni olarak nitelendirdi. Block, bu çok sesli senfoniyi Avustralya'da katıldığı bienallerde deneyimlemiş ve deneyimlerini İstanbul Bienali'nde kullanma şansı bulmuş. 4. İstanbul Bienali'nin küratörlüğünü yapmış olan Block, dinleyicilere Aya İrini'de gerçekleştirilen konserden bir eser dinleterek, her yaptığı işin bu orkestradaki enstrümanlar gibi birbirine eklendiğini ve bir bütünü oluşturduğunu belirtti.
Paolo Colombo
Yuko Hasegawa
6. İstanbul Bienali küratörü Paolo Colombo ve 7. İstanbul Bienali küratörü Yuko Hasegawa da bu bienallerdeki çalışmalarını anlatan sunumlar yaparak, gerçekleştirilen bazı işlerden fotoğraflar gösterdiler. Günün son konuşmacısı ise 2. ve 4. İstanbul Bienalleri'ne katılmış olan Ayşe Erkmen'di. Erkmen, küratörlerin sunumlarını dinledikten sonra, onların bu işe nasıl sevgiyle ve tutkuyla bağlı olduklarını gördüğünü söyledi ve katıldığı bienallerdeki deneyimlerini aktardı. Sunumu sırasında İstanbul ve dünyanın başka yerlerinde katıldığı bienallerden fotoğraflar gösteren sanatçı, antreponun keşfedilmesi, küratörler tarafından sürekli kullanılması, orada yaptığı işler ve çalışma koşullarını anlattı.
Ayşe Erkmen
"İstanbul'u Hatırlamak" konferansının ikinci gününde ise konuşmacılar şu şekildeydi: 8. İstanbul Bienali küratörü Dan Cameron, 9. İstanbul Bienali küratörü Vasıf Kortun, 2., 3. ve 4. İstanbul Bienalleri'ne katılan sanatçı Gülsün Karamustafa, 10. İstanbul Bienali küratörü Hou Hanru, 11. İstanbul Bienali küratörlüğünü üstlenen WHW (What, How and for Whom) ve 7. ve 10. İstanbul Bienalleri'ne katılan sanatçı Ali Kazma. Konuşmaların sona ermesiyle 12. İstanbul Bienali eş küratörleri Jens Hoffman ve Adriano Pedrosa kapanış konuşmasını gerçekleştirdiler. Böylece önümüzdeki yıl gerçekleşecek olan bienalin ilk etkinliği sona ermiş oldu.