Haberler

Kentsel Dönüşüm Sürecine Halkın Katılımı Nasıl Olmalı?

Tarih: 8 Aralık 2010 Yazan: Pınar Koyuncu

Maltepe (Fotoğraflar: Dilek Öztürk)

Hollanda Mimarlık Enstitüsü NAI'nin Arkitera ile beraber düzenlediği "Tartışma Turları" etkinliğinin İstanbul ayağı sunumları 7 Aralık 2010 tarihinde İTÜ Mimarlık Fakültesi Taşkışla Kampüsü'nde gerçekleşti. Dekan Orhan Hacıhasanoğlu'nun açılış konuşması ile başlayan sunumlarda, Hollanda'dan gelen konuşmacılar ile Türkiye'den katılımcıların bilgi ve deneyimlerini paylaştıkları bir tartışma ortamı yaratıldı. Odağında kentsel dönüşüm olan tartışmalar, bir önceki gün düzenlenen gezi bağlamında Maltepe Gülsuyu ve Gülensu mahalleleri örnekleri üzerinden de ele alındı.

NAI eş küratörü Chris Luth yaptığı konuşmada Hollanda Mimarlık Enstitüsü'nü, yaptıkları çalışmaları ve Maltepe'deki gezi üzerine izlenimlerini anlattı. Mimarlık kültürünü yaymayı hedefleyen bir kurum olan NAI arşiv, kütüphane, sergiler, platform ve tartışmalar gibi pek çok koldan faaliyetlerini yürütüyor. Önümüzdeki yıl da çeşitli etkinlikler gerçekleştirecek olan NAI'nin yoğun programında pek çok kente yapılacak olan geziler de yer alıyor.


Chris Luth

Luth'tan sonra söz alan eş küratör Ceren Sezer, kentsel planlamada toplumsal katılım örneklerini çok başarılı bulduğu Amsterdam veya New York'u ele aldığı konuşmasında, Türkiye'de ise Sulukule, Tarlabaşı gibi örnekler olmasına rağmen, hala katılımın başarısının sorgulanacak düzeyde olduğunu belirtti. Bu etkinlikte amacın, NAI'nin deneyimlerini alıp aynen kendimize uygulamaya çalışmak değil, ilhamından ve motivasyonundan yararlanmak ve kentsel dönüşüm üzerine fikirleri paylaşmak olduğunun üzerinde duran Sezer, sözü İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı Tayfun Kahraman'a bıraktı.

Cumhuriyet sonrası İstanbul'daki kentleşme sürecini tarihsel gelişimi içerisinde anlatan Kahraman, yıllar içinde İstanbul'un kazandığı ivmeyi gözler önüne serdiği konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu süreç boyunca pek çok olgudan etkilenen kentin dinamikleri, 50'li yıllarda Marshall yardımları ile yeniden düzenlendi. Türkiye'de tarım modernizasyonuna yol açan bu yardımlar sonrası köyden kente göçün hızlanması ile, kentlerde barınma ihtiyacını karşılamak üzere kaçak yapılaşma ortaya çıktı. Yerleşimin kıyılardan başlayarak genişlediği bir kent olan İstanbul'da ilk gecekondular da kıyı bölgelerinde yapıldı. Bu yıllardan günümüze gelene kadar, ilki 1948'de olmak üzere 14 imar affı çıkarıldı. Bu aflar kaçak yapılaşma alanlarında legal yerleşimleri özendirmek söylemiyle çıksa da, hiçbiri başarılı olamadı ve sonrasında devletin 'kendiliğinden gelişen konut politikası'nı görmezden gelmesine sebep oldu. Afların yanı sıra imar politikasını etkileyen kat mülkiyeti kanunu (bu kanunla yapılar çok katlı olmaya başladı), arsa ofisi kanunu (kentsel rant baskısı karşısında etkin olamayan bir kanun) gibi düzenlemeler de gecekondulaşmanın devam etmesinin önüne geçemedi. 1980'li yıllarda konut sektörünün canlanmasını bekleyen bir imar affı ve bununla desteklenen konut üretim süreci konut fazlasının oluşmasına ve toplu konut olgusunun gelişememesine sebep olurken, bu yıllardan 2001'e kadar olan süreçte İstanbul çok büyük bir ivme ile genişledi ve kaçınılmaz olarak orman alanlarında belirgin azalma görüldü."


Etkinliğin ilk gününde Maltepe'deki kentsel dönüşüm bölgelerine düzenlenen gezi

Kahraman konuşmasına şöyle devam etti: "2001 krizi ile beraber konut ve kentleşme olgusu bir anlamda yeniden yazıldı. Haziran 2009'da onaylanan İstanbul çevre düzeni planı da bu dönüşümün hikayesini anlatıyor ve İstanbul'un küresel vizyonunu çiziyor. Bu planda kültür ve turizm kavramı önemli bir yer tutmasına rağmen, İstanbul'da sanayi hala %45 gibi büyük bir orana sahip ve bu plan aslında alt gelir grubunu göçe zorluyor. Bu anlamda İstanbul'un, tek aracı kentsel dönüşüm projeleri olan bir sterilizasyon sürecine girdiğini söylemek mümkün."

Maltepe Başıbüyük'teki TOKİ kentsel dönüşüm alanı, Sulukule, Galataport, Haydarpaşa, doğal SİT alanı olan Küçükçekmece, Zaha Hadid'in proje önerisi yaptığı Kartal örnekleri ile konuşmasını tamamlayan Kahraman, İstanbul'da özellikle 1980 sonrası başlayan küreselleşme sürecinin tamamlanamaması, 2001 krizi ve sonrasında ortaya çıkan bu kentsel dönüşüm projeleri sebebiyle, özellikle alt gelir gruplarında baskının da artmasıyla kenti sancılı bir dönemin beklediğini düşünüyor.

Ceren Sezer'in, dönüşüm projelerinde şehir planlama odalarının görevi ve karar verme mekanizmalarında yer alıp almadığı konusundaki sorusu üzerine Tayfun Kahraman karar verici olamadıklarını, fakat bu projeleri her zaman eleştirme şansları olduğunu ve davalar açarak sürece dahil olabildiklerini anlattı. Ayrıca mahalle derneklerine ve diğer sivil toplum örgütlerine teknik destek sağlayarak, mahalle ölçeğindeki süreçte yer alıyorlar.

TOKİ adına konuşma yapan Ali Seyit Karaoğlu sunumunda İstanbul'daki kentsel dönüşümü üç evrede inceledi. Birinci evrede 50'lerde kırdan kente başlayan göçün kentleri hazırlıksız yakaladığını, ikinci evrenin gecekondu affı içeren hükümlerle arsaların rant haline dönüşmesi şeklinde ortaya çıktığını, üçüncü evrede çıkarılan imar affı kanunlarının ve gecekonduların kent içinde kalması, kentsel rant oluşumu ve apartmanlaşmanın görüldüğünü belirten Karaoğlu, ülkemizde çoğu ülkenin aksine gecekonduların kamusal hizmetlerden yararlandığına dikkat çekti. Kentsel dönüşümde TOKİ'nin rolünü anlatan Karaoğlu'na göre, kentsel yenileme tek elden gerçekleştirilmesi mümkün olmayan ve devlet politikası haline getirilmesi gereken bir iş, ama TOKİ tek başına kentte yeni çarpık yapılaşmaları önlemeye ve mevcut kaçak yapıları dönüştürüp kente kazandırmaya çalışıyor. Uygulanmış kentsel dönüşüm örneklerini dinleyicilerle paylaşan Karaoğlu, kentsel dönüşümde hak sahiplerinin, kent ve kentlinin ve kurumların (TOKİ, belediye) beklentileri üzerinde de durdu.

Gelen bir soru üzerine Karaoğlu TOKİ'nin çeşitlilikten kastının kat sayılarında, uygulama alanlarında ve finansmanda bahsedilebilecek çeşitlilik olduğunu söyledi. Plan tiplerinde ve farklı alanlara uygulanan projelerde, o alanlar için gerekecek çözümler konusunda çeşitlilikten bahsetmek mümkün görünmüyor. Restorasyon bölümünde okuyan bir yüksek lisans öğrencisi "TOKİ'nin konut yaparken amacı sadece mekansal dönüşüm sağlamak mı? Bildiğim kadarıyla konutları satıyorsunuz. Ayrıca burada yaşayanların komşuluk ilişkilerini yürütmeleri kendi az katlı yapılarında daha mümkün.." şeklindeki soru ve eleştirileri üzerine TOKİ yetkilisi, dönüşüm alanlarında verdikleri konutların maliyetinin, oradaki kira bedelinden düşük olduğunu, konutların yerelden gelen talep üzerine uygulandığını belirtti. Bir başka soru ise beklentiler konusunda geldi. "Kendi mahalle dokuları içerisinde çağdaş bir yaşam arzusu olduğu söylenen Başıbüyük halkı için yapılan 6 blokla sizce bu beklentilerin ne kadarı karşılanıyor?" sorusunun cevabı oldukça ilginçti: "Başıbüyük'teki uygulamayı biz de başarılı bulmuyoruz ve gerektiğinde TOKİ olarak kendimizi eleştiriyoruz."

Eş küratör Chris Luth da, bir önceki gün yaptıkları gezide TOKİ evlerini neredeyse tamamen boş gördüklerini, şaşırmadığını çünkü bu yapılarda esneklik olmadığını belirterek, bunun ne sıklıkta olduğunu ve katılımcı planlama konusunda TOKİ'nin yaklaşımını, bölge halkının ihtiyaçları ile yapılanlar arasındaki bağlantının nasıl kurulduğunu sordu. Karaoğlu, dönüşüm projesine başlanması için yönetimden bir talep geldiğini, protokol imzalanarak dönüşüm alanının sınırları tespit edildiğini ama bahsedilen o bağlantıyı TOKİ'nin değil, yerel yönetimin kurmak zorunda olduğunu söyledi.


Tayfun Kahraman

Murat Cemal Yalçıntan da üst ve alt ölçek plan uyumu açısından TOKİ'yi eleştirdi ve üniversitelerle, sivil topluluklarla, meslek odalarıyla iş birliği yapılmamasından yakındı. Günümüzde bu tarz yaklaşımlarla yapılan planlamanın artık çalışmadığını belirten Yalçıntan, Başıbüyük'te blokların dikildiği yerin heyelan alanı olduğunu ve bu sebeple yıllardır bölge halkının oraya bina yapmayıp park alanı olarak kullandığını, gerçekleştirilen TOKİ evlerine de bu tehlikeden dolayı kimsenin yerleşmediğini söyledi. "Devri kapanmış bir planlama anlayışıyla bu kenti kent yapamazsınız," diyen Yalçıntan, tartışmaların ardından kendi sunumunu gerçekleştirdi. Küresel akışın İstanbul'daki etkileri, sivil insiyatifler, son dönemlerde ortaya atılan projeler ve yapılan yatırımlar, devletin bu yapılanlardaki rolü ve etkisi üzerine gerçekleşen sunumunda Yalçıntan, işin sosyolojik boyutuna da değinerek, yıkım ekiplerinin mahallelerine girmesiyle insanların yaşadığı çaresizlikten, kentsel dönüşüm projeleri ile orada yaşananların ve tarihselliğin yok sayılmasından bahsetti. Bu süreçte sivil inisiyatifler ve mahalle derneklerini ve gönülllü akademisyenler, entellektüeller, radikal politik gruplar, sendikalar tarafından desteklenen çeşitli platformları anlatan Yalçıntan Sulukule örneği üzerinden gönüllülerin yaptığı çalışmalar ve derneklerin yapılarını da aktararak, "Mahalle derneklerinin etkin bir şekilde çalışmaya başlaması 2000'li yılların başlarında ortaya çıktı. Şu anda İstanbul'da çeşitlilik göstermekle beraber bir araya gelmekte sıkıntı yaşayan çoğul ve dağınık mücadeleler var. Ama önemli olan şu ki, bu sivil inisiyatifler sayesinde son yıllarda planlama toplumda tartışılmaya başlandı," dedi.

Bir sonraki konuşmacı Gülsuyu ve Gülensu mahalle temsilcisi Erdoğan Yıldız, yaşadığı bölge için yapılan imar planı, açılan davalar, mahallelinin katılım süreci konuları üzerinde durdu. Mahalle içerisinde iletişimi sağlamak için başlattıkları sokak temsilciliği uygulamasını anlatan Yıldız, TOKİ'nin proje alanlarındaki halkla iletişime geçmesi ve ihtiyaçlarına cevap verecek uygulamalar yapması gerektiğinin altını çizdi.

Ceren Sezer'in konuşması ise Amsterdam'daki örnekler üzerinden konut uygulamaları ve kentsel dönüşüm, geçen yüzyıl başından günümüze kadar yapılanlar ve sosyal konuttan bireysel konuta geçiş sürecine odaklandı. Bu süreci konut provizyonu ve kentsel yenileme, kentsel dönüşüm, kentsel rejenerasyon ve kentsel yeniden geliştirme şeklinde başlıklara ayıran Sezer, 90'lardan sonra uygulanan politikalardan, yapılan sosyal konut projelerinden, konut stratejisine yansıyan farklı ihtiyaç ve sosyal profiller bağlamında kamusal mekanların ele alınışından da bahsederek, sözü Rein Sohilait'a bıraktı. İstanbul'a ilk defa geldiğini ve kentten çok etkilendiğini belirten konuşmacı, Hollanda'nın nüfus yapısı, göçmenler, din, kent nüfusları, farklılık ve mimari gibi pek çok konuyu Amsterdam'daki örnekler üzerinden inceledi ve deneyimlerini dinleyicilerle paylaştı.


Hüsnü Yeğenoğlu

Bir sonraki konuşmacı olan Hein de Haan, yerel halkla beraber kentsel yenileme alanın iyi bir analizinin yapılması, tamamen yeni projeler getirmek yerine mevcuda eklemeler yapılması gibi konulara dikkat çekerek Hollanda'da uygulanmış pek çok proje örneği üzerinden sunumunu gerçekleştirdi. Mimar Hüsnü Yeğenoğlu ise, Amsterdam'ın kent bağlamında tarihsel gelişimini anlattığı konuşmasında yeni kent anlayışı modelleri üzerine geliştirilen planları, kamusal ve özel alanların belirli olarak ayrılması yaklaşımını anlattı ve farklı bölge örnekleri üzerinden sosyal ve mekansal yapı karşılaştırmaları yaptı. İnsanları katılıma teşvik etmek için düzenlenen çalıştayları detaylı bir şekilde anlatan Yeğenoğlu, sunumunda İstanbul'da yapılabilecekler açısından da örnek teşkil etmesi gereken konulara değindi.

Günün son konuşmacısı olan Peter Groenendal'ın, Amsterdam ve New York'ta kamusal alan örnekleri üzerinden deneyimlerini aktardığı konuşmasının ardından, oturumun kapanışı gerçekleşti.

Tartışma Turları etkinliği katılımcıları gerçekleştirdikleri gezi ve sunumların ardından, 8 Aralık'ta da tüm gün sürecek bir çalıştayda bir araya gelecekler.

İmaj Galerisi
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.