Haberler

İstanbul Krizi En Yüksek Performansla Atlatan Metropol Oldu

Tarih: 10 Aralık 2010 Derleyen: Burcu Karabaş
Dünyadaki tüm gayrisafi millî hasılanın neredeyse yarısı, 150 büyük metropolde üretiliyor. Hızla büyümekte olan Asya ve Latin Amerika büyükşehirleri ise, giderek hem zorlukları hem de çeşitli fırsatları ile Avrupa ve Amerika'daki metropollere benzemeye başlıyor. Dünya ekonomisinin merkezleri değişiyor ve bu, bizi hem zorlukların hem de yeni fırsatların beklediği anlamına geliyor.

Washington merkezli, kâr amacı gütmeyen bir araştırma kuruluşu olan Brookings Institute, Deutsche Bank vw Alfred Herrhausen Society tarafından desteklenen ve London School of Economics and Political Science programı LSECities'in hazırladığı, kısa bir süre önce yayınlanan rapor, küresel ekonomik büyümenin gelişmekte olan pazarlara yöneldiğini ortaya koydu. 2000'lerin ekonomik krizinden bu yana, hem kriz öncesi, hem de kriz esnasında ve sonrasında metropollerin durumunu masaya yatıran ilk uluslararası ekonomik performans raporu olma özelliğine sahip çalışma, ABD ve Avrupa'dan Asya ve Latin Amerika ülkelerine kayan büyümenin, kriz sonrası süreci nasıl hızlandırdığını konu alıyor. Söz konusu metropolleri ekonomik durgunluk öncesi 1993-2007 ve durgunluğun yaşandığı 2007-2010 yılları arasındaki performanslarına göre ayrı ayrı puanlandıran araştırma, 2009-2010 zaman aralığında en yüksek iyileşme performansı gösteren kent olarak ise İstanbul'u belirledi ve ilk sıraya yerleştirdi. Raporda "durgunluktan sıyrılarak tamamen iyileşme sürecine giren şehirler" arasında gösterilen İstanbul, durgunluk öncesi süreçte 44. , durgunluk sırasında ise 143. sırada yer alıyordu.

53 ülkeden 150 dünya metropolünü 1993-2010 yılları aralığında, istihdam durumunu ve küresel kriz öncesinde, esnasında ve sonrasındaki kişi başına düşen ekonomik üretimi göz önüne alarak sıralayan rapora göre, söz konusu süreçte Asya ve Latin Amerika ülkelerindeki büyük kentler en yüksek performanslarını sergilerken, ABD ve Avrupa metropolleri bu performansın gerisinde kaldı. Raporu hazırlayanlardan biri ve aynı zamanda Metropolitan Policy Program direktörlerinden Alan Berube; Çin, Hindistan ve diğer ülkelerin büyük şehirler bağlamındaki yükselişine dikkat çekiyor ve ekliyor: "Kentleşme, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan bölgeler için küresel ekonominin yeniden yapılandırılmasında büyük önem taşır. Yaptığımız bu analiz, birçok Asya ve Latin Amerika metropolünün küresel krizden tamamen sıyrıldığını, ABD ve Avrupa metropollerinin ise yeniden ayaklarının üstünde durmak için hâlâ çabaladığını ortaya koydu."

Bu sonucu sayısal verilerle açıklamak gerekirse, küresel ekonomik duraklama döneminin zaten uzun yıllardır usulca yaşanmakta olan ekonomik kaymayı hızlandırdığı dünyamızda, son bir yıl içinde en iyi performansı sergileyen 30 metropolden 29'unun ABD ve Avrupa dışında konumlanıyor olması dikkat çekici. En düşük toparlanma performansını gösteren 30 metropolden 28'i ise Avrupa veya ABD'de bulunuyor. Ancak rapor, yalnızca metropollerin durumuna açıklık getirmekle kalmıyor, çünkü incelenen büyük kentlerin ekonomik performansı, konumlandıkları bölge ya da ülkenin durumuyla da güçlü bir bağlantıya sahip. Hızla büyüyerek gelişmekte olan metropoller, gelişmiş olanları (özellikle de ABD ve Avrupa'dakileri), ekonomik büyüme için krizden önce kullanılanlardan daha verimli modeller aramaya itiyor.

Metropollerin performansını ülkeler ve sanayinin durumu belirliyor
Metropollerin durumu, dünya ekonomisinin gidişatı hakkında bilgi vermenin yanı sıra, ülkenin kendi sanayisi, ticareti ve parasal durumuyla ilgili de göstergeler içeriyor. Öncelikle, metropollerde belli endüstriyel alanların bulunuyor olması, ekonomik performansla doğrudan ilişkili. İkinci faktör ise, ülkenin endüstriyel gidişatı. Rapor, bu bağlamda dünya ekonomisinin yüksek oranda büyük metropol ekonomileri tarafından yönlendirileceğini ortaya koyuyor. Bu metropolleri yönetenler ise, eski yöntemler yerine bu yeni anlayışla gelecekte bölgesel ve ulusal refah düzeyine ulaşmayı sağlayabilecek ve metropol temelli ekonomik ilişkilere uyum gösterecek yeni modeller arayışı içine giriyor.

Küresel ekonomi metropoller tarafından yönetiliyor
Rapor, dünya ekonomisinin durumunu metropoller üzerinden okuma gerekliliğini, ekonomiye bütünsel yaklaşımların gerçek ekonomi merkezlerinde -yani büyük dünya metropolleri ve onların çevresinde- olup bitenin gözden kaçmasına neden olduğu gerekçesiyle savunuyor. Ekonomik anlamda bütünleşmiş kent, banliyö ve çevrelerindeki kırsal alanlardan oluşan metropol bölgeleri hem kendi ülkelerinde, hem de dünya çapında önemli ekonomik aktivite alanları olarak kabul ediliyor. Metropoller, bulundukları yerin değerine, gelişim aşamasına, endüstriyel temeline, nüfusuna ve ekonomik performansları belirleme koşullarını oluşturan yerel ve ulusal politikalara göre birbirinden farklı, ancak tamamlayıcı ekonomik rol oynuyor. Buna ek olarak, metropollerin ulusal ve uluslararası ekonominin ve geleceğe ilişkin büyümenin durumunu belirlemede önem taşıdığı bir gerçek.

İncelenen metropollerin ekonomik anlamda bulundukları ülkeleri aşıyor olması da raporun dikkat çekici bulgularından biri. Her 5 metropolden 4'ü kendi ülkelerinin ekonomik ortalamasının üzerinde refah düzeylerine sahip. Dünya nüfusunun yüzde 12'sini barındıran bu 150 şehir, küresel gayrisafi millî hasılanın yaklaşık yüzde 46'sını üretiyor.

Küresel ekonomik durgunluk ve sonrasında gelen iyileşme süreci ise, diğerlerine oranla daha düşük gelire sahip metropollerin büyümesini hızlandırmış durumda. Durgunluğun yaptığı etki ve iyileşmenin hızı her metropolde farklılık gösterse de, Asya, Latin Amerika ve Orta Doğu'daki gelişmekte olan ülkelerin metropolleri 2009-2010 yılları içinde krizin etkilerinden neredeyse tamamen kurtulmuş görünüyor. Buna karşılık, ABD ve Avrupa metropollerinin durgunluktan daha fazla etkilendiğini ve son yıllarda üretimlerini arttırsalar da istihdamda yükselişe geçemediğini söylemek mümkün.

Rapordan çıkarılabilecek en önemli derslerden biri, içinde bulunduğumuz yüzyılda kullanılagelen yapı ve tanımların artık 2010 yılında yaşamakta olduğumuz küresel ekonomik, demografik ve siyasî gerçekleri izah etmekte yetersiz kaldığı. Tarih boyunca ilk kez, metropollerin nüfusu kırsal alanlardan daha fazla. Bu önemli nüfus kayması, beraberinde getirdiği sorunları zekice ele almayı gerektiriyor. Gelecekteki iklim değişimleriyle başa çıkmak ve sürdürülebilir bir dünya yaratmak için daha akılcı bir planlama ve gelişim yaklaşımı ile daha iyi altyapılar gerekli; yoksulluk ise azaltılmalı. Saptanan bu değişimlerin, bugünün ve geleceğin liderleri tarafından sürdürülebilir ve daha güvenli bir gelecek oluşturmak için algılanması ve kullanılması ise, uzmanlara göre bizleri bekleyen yeni mücadele. Çünkü dünya, artık yaşamaya alıştığımız yere pek benzemiyor, dolayısıyla küresel çağın ekonomisinde önemli yere sahip metropollerin yönetiminde de eski fikirler işe yaramıyor.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.