Haberler

Yine Mi Şu Heykel Meselesi?

Tarih: 13 Ocak 2011 Kaynak: Zaman Yazan: Beşir Ayvazoğlu
Televizyonlardaki tartışma programlarını seyrederken Türkiye'de hiçbir tartışmanın insanları bir yere götürmediğini, mesafe aldırmadığını düşünerek üzülüyorum. Sanki hep başladığımız yerdeyiz. Hatta bazen daha önceki seviyenin gerisine bile düşüyoruz.

Mesela şu heykel tartışması... Bu konuda o kadar çok yazdım ki, yeni bir şeyler yazmak artık hiç içimden gelmiyor. Bir tarafta sanatı adeta "din" yerine koyarak dokunulmazlaştıran, en ufak bir eleştiriye bile kutsallarına dokunulmuş gibi şiddetli tepki gösterenler, diğer tarafta çekildikleri tuzağın farkına varmayarak tasvir yasağı meselesine takılıp kalanlar...

Sayın başbakan, anladığım kadarıyla, Mehmet Aksoy'un Kars'ta kamu parasıyla yaptığı heykele dinî bir hassasiyetle değil -ülkemizde o kadar çok heykel var ki, böyle bir hassasiyet artık fazla bir anlam taşımıyor- beğenmediği ve vermek istediği mesaj hususunda şüpheleri olduğu için "ucube" demiş. Bir başbakanın beğenip beğenmeme hürriyetine kimsenin bir diyeceği olamaz, fakat böyle konularda güvendiği danışmanlarıyla konuşup tartışmadan gelişigüzel fikir beyan edip edemeyeceği elbette tartışılabilir. Aklından hiç geçirmese bile, heykel hakkında söylediği bir sözün "tasvir" yani "resim ve heykel" yasağı çerçevesinde tartışılacağını sayın başbakanın bilmiyor olması düşünülemez.

Bir haber kanalında, tartışılan heykeli yapan sanatçının da katıldığı tartışma programında Mesut Uçakan'ı dinlerken hayretler içinde kaldım. Aziz dostum, yukarıda sözünü ettiğim tuzağa düşerek meseleyi tasvir yasağı çerçevesinde ele aldı ve Kur'an-ı Kerim'e dayanarak heykelin haram olduğunu söyledi. Bu konuyla ilgilenenler, Kur'an-ı Kerim'de tasvir yasağı anlamı çıkabilecek herhangi bir hüküm bulunmadığını, bu yasağın putperestliği önlemek amacıyla söylenmiş hadislere dayanılarak uygulandığını bilirler. Ayrıca tasvir ve suret kavramları, sadece heykeli değil, resmi de içine alır. Fotoğraf da resim olduğuna göre, tasvir kavramının içindedir. Sinema nedir? Hareketli fotoğraf... Peki Mesut Uçakan'ın mesleği nedir? Sinema yönetmenliği... Tasvir yasağı eğer eskiden olduğu gibi anlaşılırsa, müminlerin fotoğraftan sinemaya kadar bütün modern ifade imkânlarından uzak durması gerekecektir.

En iyisi, yine Mehmet Aksoy'un Kemer'de yaptığı heykel yüzünden üç yıl kadar önce çıkan tartışma sırasında bu köşede yazdıklarımı kısmen iktibas etmek:

Sadece Müslümanlıkta değil, bütün semavî dinlerde tasvir yasağı vardır; çünkü hepsi putperestlikle mücadele etmiştir. Üç büyük dinin de benimsediği İbrahim peygamberin bir 'putkırıcı' (ikonoklast) olduğunu unutmamak gerekir (...) Belki de en hafifi İslâm'ın koyduğu yasaktır. Kur'an-ı Kerim'de tasviri yasaklayan herhangi bir âyet bulunmadığı gibi, heykel ve resim anlamına gelen "temâsil" kelimesi de insanların tavırlarına göre değişik anlamlarda kullanılmıştır. "Sizin tapmakta olduğunuz bu heykeller nedir?" âyetinde put anlamında kullanılan bu kelime, Hazreti Süleyman'ın emrindeki sanatkârlara kaleler, heykeller ve büyük havuzlar gibi çanaklar yaptırdığından söz edilen başka bir âyette tapınmak maksadıyla yapılmamış sanat eserlerini ifade eder.

Müslümanlıkta, sınırları hadislerle çizilen tasvir yasağı, tarihî süreçte genellikle sadece resim ve heykel yasağı olarak anlaşılmış ve bunun üzerine başlı başına bir estetik bina edilmiştir. Fakat ben günümüzde bu yasağı putlaştırmayı yasaklayan daha genel bir ilke olarak anlamak gerektiğini düşünüyorum. Bu fikrimi çeşitli vesilelerle defalarca seslendirdim. Eğer tasvir yasağı dediğimiz ilke, putlaştırma yasağı olarak anlaşılırsa, bütün zamanlar için geçerli evrensel bir ilkeye ulaşılmış olur.

Halen cereyan eden tartışmada tarafların dönüp kendilerine bir bakmalarında ve şu soruya cevap aramalarında fayda vardır: "Acaba benim de hayatımda putlaştırdığım şeyler var mı?" Bir düşününüz, liderinizi, şeyhinizi, sevgilinizi, kendinizi, parayı, şöhreti, beğendiğiniz futbolcuyu, hayran olduğunuz şarkıcıyı, hatta sanatı, evet sanatı putlaştırıyor olabilirsiniz.

İnsanlar farkında olmadan o kadar çok şeyi putlaştırıyorlar ki, ağaçtan taştan yapılmış heykellere tapınanların davranışı onların yanında çok masum kalır.

Sanat eseri olduğu varsayılan herhangi bir 'iş'e karşı yapılan eleştirinin derhal Ticani, Taliban gibi hatırlatmalarda bulunularak susturulmaya çalışılması aydın despotizminin daniskasıdır. Sanatçının hürriyeti ne kadar saygıya değerse, 'sanat eseri'ni beğenmeme ve müstehcen bulma hürriyeti de o kadar saygıya değerdir. Herhangi bir sanat türünü sevmeme hürriyeti de öyle. Sanatı dokunulmaz ilân ettiğiniz zaman onu kutsallık zırhına tıkarak bir çeşit 'din' haline getirmiş oluyorsunuz. O zaman sanat eleştirisinin bir anlamı kalmıyor.

Eğer sanat dinin yerine ikame edilmek isteniyorsa, o başka. Tartışmanın mahiyeti ve boyutları o zaman çok değişir. "Hayır, öyle değil!" deniyorsa, o zaman beğenmediğim bir oyunu ıslıklama veya müstehcen bulduğum bir heykele itiraz etme hakkıma ve hürriyetime kimse dokunamaz. Elbette sizin müstehcen heykel yapma, kötü oyun yazma veya kötü film çekme hakkınızı ve hürriyetinizi de sonuna kadar savunurum. Fakat hiç kimse beğenmediği bir 'iş'e sanat eseri demeye zorlanamaz.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.