Kuban konuşmasına artık koruma kavramının var olmadığını belirterek başladı. Bunun en iyi örneğinin İstanbul'da görüldüğünü söyleyen Kuban, giderek 'tarihi miras' kavramının içinin boşaldığından ve bu konuda gerekli hassasiyetin gösterilmemesinden yakındı. 1970'li yıllara kadar İstanbul'da korunması gereken alanın 5-10 bin hektar kadar olduğunu, bugün ise toprağın binalarıyla birlikte tüketildiğini söyledi.
Konuşmasına koruma planlarının düzenlenişini ve uygulanışını aktararak devam eden Kuban, bu konuda da Türkiye'nin eksikliklerinden bahsetti. Bugün koruma planlarının kapsamlı ve profesyonel bir kadro tarafından yürütülmediğini söyleyen Kuban, artık belediyelerin, koruma planlarını düşük fiyat veren herhangi bir firmaya ihale ederek gerçekleştirdiğinden yakındı. Böyle bir durumun dünyanın hiçbir yerinde olmadığını, günümüzde Türkiye'deki koruma algısının profesyonellerce bile yaşatılmadığını dile getirdi ve bu yozlaşmada profesyonellerin de rolü olduğunu belirtti. Daha sonra koruma kurullarının yapısından bahseden Kuban, restoratörlerin bu kurulda yer almadığını, restorasyonun, profesyonel olmayan ve gerekli hassasiyetten yoksun kişilerin eline geçtiğini söyledi.
Koruma kavramının yok oluşunun ardında kuramsal ve kavramsal eksikliklerin yattığın belirten Kuban 1950'lerden beri yapılan camilerde eskinin yaşatılmaya çalışıldığını fakat bu durumun, arkasında kavramsal bir çerçeve bulunmadığı için kötü sonuçlara yol açtığını dile getirdi. İnsanlığın eskiden beri değişimden yana olduğunu, yeninin çekiciliğinin toplumu etkilediğini söyleyen Kuban, eğitim altyapısı olmadığı sürece yeninin eskiyi yaşatma konusundaki başarısızlığından dem vurdu. Yurtdışında belli bir kavramsal çerçeveye oturtulan sürecin Türkiye'deki uygulamalar gibi olmadığının da altını çizdi.
Tarihi çevrenin yok oluşunun nedenlerinden birinin de ekonomik yapı olduğunu söyleyen Kuban bugün korumanın spekülasyon, yağma üzerine kurulu olduğunu belirtti. Türkiye'de kazancın en yüksek olduğu sektörün inşaat sektörü olduğunu, 1950'lerden başlayan göç sürecinin bu sektörün gelişimini tetiklediğini söyledi. Spekülasyonun giderek toprağı ve binaları tükettiğini söyleyen Kuban tarihi dokunun böylece yok olduğunu belirtti.
Kuban, konuşmasına, bundan sonra koruma konusunda yapılması gerekenleri sıralayarak son verdi. Halka, içini doldurduğu kentin tarihinin anlatılması gerektiğini söyleyen Kuban bu konuda bir kentli bilincinin geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Doğru tanımlardan, yeniden başlamak gerektiğini vurgulayan Kuban İstanbul gibi güzel bir kentin yaşatılması gerektiğini söyledi. Korumanın bir kentli bilinci gerektirdiğini ve her şeyin farkındalıkla başlayacağını söyledi. Kuban, Goethe'den alıntı yaparak önce var olanı sevmemiz ve bilincinde olmamız gerektiğini vurgulayarak konuşmasını noktaladı.