"İzmir EXPO'ya yine aday..." diye.
Bir önceki yılın deneyimi İzmir'i Ankara ve öteki kentlerin önüne taşıdı ve beklenen sonuç ortaya çıktı.
Kimin ne olduğunu o dönemde öğrendik.
Her yüze gülenin dost olmadığını anladık.
İçimizdeki İrlandalıları tanıdık.
Kancığın kahramanı bir pula nasıl sattığını gördük.
Ve o macera hüsranla sona erdi.
Umutları başka yıllara taşımayı düşünür ve hayaller kurarken, şimdi yeni bir tecrübenin eşiğinde uyundık.
Bir önceki adaylık günleri heyecanlıydı ama, anlamsızlıklarla da yüklüydü.
İşe yarasın, yaramasın onlarca bürokrat, oda temsilcisi, işadamı ve aradan "bu işte ben de varım" diye sıyrılıveren uyanık takımı dafalarca Avrupa yollarına düştü.
Paris'i, Uzak Doğu'yu ve Avrupa'nın önemli bir bölümünü komşu kapısı yaptık.
Bilen de bilmeyen de, anlayan da anlamayan da vardı bu kervanda.
İşte geçen sezonun deneyimleriyle yüklü bir EXPO delegesinin izlenimleri...
Ali Naci Erdem, bir İzmir sevdalısı, bir avukat ve bir İl Genel Meclisi üyesi.
O da EXPO için propaganda turuna katılanlardan...
Erdem, "O heyetlerin çok ama çok büyük bir kısmı lisan fakiri..." diye başlıyor ve devam ediyor:
"Oysa tanıtımın ana unsuru dildir, o dilde yapılan esprilerdir. Bizim delegeler, her türlü izahatı (Yes) ile geçiştirip ardından (Okey)i bastırıyor. Ardından bir de (Thank you) çekiyor."
Erdem'e göre, geçen yılki EXPO-İzmir tanıtım turlarında dili ile, deneyimi ile görevini hakkı ile başaranların başında Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer var. O kadar..."
Şimdi önümüzde yeni bir "Tanıtım " atağı var.
Geçen sezonun ışığında çok daha titiz, çok daha birikimli olmak zorundayız.
Yoksa yine avucumuzu yalarız.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamış
Bütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!

