Haberler

Maşallah Mashattan

Tarih: 24 Aralık 2005 Kaynak: Radikal Yazan: Serhan Ada
Kemerburgaz'dan Ayazağa'ya geçiş muhteşemdi. Çoğu yerde görünmez olmuş dere. Tek tük kapanmaya yüz tutmuş sanayi işletmeleri. Döne döne dere yatağına inen yol. Kentin asfaltla kaplı nice deresi var. Fulya gibi, Dolapdere gibi, Ortaköy gibi. (Nisanda yapılacak Mimarlık Bienali Arkienal'in küratörleri öngördüler mi bilmem?) Su ile asfaltın ezeli rekabeti. Şimdilik asfalt duruma hâkim görünüyor. Zaman zaman derelerin rövanşı aldığına tanık oluyoruz. Sel, sağanak bahanesiyle asfaltı söküp önlerine ne gelirse sürüp götürüyorlar... Ayazağa'dan Maslak nam bir gökdelen korusuna sapılıyor. Ama çıkılamıyor. Zira kurtarıcısını bekleyen kültür merkezi hizasından yukarısı kapalı. Maslak'a ulaşılmaz. Tam da bu trophy deneyiminin yaşandığı günlerde o basın ilanı zuhur eyledi. Yeni bir vadi-site müşteri arayışında: Mashattan! Yaratıcılığın böylesine şapka çıkarılmaz mı? 50 yılda 50 milyon genç yaratışımızın Amerikanca özeti. (Ajansın metin yazarının geceleri hain şiirler yazmasından bile şüphe duyulsa yeri.) Bir isim bir sosyal (sosyal ama aslında düpedüz 'yok', bir anti-ütopya!) mekâna ancak böyle yaraşır. Öyle ki, Trend'den (yine bir site) bile güzel. 50 yılda Teksas'dan yola koyulup New York'a vardığımızı gösteriyor. Tabii rüyalarımızda.

Yakın dostum'u andım. New York'a ancak 1 yıl dayanabilmişti. "Hiçbir şey sahici değil" diyordu. "Vietnam mutfağı esintili İtalyan restoranı" benzetmesi unutulmaz. Kendini, zorla savaş öncesi ambargoyla kıvranan Bağdat'a atmış, her şey patlamadan ağız tadıyla sokak yemeklerinden yemişti.

Geçen hafta sonu yabancı dilde birkaç gazete- dergi karıştırdım. Bir İngiliz gazetesinin (Guardian ) hafta sonu seyahat eki. Bir Amerikan aylık dergisinde (Travel and Leisure) Avrupa'nın en iyi lokantaları arasında iki İstanbullu. Bir Fransız haftalığında (Express ) tam 36 sayfa İstanbul foto-röportajı. Varsa yoksa İstanbul. Varsa yoksa 'mutfak sahne'miz. Daha önce de olmuştu. Dünyanın adı sanı bilinen, hatırı sayılır yayın organları 'biz'den bahsetmişti. Durum tabii gururumuzu okşuyor. Medyamıza 'taze haber' çıkıyor. Günlük konuşmalara 'kar geliyor'dan daha çok yansıyor. (Son günlerde kimlikten gidiyoruz. Yok alttı, yok üsttü, bir de eksik-kimlik var!) Yine rastlantının bu kadarı biraz fazla diyor insan. Öyle ya hepsi birden aynı anda.

Üstelik bu gazetecilerin bir tertiple (kötü bir kelime değil korkmayın, organizasyonun Arapçası) kente geldiklerine dair bir işaret de yok. O halde, yemek 'sahnemizin', sahne olabildiği kadar, küresel dolaşıma çıktığını söylemek mümkün. Şimdi bunun bize ne değer yarattığını (moda deyimiyle katma değerini) filan sakın sormayın. Önemli olan değerin dolaşımda olması. Medyada kendine yer bulması, restoranlara birkaç meraklının daha gitmesi, özelleştirme dosyalarına, şirket satışlarına birkaç kupür daha eklenmesi. Gerisi laf. Beşiktaş Çarşısı'ndaki Pano Amca sütü kendi mandırasından getirmeyip oradan buradan alıyormuş ne fark eder? Önemli olmayan yemek sütunlarındaki alengirli kelimeler. Siz siz olun arada kaçtığınız mahalle lokantasının adını kimselere vermeyin. Yerin kulağı var. Bir bakmışsınız 'mutfak sahnesi'ne çıkmış. Küresel değerlerin arasında yörüngede dönüp duruyor.

Bir de 'Ayvalık Tostu' denen bulamaç musallat oldu. Ketçap mayonezi Ayvalık'ın adına kim bulaştırdıydıysa? Oysa Cunda'daki Hüseyin Amca yakınlarda göçtü. Tost arabası da yok artık. Siyah-beyaz kedisi Okocha'yı görene de aşkolsun.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.