Haberler

Antalya’da Kremlin, Venedik, Topkapı Sarayı...

Tarih: 28 Şubat 2006 Yazan: Cengiz Bektaş

Kaç yıl önceydi unuttum…

Belki dört, belki beş…

Büyükkent Belediyesi danışmanı olarak Antalya’ ya gidip geliyordum. Dediler ki: “Estetik Kurul” oluşturacağız. Başına sizin geçmenizi istiyoruz.

Antalya öyle hızla büyüyor ki, gerçekten önemli sorunları doğuyor mimarlık açısından. Yalnızca kent içinde değil, çevresinde de… Turizmin, neyi getirip neyi götüreceği bilinmemesine karşın, yapılaşma isteği bitip tükenmiyordu. Bitip tükeneceğe de benzemiyordu… Kentin geleceği üzerine hep birlikte düşünmek gerekiyordu.

“Olur!” dedim. Üstlendim başkanlığı… Öyle ya, Antalya’ yı gerçekten sevenlerle, kentsel oylum disiplininin, kültürün-estetiğin bilincinde kişilerle bir kurul oluşturulabilir,çevrenin, çağcıl kültürümüzün çar-çur edilmesi önlenebilirdi. Bunun üzerinde düşünmeğe ,çalışmağa başladım hemen…

Üç-beş gün geçti geçmedi, değerlendirmemiz için bir otel tasarımı geldi.Kremlin biçiminde bir oteldi bu…
Öp babanın elini!

Anlattığım olaydan 4-5 yıl önce de , büyük bir yapı kuruluşundan, Japonların isteği uyarınca toplantıya çağırmışlardı beni.
Japonların yapmak istedikleri şuydu: Japonya’da bir Türk köyü kuracaklardı. Bu köyde Kapalıçarşı’ dan Dolmabahçe sarayına, Topkapı sarayından Galata kulesine İstanbul’un tarihsel yapıları bir arada bulunacaktı.

Türkiye’yi görmek isteyen, ama yol için parası çıkışmayanlar bu köyde kalarak Türkiye’ ye gitmiş gibi olacaklardı. Kısacası sanal bir ortam yaratılıp, kişiler, “-miş gibi” lerle kandırılacaklardı.

Aslında bu, en küçük birikimleri bile ele geçirmeğe çalışan anamalcıların yeni bir yöntemiydi.
Yanıt olarak,”bırakın şu kopyacılığı artık” deyip, özür diledim.

Taş olmayıp taş gibi olanlar, tahta olmayıp tahta gibi olanlar aldı o günlerden bu günlere çevremizi.
Betondan darağacı döküp, üzerini ağaç görüntüsünde boyayıp “aydınlatma direği” diye, özellikle “ turistik ilçelerimize satmıyorlar mı?

İnsanın midesi bulanıyor…

Daha doğru dürüst Türkçe bilmeden, bir-iki roman okumadan, roman yazanlarla dolmadı mı ortalık?
Kremlin biçimi içine tıkıştırılmış otel de böyle bir şey işte…

Elimizin biçimini onu kullanmamıza göre biz vermedik mi? Onu maymunlar gibi kullansaydık elimiz maymun eli olacaktı.
Kremlinle otelin ne ilişkişi var?

Orada kalanlar kendilerini Kremlin’de mi sanacaklar?

Gerçeklik duygusu bu denli yitirilmiş olabilir mi?

Estetik kuruldan “istifa” ettim.

Kaçtım mı?

Hayır! Ne yazık ki önleyemeyeceğimi anladım yalnızca…

Sonra öğrendim ki, birileri onaylamış da Kremlin pastası yapılmış.

Yalnız Kremlin mi?

Bilim kurulu toplantısında, bize bu türlü otellerin yapıldığı Kundu bölgesini göstermelerini istedim, Mimarlar Odasından gelen dostlardan.

Aman efendim!

Bir de Topkapı Sarayı yapılmamış mı?

Hele hele Venedik’deki “Doçlar Sarayı”nın Kundu’ya gelip oturduğunu (her orantısı bozuk olarak elbette) görünce ne diyeceğimi şaşırdım.

Bir deneyelim, birinin içine girelim dedik.

Sokmadılar.

İyi mi?

Biz yabancıdan da yabancıymışız artık ülkemize…

Onlar utanmıyorlardı… Utanmayı bile bize bırakıyorlardı.

Şimdi biz, birkaç ay sonra Antalya’da turizm- mimarlık ilişkilerini irdeleyeceğiz. Oysa atı alan Üsküdarı çoktan geçmiş. Her şey sanala dönmüş… Temelinden girişmezsek neyi çözebileceğimizi sanacağız bakalım…

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.