Haberler

Taşra hatırlar, şehir unutur

Tarih: 30 Mart 2006 Kaynak: Milliyet Yazan: Can Dündar

Carlos Saura'nın 2004 yapımı "7. Gün" filmini Ankara Film Festivali'nde izledim. İspanyol yönetmen, kasabada 30 yıl sürmüş bir kan davasını işliyor. İşlerken de taşra hayatını didik didik ediyor. Dediğinin özeti şu: Taşranın yüzü düne dönüktür; mazide yaşar. Şehirse yarına bakar. Gözü istikbaldedir. Taşra sır tutar, kin tutar, hatırlar; şehirse unutur, aldırmaz, bağışlar. O yüzden taşrada kan davası vardır, şehirde koltuk kavgası...

Hafta sonu, iki yanı azgın bahar fıskiyeleriyle tümen tümen yeşertilmiş yollardan geçip henüz tatil telaşına bulanmamış bir sahil kasabasına sürdüm arabamı... Taşra, yoğun bir günün arifesindeki makyajsız bir yıldız gibi mahmurdu: Yollar tenha, barlar ıssız, balıkçı lokantaları telaşsız... Sofrada taptaze Akdeniz balıkları, başucunuzda darbuka-keman eşliğinde "Lale Devri çocukları"... Kumsallar kızgın değil henüz, esnaf da öyle... Sahil, "işgal öncesi" kendi doğallığını yaşıyor.

Diskotekler tadilattaydı. Sesi, sessiz sokaklara taşan bir türkü bara uğradık. İçeride kasabanın yerli ahalisi, bir nişan çıkışı kendi usulünce eğleniyordu. Yörük havaları çaldı; gençler kalktı, oynadı. Seyredenler, tanıdık oyuncular için kulaklara sırlar fısıldadı. Lakin ahali çabuk sıkıldı mahalli nağmelerden... Portakal suyu içilen masalardan popüler türkü talepleri yağdı. Mahalli kültür, milliye uzandı. 

Bir ay sonra taşra canlanacak; şehir kasabaya akacak; kasaba, başkalarının hayatını yaşamaya başlayacak. Bir işgal ordusu gibi yağacak turist; sokaklarda sabaha dek çalıp oynayacak. 77 milletin doluştuğu barlarda mahalli sırlar unutulacak. Şehir, kasabayı kendine benzetecek, kazandıracak, özendirecek; sonra sonbaharla birlikte çekip gidecek. Kasaba yine kendi sırlarına, dertlerine, gündemine dönecek. 

Huzurlu evinize aniden kalabalık bir misafir gelse; düzeninizi altüst etse, çoluk çocuğunuzun huyunu suyunu değiştirse ne yaparsınız? Tepki gösterir, tutuculaşırsınız. Öyle olmuş kasabada da... Turist yağdıkça, İngilizler gelip ev aldıkça "Elimizde ne varsa gidecek" kaygısıyla kasabalı içe kapanmış. Tepkiler çoğalmış, milliyetçilik tırmanmış, seçimi onlar kazanmış.
Lakin para tatlı; ev alanlar, sahile koşanlar, aynı zamanda taşrayı ulusala, küresele bağlayan bir kazanç kapısının anahtarları... O yüzden mahalli kültür buna hem direniyor; hem de onda eriyor. Değişime açık, ama temkinli... Carlos Saura'nın taşrası gibi dışa kapalı değil: Bir gözü mazide, öbürü istikbalde... Öyle bir iç içe geçme dönemi ki, global kültür, taşranınkiyle cilveleşiyor. Şehir, kan davası güderken kasaba eski baltaları gömüyor. Muhafazakârlık araştırmalarının da gösterdiği gibi, Araf'ta Türkiye; köyle kent arasında bir yerde...

Neyse... Tembel dalgaların ıslattığı ıssız kumsalları ardımda bırakıp taç yapraklarını izleyerek kente döndüm. Unuttum kinleri, küskünlükleri; gözümü istikbale diktim. Kasaba, diskotekleri yenilerken şehir, türkü barlarda eğleniyordu. Taşra kentleşirken, kentler taşralaşıyordu.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.