Ne mimarlık, ne de kent planlaması birbirinden 'tümüyle' ayrılabilir. Birinde sanatçı, diğerinde plancı (hesap adamı) niteliği; birinde duygular, birinde mantık biraz daha ağır bassa da her ikisi de insana yaşanabilir ve 'güzel' bir yaşama ortamı sağlamayı hedeflemiyor mu? Peki, bakın bakalım eğitim programlarına, 'müfredatlarına' ; derslerin, alan ve atölye çalışmalarının içeriklerine... 'Mimar' a ve 'kent plancısı' na insanı ve insanını tanıtma işlevini ne ölçüde görebilirler?
Bence 'demokrasi' de henüz ne mimarlığa, ne de kent planlamasına yerleşebildi. Çünkü insanlar hâlâ imkânları olsa bile arzu ettikleri, gönüllerinden geçirdikleri ortamlarda (ev, okul, hatta çarşı, pazar, park, işyeri, yani her ölçekte çevrelerde) yaşayamıyor . Evet, fikrimce 'mimarlık' ile 'kent planlaması' nı 'tümüyle' ayıran bir eğitim sistemi 'hiçbir ülkeye' uygun değil. Çünkü ikisinin de ortak çabası, insana yaşanabilir ve güzel bir ortam sunma. Ama 'tümüyle' ayrılmış bir eğitim sisteminde de hem mimar, hem kent plancısı insanı, insanını ve onun inanç sistemini, değer ölçülerini öğrenip özümsemiyorsa, çabalarında başarı kazanma şansları azalır diye düşünüyorum.