Haberler

Tarihi Eserlerimiz Neden Dünya Müzelerinde?

Tarih: 8 Nisan 2006 Kaynak: Akşam Yazan: Şebnem Akalın Eryavuz
Bazen dünyaca ünlü müzeleri gezerken, ülkemiz topraklarına ait eserleri görürsünüz. Kataloglarda bu eserlerin nereye ait oldukları belirtilir, ama ne zaman ve nasıl götürüldükleri açıklanmaz. Bu eserler neden bulundukları yerden alınıp götürülmüş diye düşünürsünüz. Benzer duyguları ören yerlerinde dolaşırken de yaşarsınız. Antik çağların bu görkemli kentlerindeki yapıların eski durumlarını gözünüzde canlandırmak kolay olmadığı gibi, yalnızca temel taşları kalmış bazı anıtların uzaklarda bir müzede restore edildiğini, yerlerinden alınıp götürülen heykel ve kabartmaların dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış olduğunu her zaman bilemeyebilirsiniz. Tarihi eserler Türkiye'den çalınmamış olsaydı belki biz onları böyle korumayacaktık diye düşünenler, geçmişte bu eserlere sahip çıkmasını bilmeyenlerden bile daha geri kalmışlar. Çünkü bu eserlerin kültür tarihi ve turizm açısından önemini artık çocuklar bile biliyor.

En Zengin İngiltere
Kültür varlıklarının yağmalanmasına tarihin her döneminde rastlanır. Hititler, Asurlar ve Persler kazandıkları zaferin göstergesi olarak sanat eserlerini ülkelerine götürmüşlerdir. Kaynaklar tarihin en acımasız eski eser soygunculuğunu Romalılar'ın yaptığını kaydeder. Bu dönemde Anadolu ve Yunanistan'daki sayısız sanat eseri Roma'ya götürülmüştür. 1204 Latin işgali sırasında İstanbul'dan yağmalanan eserleri de unutmayalım. Ancak bunlar savaşlar sonrasında yaşanan olaylardı. Oysa 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Antik Çağ'a ilgi duyarak Yunanistan ve Anadolu'ya romantik geziler yapan seyyahlar, topladıkları eserleri dönemin yetkili makamlarının göz yumması sonucu ülkelerine götürmüştü. Sonu gelmeyen savaşlar yüzünden yıpranan Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarında yaşanan bu yağma, bilgisizlikten yararlanılarak ve bazen de fermanlarla verilen izinlerle gerçekleştiriliyordu. Efes, Bergama, Bodrum, Milet, Ksanthos gibi antik kentlerden, o günlerde Osmanlı toprakları içinde bulunan Yunanistan, Suriye, Irak ve Lübnan'dan götürülen eserler önce İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya'daki özel koleksiyonlara, ardında da yeni açılmaya başlayan büyük müzelerinin koleksiyonlarına girdi. Eski eser ticareti bu dönemde ülkeler arası politik oyunlara dönüşünce, en güçlü konumunda olan İngiltere en zengin koleksiyonlara sahip oldu. 1759 British Museum'un kuruluş tarihidir. 1789 devriminden sonra kralın topladığı sanat yapıtlarının halk tarafından görülebilmesi anlayışı ile Louvre Sarayı da müzeye dönüştürüldü. Müzeler ünlerini arttıracak sanat eserlerinin peşine düşünce, antika eser piyasası da canlandı. Kültürel mirasını koruyacak yasaları ve güçlü iktidarları olmayan ülkeler birer çekim merkezi oldu.

105 Sandık Eser
Anadolu'yu dolaşan gezgin araştırmacılar antik kaynaklarda sözü edilen antik kentlerin izlerini arıyorlardı. Antik kentlerin çoğu Ortaçağ'da terk edilmiş, anıtsal yapıların blok taşlarından oymalı frizlerine kadar her türlü malzeme devşirme olarak başka yapılarda kullanılmıştı. Ayrıca harabelerin ortasına kurulan kireç ocaklarında bu mermerler eritiliyordu. Hemen herkes Schlimann'ın 1871'de Troia kentini nasıl bulduğunu ve kaçırdığı hazinenin öyküsünü bilir. Oysa hikayemiz daha öncesinden başlıyor. Örneğin gezgin Charles Fellows 1839'da Ksanthos'u ve Lykia bölgesindeki 13 antik kenti bulmuş, 105 sandık dolusu eseri Bristish Museum'a taşımıştı. Bu çabalarından olayı sir unvanı verilen Fellows seyahat günlüğünde, 'bölgenin bu kadar az bilindiğinden haberim olsaydı mesafeler konusunda daha dikkatli olurdum' diyor. Patara'ya yaklaşan İngiliz donanmasına ait savaş gemileriyle Londra'ya götürülen bu eserler British Museum'da. Nereidler Anıtı, Payava Anıtı, Aslanlı Mezar ve çok sayıda kabartma müzenin Lykia özel salonunda teşhir ediliyor. Ksanthos'a gidenler ise yalnızca temel kalıntılarını ve Harpy'ler Anıtı'nın kabartmalarının alçı kopyalarını görebiliyor.

Antik dünyanın yedi harikasından biri olan Bodrum Mausoleum'a ait kabartmalarla Maussollos ve eşi Artemisia'nın heykelleri de Lord Stratford'un 1846'da ve Charles Newton'un 1857'de yaptıkları kazılarda ortaya çıkarılarak İngiltere'ye götürülmüş ve bugün British Museum'dalar. Sonradan bulunan friz parçaları ise bu anıtın taşları kullanılarak inşa edilmiş olan Bodrum Kalesi'nde sergileniyor.

1869'da ilk Asar-ı Atika Nizamnamesi yürürlüğe girmiş olmasına rağmen özellikle Ege kıyıları boyunca yapılan kazılar denetlenmemiş, bulunan taş eserlerin yurtdışına götürülmesine izin verilmişti. Carl Humann tarafından kazılan birçok antik kente ait mimari eser bugün Berlin Pergamon Müzesi koleksiyonunda. Bergama Zeus Sunağı ve Milet Agorası'nın cephesi tüm görkemleri ile Berlin'de restore edilmiş. Bazı anıtların parçaları ise farklı müzelere dağılmış olabiliyor. Örneğin Menderes Magnesia'sı Artemis Tapınağı'nın pek çok mimari parçası Berlin'e götürülmüş, bazı frizleri ise Louvre'da. Milet'ten başlayıp Didim'e giden kutsal yolun sonunda duran insan ve aslan heykelleri ise Londra'da British Museum'da. Bu listeyi uzatmak mümkün. Ama bunlar geçmişte yaşananlardı. Osman Hamdi Bey mevcut yönetmeliğin eski yapıtları koruma ve yurtdışına kaçırılmasını engelleme konusundaki yetersizliğini görerek 1884'te yürürlüğe koyduğu yeni yönetmelikle, kazı yapana ve arazi sahibine bulunanlardan pay verilmesi hükmünü ortadan kaldırtmış ve eserlerin yurtdışına çıkarılmasına yasal bir engel getirmiştir. Artık kazılarda ortaya çıkarılan anıtlar ait oldukları yerde restore ediliyor. Bu yasa olmasaydı belki de Efes'teki Celsus kütüphanesini görmeye Viyana'ya giderdik.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.