Londra Mimarlık Bienali; Londra mimarlığının sokaklara aktığı, izleyici ile buluştuğu andı. 16-25 Haziran 2006 tarihleri arasında gerçekleştirilen Bienal ya da bir diğer adıyla mimarlık haftası, Londralı mimarların nesillerden beri üretmiş oldukları mimarinin yer aldığı bu başkentte mimari yeteneğin ilerlemesinin kutlandığı, kent için üretilen yeni projelerin tanıtıldığı, ve Renzo Piano, Jean Nouvel, Rem Koolhaas gibi farklı ulusların mimarlarının, kentin kültürüne tartışmaları ile eklemlendikleri bir platformdu. Bienal Londra’nın, tarihini, kültürünü, toplum yapısını vurgularken, kentin her katmanını yaşatarak gezdiren bir etkinlik oldu. Bienal sürecinde pembe balonlarla süslenen Londra’nın sokaklarında yürütülen aktiviteler, insanları kentin tarihi içine sürükledi ve, tarihsel süreç içerisinde üretilmiş olan ve üretilmeye devam edilen mimari birikimi keşfetmelerine olanak sağladı.
Londra Mimarlık Bienali’nin ana teması, “dönüşüm-değişim”di. Kentin değişen fiziksel altyapısı ve peyzajından, yapılardaki ve mimari formlardaki değişimlere kadar bir çok başlık mercek altına alındı. Bu büyük başkent; günümüzde, 19. yüzyılda geçirmiş olduğu dönüşüm sürecinden çok daha köklü bir yeniden üretim ve canlanma sürecini yaşıyor. Bu 10 gün süren etkinlik, kentte yaşanan bu yeniden üretim sürecinin tartışıldığı bir platform olarak, 2012 Olimpiyatları için yapılan yenileme çalışmalarını, II. Dünya Savaşı sonrasında bombalanan ve yakın tarihe kadar düzenlenmemiş kent içi parsellerine üretilen yenilenme projelerini, hızlı trenlerin kullanıma sokulacağı tarihi tren istasyonlarının yenilenme projelerini ve bunun gibi birçok konuyu tanıttı ve tartıştı.
Bienal kapsamında oluşturulan yürüyüş aksı
Bienal, Londra’nın yeniden üretilen bölgelerini birleştiren 5 km uzunluğunda bir yürüme aksı çerçevesinde gerçekleştirildi ve bu aks üzerinde olan, Southwark, King’s Cross, Islington, Camden ve Clerkenwell bölgelerinde yeniden canlandırılan rehabilite edilen kent parçaları izleyiciye bir açık hava müzesi niteliğinde sunuldu. Özellikle King’s Cross bölgesinin yeniden canlandırma projesi, Londra kenti ve Londra’da 2012 yılında gerçekleştirilecek olan Olimpiyatlar açısından çok önem taşıyan bir proje olarak vurgulandı. Bu kent parçasının dönüştürülmesi projesi, Allies & Morrison tarafından tasarlanmış, süreç içerisinde projenin kapsamının çok büyük olmasından ötürü, tasarım kriterleri değiştirilmemek koşulu ile farklı farklı mimari bürolara parçalanmış.
Proje kapsamında, bölgede yer alan ve II. Dünya Savaşı sırasında bombalanan tarihi ve kültürel mirasın korunması ve bu bölgenin modern eklerle günümüz koşullarına uygun hale getirilip, büro kullanımına açılması hedeflenmiş.
Proje kapsamında ele alınan bir başka unsur ise bölgede yer alan tarihi tren istasyonlarının geleceğe aktarılmaları konusuydu. Bu bağlamda da King’s Cross ve St. Pancras tren istasyonlarının yenilenmesi gerçekleştirilecek ve devamında da King’s Cross Tren İstasyonu yeni eklerle genişletilip, Fransa, Brüksel ve Roma gibi diğer Avrupa kentlerine ulaşımı sağlayacak hızlı trenlere hizmet verecek seviyeye ulaştırılacak.
Bienal kapsamında şekillendirilen ve pembe balonların yön gösterdiği bu yürüyüş aksında ilerlerken kent içinde dönüştürülen alanların yanı sıra, Londralı yerel mimarların kendi ürettikleri projelerini sundukları sergilerini, kendi bürolarını ziyaret ederek görebilme imkanı da sağlandı.
Allies&Morison, EDWA, BDP gibi bürolar, aks üzerinde ziyaret edilebilecek isimlerden bazılarıydı. Bu yürüyüş aksı; tartışma platformlarına, sergilere, açık hava sinemalarına, sokak seminerlerine sahne oldu.
St. Paul ve Tate Modern kıyıları
Bienalin açılışı, Thames Nehri’nin üzerinde kurulmuş olan ve Southwark Bölgesi ile karşı kıyıyı birbirine bağlayan “Millennium Bridge” üzerinden kuzu sürülerinin geçmesi ile gerçekleştirildi. Southwark bölgesinden karşı kıyıya hayvan sürülerinin geçirilmesi, 12. yüzyılda “London Bridge”den gerçekleştirilen bir olayken, bu olayın yeniden yaşatılması, kentsel altyapının bu işlev için yeniden kullanılması; tasarımın ve planlamanın kentin deneyimlerini ve ekonomisini nasıl dönüştürebileceğini vurgulamak amaçlıydı.
Londra- SmithField Market- Londra’nın sorunlarının tartışıldığı platformlar
“Millennium Bridge” Southwark Bölgesi’nin yeniden canlandırılma sürecinde üretilen projenin en önemli parçalarından birisi. Bu köprü projenin diğer bir önemli parçası olan “Tate Modern” Müzesi’ni, ziyarete gelen binlerce kişiyi, kentin kimliğinin ve siluetinin ayrılmaz bir parçası olan St. Paul Katedrali’ne ulaştırıyor. Bu anlamda da Bienalin başlangıç noktası seçilmiş, Bienalin simgesi ise köprünün üzerinden geçirilen “kuzular” oldu.
Bienal kapsamında; Southwark Katedrali’nde Renzo Piano’nun gerçekleştirdiği söyleşi, Normen Foster’in multivizyon sokak sunumu, tarihi bir fuar alanı olan Bartholomew’in modern bir rekreasyon alanına dönüştürüldüğünün izletilmesi, tren istasyonlarında gerçekleştirilen 40’dan fazla geçici sergi, geçmişte bir et pazarı olan “Smithfield Market”te Londra’nın sorunlarının tartışıldığı platformlar, Venezüellalı sanatçı Jaime Gili’nin yürüyüş aksı üzerinde yer alan önemli otobüs duraklarında sergilediği eserleri, “British Museum”, “National Gallery”, “Museum of London” gibi Londra’nın önemli müzelerinde, Londra’nın gelecekteki mimarisi için farklı ülkelerden mimarlar tarafından üretilmiş fikir projelerinin sergilenmesi, Londra’nın tarihinin anlatıldığı sayısız tarih yürüyüşleri, akşamları açık havada, ya da Thames üzerindeki gemilerde gerçekleştirilen rock konserleri, sadece akılda kalan bazı başlıklardı.
Mimarlık Bienali, Londra’daki çeşitli yaratıcı yetenekleri tanıtma ve bu yeteneği kentin yüz yüze kaldığı gerçek sorunlarla buluşturma yolunda önemli adımların atılmasına olanaklar hazırladı.
* Öğretim Görevlisi Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, İzmir