Haberler

Şehir, Mimari ve İnsan

Tarih: 21 Kasım 2006 Kaynak: Architectural Record Çeviren: Alev Seymen

Düşünün ki tüm dünyada gece ve uzaydan baktığımızda tüm kıtaları aynı anda görebiliyoruz. Bütün dünyayı dolaşan insanların ayak izleri, ışık hüzmeleri, 7 kıtayı işaretliyorlar. Nüfusun arttığı bölgeler en parlak noktalar olarak gözlerimizi kamaştırıyorlar. Avrupa’daki büyük şehirler çarpı şeklinde bir yıldız kümesi oluşturarak, kıtayı boydan boya işaretliyorlar. Kuzey Amerika, çölleri dışında, pırıl pırıl parlıyor; birbirine komşu şehirler Kanada’yı Meksika’ya bağlıyorlar. Böyle ışık hüzmeleriyle birleşen ülkeler, artık günümüzde şehirlerin birbirleriyle ne kadar yakın ilişkide olduğunu gösteriyorlar bize.


1950 Yılı

Bu haritada, Kuzey Amerika ve Avrupa dışındaki bölgelerde de pek çok şehirsel enerji gözlemleniyor. Japonya sanki hiç tükenmeyen tek bir şehirden ibaretmiş gibi görünüyor. Nüfusun %80’inin toplu taşımayı tercih ettiği bu ülkede, hızlı trenler tüm Japonya’yı bir kaç saatte Tokyo’ya taşıyabiliyorlar. 30 milyon nüfuslu bu büyük metropol, ekonomik bir duraklamanın ardından yeniden eşsiz kültürünü ve coğrafyasını, mimarları ve şehir planlamacıları aracılığıyla yeniden tanımlıyor.


1975 Yılı

Aynı gece haritası Güney Asya’da ve Çin kıyılarında hızla şekillenmekte olan şehir/bölgeleri de işaretliyor. Bu bölgeler önümüzdeki çeyrek asırda, dünya nüfusunun neredeyse yarısına ev olacak. Birleşmiş Millerler’in araştırmasına göre Bombay -Hindistan’ın dinamik güc merkezi- 2050 senesinde Tokyo nüfusunun önüne geçerek dünyanın en büyük şehri olacak. Ancak büyümenin somut olarak en iyi gözlemlendiği yerler Çin Cumhuriyeti şehirleri: dünyanın en hızlı büyüyen şehri Şangay ve 2008 Olimpiyat Oyunları’na hazırlanan Pekin. Şangay bir yandan 5 milyon kişiyi aşan göçebe-çiftçi toplumu şehre entegre etmeye çalışırken; bir yandan da son 10 senede, 300’den 3.000’e ulaşan gökdelen sayısıyla, nefes kesen bir süratle büyüyor. Ancak Uzak Doğu’da hızlı büyüme her zaman güçlü bir ekonomi ve sağlam altyapıyla paralel gelişmiyor.


2000 Yılı

Orta Afrika’da zayıf görünen ışıklar aslında pek çoğunun odun ateşiyle aydınlandığı/ısındığı milyonlarca insanın yaşadığı bölgelerdir. Her saat nüfusuna ortalama 67 kişi eklenen Lagos ve 34 kişi eklenen Kishasa demografik baskıların bu kıtada devam edeceğine işaret. Mısır’da her 20 saniyede bir çocuk doğuyor. Nüfusun çoğunun yoğunlaştığı Kahire’de şehrin %60’ı 14 kata kadar yükselen ruhsatsız binalarda yaşıyor. Kişi başına düşen ortalama kamu alanı yalnızca 1 metrekare. Güney Afrika’nın sosyal ve eknomik merkezi Johannesburg bile önümüzdeki çeyrek asırda ikiye katlanacak olan nüfusuyla başa çıkabilecek bir alt yapı oluşturmanın telaşı içinde. İngiliz sömürgeliğinden sonra Johannesburg’ün bugünkü sorunlarını AIDS, yükselen suç oranı, korku ve ayrımcılık oluşturuyor. Bu sorunlar şehrin merkezinde terk edilmiş mahallelerin sayısını her geçen gün arttırıyor. Büyük şirketler şehirden uzaklaşıp tellerle örerek ayırdıkları bölgelerde kendi merkezlerini oluşturuyorlar.


2003 Yılı

Ülkeler gitgide şehircilik sorunlarının, tüm dünyayı ilgilendirdiğini/kapsadığını anlıyor. Büyük şehirlerin nüfuslarının ihtiyaçlarını karşılamak için, doğanın dengesine verdiği zararlar da çok büyük: Her gün milyarlarca araba şehirlerin etrafındaki otobanlarda ilerlerken, büyük binalar ideal iklimi sağlamak için bir ısıtılıp bir soğutuluyor. Dünyanın bir ucundan öbürüne gıda ürünleri taşınıyor. Gelişmiş toplumlarda tüm enerji kaynalarının %50’si binalar ve %25’i ulaşım için tüketiliyor. Dolayısıyla şehirlerdeki küçük bir artış bile tüm dünyanın dengesini sarsıyor. Bugün yeni nesil şehir planlama liderleri bu sorunlara cevap aramak için kolları sıvıyorlar. Avrupa’daki pek çok belediye kendi şehirci reformlarını uygulamaya başlıyorlar. Tüm dünyada şehirci liderler büyük bir ivmeyle güçleniyor; Amerika’daki metropolitan koalisyonlardan Çin’deki her renk yakadan işçiyi bir araya getiren fabrikalara kadar, insanlar arasındaki ayrımcılığı çözmeye çalışıyorlar. Şehirci ihtilalleri arasında en göze çarpanı Güney Amerika kıtası. Aksi takdirde makro-ekonomi ve sosyal eşitsizlik sorunlarıyla bölünen Güney Amerika ülkeleri arasında Bogota, Brezilya eşitlikçi bir şehirleşmeyle dikkatleri üzerine topluyor. Yakın geçmişte araba trafiğinin arap saçına döndüğü, şiddet ve iç göçle sarsılan bu şehir, günümüzde yeni reformlarla sakin ve düzenli, Latin Amerikan kültürüyle gurur duyan bir metropole dönüşmeyi başardı.

Bu makale önce dünyadaki pek çok şehri inceleyerek bugünkü durumu özetliyor. Sunulan sonuç ise şehirleri çok önemli ve acil sorunların beklediği; ancak her şehrin kendi potansiyelini, yapısını, kapasitesini ve avantajlarını değerlendirip stratejiler oluşturmaya zamanı olduğu... İşte bu noktada şehirlerimizi, sosyal değerlerimizi ve doğayı koruyarak yapılandırmak için günümüz mimarlarına ve diğer ilgili mesleklerden uzmanlara çok iş düşüyor. Her ne kadar her şehir kendine özel ve kompleks sorunlarla savaşıyor olsa da, bazı temel sorunları da her şehrin ortak olarak değerlendirmesi şart. Her şehir ekonomik potansiyelini, sosyal ve ekolojik güvenliğini sağlamak zorunda. Sorunları baside indirgeyerek, yeni gelen göçmenleri şehrin hangi bölgelerine yerleştireceğimizi de tartışabiliriz elbet. Ancak bu tür düz mantık sorunun yalnızca tek yüzünü görüyor. Oysa bizim ihtiyacımız olan tüm sorunları kapsayan bir ihtilal başlatmak: Çevredeki kentsel dokuya uygun, ucuz ama onurlu yaşam olanakları sağlamalıyız; sosyal birlikteliği destekleyecek güvenli ve iyi tasarlanmış kamusal alanlar oluşturmalı; dürüstlüğü, gurup çalışmasını, yaratıcılığı destekleyecek, yaşam standartlarına uygun gelir sağlayacak iş olanakları yaratmalıyız; hızlı ve güvenilir ulaşım için birbiriyle ilişkili toplu taşıma şebekeleri planlamalı; kısaca birbirini tamamlayan modern tasarım elementlerini bir araya getirerek kendine yetebilen şehirler kurmalıyız. Bu elementleri bir araya getirmek için pek çok biliminbir araya gelerek sorunlarımızı incelemesi gerekiyor.
Richard Burdett

Avrupa
Barselona:

Barselona’nın günümüzdeki nüfusu son yüzyılda %200 büyüyerek 1,6 milyona bu büyümenin %6'sı son 10 yılda gözlemlenerek nüfus yoğunluğu kilometre kareye 1.536 kişiye ulaşmıştır. Avrupa’daki pek çok şehirden daha kalabalık olmasına rağmen, şehrin %44’ü parklara ayrılarak, kamusal alanların yoğun bir şehri nasıl ferahlattığı Barselona’da ispatlanmıştır. En az iki dil gurubundan oluşan bu şehirde yaşayanların %16’sı Barselona dışında doğmuştur. Akdeniz’e olan kıyıları ve tarih boyunca süregelen Latin Amerika ile yakın ilişkileri, göçmenleri bir mıknatıs gibi çekmektedir. İspanya ekonomisinin %5’ini oluşturmasına rağmen, halkın çoğunluğu devletten aldığı yardımla yaşamını sürdürmekte, yemek bankaları ve korunaklara talep günden güne artmaktadır. Pek çok Avrupa şehri gibi Barselona ‘da yaşlanmakta olan bir şehirdir.

“Günümüzde Barselona hem Avrupa’ya yönelen göçte önemli bir koridor, hem de turistik bir merkez. Bu birbirinden çok farklı iki akımın kesişmesiyle şehirde, sürekli değişen, çok farklı iki mekan bir araya geliyor. Bir tarafta tüm zenginliğiyle turistik mekan, öbür tarafta göçmenlerin yaşadığı fakir mekan... Ve ikisini, geçici olarak, bir araya getiren, birbirine kenetleyen bu fenomene Barselona diyoruz.”
Beth Gali

Berlin:

Tüm dünyada büyüyen kentsel gelişmeye zıt, Berlin anormal bir örnektir. 20. yüzyılda %72 büyüyen bu şehirin şaşırtıcı özelliği son 10 senede %15 oranında bir düşüş sergilemesidir. Bunun sonucu olarak boşalan binalar ve arsa fiyatlarının düşmesi Berlin’in en büyük sorunudur. Yapılan araştırmalar malesef önümüzdeki 10 sene içersinde de kayda değer bir nüfus artışı olmayacağını gösteriyor. Yaşlanmakta olan Berlin’in nüfusunun çeyreği 65 yaşın üzerindedir. Şehrin neredeyse yarısı kamu alanı ve nüfus yoğunluğu kilometrekareye 3.800 kişidir.

“Berlin’in mimarlara ve şehir planlamacılara verebileceği en büyük ders alçakgönüllülük. 1990’larda başlayan tüm mimari ve şehir planlama çabalarına rağmen, şehir fiziki ve sosyal zayıflıklarını onaramadı. Tek başarabildiği sahneler kurmak ve proje resimleri çizmek oldu.”
Jens Binsky

İstanbul:

İstanbul son yarım asırda %900, ve son 10 senede %27 büyüyerek 9,8 milyonluk fenomen bir şehre dönüşmüştür. Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan bu ünlü şehrin sınırları her geçen gün daha da büyümektedir. İş merkezleri genişledikçe, bu merkezlerden uzaklaşan toplum İstanbul eteklerine taşınarak sürekli bir iç göç yaratır ve uydu kentler oluştururlar. Hızla artan ihtiyaca karşılık İstanbul’un %95’i kentsel dokudan oluşurken nüfus yoğunluğu kilometrekareye 4.803 kişidir. Önümüzdeki 10 senede 1,5 milyonluk nüfus artışı bekleyen İstanbul, çok acil kentsel ve sosyal semtomlar göstererek dikkaleri üzerine çekiyor.

“Avrupalı olmak ve modernleşme isteğiyle güdümlenen İstanbul, doğasına karşı bir mücadele veriyor. Yapılan her estetik ameliyatla daha da deforme olan bu şehir, onu Avrupa ile bütünleştirme çabasına katılmış olan uluslararası eksperleri korkutuyor. Pekçok kimliğini yitiren şehirde gözlemdiği gibi İstanbul’da da şiddet yüklü tepkiler, kaybolan cenneti geri getirmeye uğraşıyor. Yanlış anlaşmalara son vermek ve ileriye yönelmek için en önemli unsur İstanbul içindeki farklı dünyaları birbiriyle tanıştırmak.”
Korhan Gümüş ve Elsa Mekki-Berrada

Londra:

Son 15 senedeki hızlı artış sonucu Londra’nın nüfusu 7,5 milyona ulaşmıştır. Londra yaklaşık 1.600 kilometrekarelik bir alana sahiptir ve nüfus yoğunluğu kilometrekareye 4.700 kişidir. Şehrin yarısı kamu alanı ve parklar olarak ayrılmıştır. Şehir belediyesi artan nüfusu şehir sınırları içersinde , yapısal yoğunluğu arttırarak çözmeye karar vermiştir. Londra pek çok milletin hem bir araya geldiği hem de seyahat ettiği bir şehirdir. Geçtiğimiz yıllarda, Londra servis sektöründe tüm dünyaya ulaşarak ekonomisini çok geliştirmiştir. Ancak şehrin güney ve doğu bölgelerindeki fakirlik artmış, ve yapılan incelemeler bu bölgelerdeki çocukların yarısının fakirlik sınırı altında yaşadığı yönündedir. Günümüzde şehir içi ulaşımın %34’ünü toplu taşıma oluşturur ve servis kalite ve kapasiteyi arttırmak Londra’nın yapacaklar listesinin en başında gelmektedir.

“Londra’da bazı bölgeler var ki geçmişte ne olduklarını unuttuk. Bir zamanlar eski otobüs depolarının bulunduğu Bartessa’da, artık şık sanat galerileri ve zengin çatı katı daiereleri göz dolduruyor. Sanki her mahalle bir boyuttan öbürüne devrilmiş gibi... Londra daha önce hiç bu kadar uluslararası bir şehir olmamıştı. Ev fiyatları 3 milyon Pound’a kadar ulaştı. Son 200 senedir batıya doğru büyüyen şehir, artık yüzünü doğuya döndü ve sonunda bu mahallelerde yükselen arsa fiyatlarından faydalanıyor.”
Devon Sudjic

Milano:

Son asırda %140 oranında büyüyerek nüfusu 1,3 milyona ulaşmıştır. Ancak son 10 senede Milano’nun nüfusu %1’lik bir düşüş göstermektedir. Şehrin yalnızca %10’u parklara ayrılmış ve nüfus yoğunluğu kilometrekareye 7.123 kişidir. Milano’da yaşayanların %25’ini Filipinler, Mısır ve Peru gibi pek çok ülkeden gelip yerleşmiş insanlar oluşturmaktadır. Avrupa Birliği’ndeki en zengin şehirlerden biri olan Milano’da kişi başına düşen gelir, İtalya geneline oranla % 35 daha yüksektir. Milano Avrupa’nın hem finansal hem de moda ve tasarım endüstrileri açısından önemli merkezlerinden biridir. Ancak, bu şehirde de nüfus yaşlanması gözlemlenmektedir.

“Benim de birebir şahit olduğum şu son 50 senede Milano kendini içe dönük ve sıradan bir şehirden dünyaya açılmış bir metropole dönüştürdü. Ancak yine de yeteri kadar kozmopolitleşemedi. Evet Milano’ın kozmopolitliği diğer İtalyan şehirlerini etkileyecek kadar gelişmiş; fakat diğer uluslararası merkezlerle yarışacak seviyede değil. Günümüzde bir Milanoez’in şamatacı tavırları artık yerini kedere bıraktı. Geçen seçimlerde adaylardan birinin de dediği gibi: Kurbağayı Öp - Milano’yu sevmek, imkansız bir görev!”
Guido Martinotti

Afrika
Kahire:

Yerleşimin 2.000 sene önce başladığı Kahire resmi kaynaklara göre bugün şehir merkezinde 7,8 milyon ve büyükşehir sınırları içersinde 15 milyona ulaşmıştır. Hızla artan kırsal kesimlerden endüstriyel ve ticaret sektörlerine göç, bu şehrin son asırda %890 büyümesinde en önemli etkendir. Son 10 senede göçlerin azalmasıyla bu oran %15’e düşmüştür. Nüfus yoğunluğu kilometrekareye 36.584 kişi olan bu şehrin %42’sini 20 yaş altındadır. Şehir merkezinde ev fiyatlarındaki ani artış, şehrin etrafındaki çölde uydu kentlerin oluşmasına neden olmuştur. Aralarında yeterli bir ulaşım ağı kuramayan bu kentler, şehir hayatını tercih eden Mısırlılar arasında populerlik kazanamıştır. Ancak şehir merkezinde bütçeye uygun ev yetersizliğinden Kahire halkının yarısından fazlası kaçak inşaatlarda yaşamaktadır.

“Pek çok yönden Kahire’yi geleceğin şehri olarak görebiliriz. Bu şehir bize hızla artan nüfusun dünyadaki pek çok şehri nasıl etkileceğini gösteriyor. Kahire aynı zamanda insanoğlunun yaşama dayanma sanatında ne kadar yetenekli ve hatalarını tekrarlamakta ne kadar inatçı olduğunu sergiliyor. ‘Dünyanın anası’ olarak adlandırılan Kahire, şehircilikle ilgili pek çok dersi vermeye hazır; tanınıp incelenmeyi bekliyor. Bu bağlamda tıpkı bir Sufi değişinde de olduğu gibi: İş bittiğinde tezgah kapanacaktır.”
Maria Golia

Johannesburg:

Son 15 senede her yıl %4 artış göstererek büyüyen Johannesburg’ün nüfusu günümüzde 3,2 milyona ulaşmıştır. Bazı araştırmacılara göre Johannesburg 2015 senesine kadar 15 milyona ulaşarak dünyanın en büyük 12. şehri olacaktır. Nüfus yoğunluğu sadece kilometrekareye 1.900 kişi olarak görünsede nüfus dağılımı eşit olmamış ve şehrin belli bölgelerinde yoğunlaşılmıştır. Son yıllarda Afrika’nın dört yanından bu şehre doğru bir göç başlamıştır. Artan millet çeşitliliği, şehri hem kültürel hem de ekonomik olarak etkilemektedir. Johannesburg nüfusunun üçte biri 20 yaşın altındadır. İşsizliğin 600.000 kişiye ulaştığı bu şehirde her 5 aileden birinin hiçbir geliri yoktur. Kendine yeterli mahalleler oluşturmak, şehirdeki sosyal kondisyonları düzeltmek açısından çok önemli bir rol oynamaktadır. Düzenli bir toplu taşıma ağı olmadığından özel aracı olmayan insanların şehir içinde ulaşımı neredeyse imkansızdır.

“Bugün Johannesburg’te yaşamak, sınırları olmayan bir dünyada harabeler içinde yaşamaya benziyor. Şehre kimliğini veren en büyük etken pek çok ayrı milletin burada buluşması. Hawkers ve Aston Martin burada karşılaşıyor. Armani ve Louis Vuitton’un da resmi olmayan değiş tokuş noktası burası. Fahişeler banliyölerde dolaşıyor. Şehrin yeni zenginleri hafta içinde yüksek duvarların ardında güven bulurken, hafta sonları Soweto’daki (küçük bir kasaba) sayfiye evlerine gidip kasaba hayatı yaşarmış gibi yapıyorlar.”
Lindsay Blemnir

Asya
Bombay:

Maharaşta bölgesinin başkenti olan Bombay, Hindistan’ın en kalabalık şehridir. Bu bölgede, İÖ 250’lerde başlayan yerleşim, günümüzde 11,9 milyonluk bir nüfusa ulaşmıştır. Tekstil ve IT servislerinin büyümesiyle son asırda %1.184 oranında bir nüfus artışı yaşayan Bombay’ın nüfus yoğunluğu kilometrekareye 3.400 kişidir. Diğer “mega-şehirlerde de görülen fakirlik, yetersiz sağlık hizmetleri ve yeterli iş kaynağının olmayışı gibi sorunlardan halkın çoğunluğu etkilenmektedir. Düzenli bir alt yapı sistemine bütçe ayrılamadığı için Bombay her geçen gün tükenme noktasına daha da yaklaşamaktadır. Vision Bombay 2013 senesine kadar şehirde yapılacak yenilikleri çerçeveleyerek, şehrin sorunlarının bir kısmına çözüm üretmeye çalışmaktadır. Bu projenin sonuçları Bombay’ın geleceğinde fandamental bir rol oynamaktdır.

“Bombay, Hindistan’ın en büyük, en hızlı, en zengin şehri. Yani hem ekonomik patlamayı hem de kamusal krizleri aynı anda yaşayan bir şehir. Bollywood (Hindistan’ın Hollywood’u) filmlerinin büyük kitlelere ulşması sonucu tüm Hindistan’ın hayallerindeki şehirdir Bombay. Bu şehir de hem ölüm, hem aşk, hem ticaret, hem de dinin aynı kaldırımda yaşandığına tanık olabilirsin. Burası “maksimum” bir şehir; herşeyin en uç noktada yaşandığı, “maksimum” bir kalbi olan Bombay...”  Suketu Mehra

Şangay:

Yüzölçümü 6.300 kilometrekare olan Şangay’a bir şehirden ziyade devlet demek daha doğrudur. Bu alanda yaşayan 18 milyon insanın üçte biri şehir merkezinde yoğunlaşmıştır. Şangay’ın çoğunluğu şehirleşmiş ve nüfus yoğunluğu kilometrekareye 2.900 kişidir. Hem sanayi, hem tarım hem de iskan alanları birbirine bitişerek adeta yamalı bir battaniye gibi merkezden şehrin eteklerine doğru yayılmıştır. Çarpık kentleşme tüm sürratiyle şehrin sınırlarına doğru ilerlerken, şehir merkezi kompleks bir yeniden yapılanmayı yaşamaktadır. Bir yandan arttırılan yapısal yoğunluk, yeşil ve kamu alanı projeleri, öbür yandan sosyal konut projeleri ve trafik düzenlemeleri Şangay’ın başta gelen projeleri arasındadır. Ancak Şangay’ın çözmesi gereken diğer önemli sorunların içinde işşizlik ve nüfus yaşlanması da bulunmaktadır.

“Şangay’ın sokakları hiçbir zaman boş değil. Tam aksine hiper-yoğun bir nüfusla dolup taşar. Sokaklarda özel ve genel kavramları birbirine karışır. Sokaklar kalabalık ama kamusal değil, iletişim halinde ama ticari değildir. Şangay’ın sokaklarına ne bir başka Çin şehrinde ne de batıda eş bulunamaz.”
Qingyun Ma

Tokyo:

Tokyo büyük şehrinin nüfusu yaklaşık 12,6 milyondur. Tokyo aynı zamanda nüfusu 35 milyon olan Kanto bölgesi içersindedir. Kanto dünyanın en büyük entegre bölgesidir. Doğal afetlere ve savaşlara rağmen Tokyo’nun nüfusu 20. yüzyılda sürratle büyümüştür. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kentsel bölge genişlemiş, çevresinde kurulan orta yoğunluktaki uydu şehirlerle tren yoluyla bağlanarak güçlü iş merkezleri oluşturmuştur. Şehir merkezi olmayan Tokyo’da kilometrekareye 5.660 olan nüfus yoğunluğu şehrin geneline eşit olarak dağılmıştır. Şehrin yalnızca %5’i yeşil alana ayrılmıştır. Büyümeyi yavaşlatan yasalarla nüfusu kontrol altına almayı başaran Tokyo’da gelecekte kayda değer bir büyüme beklenmemektedir. Tokyo’nun göğüslemesi gereken zorluklar şehri daha dengeli, doğayla barışık bir hale getirebilmektir.

“Tokyo’nun yayıldığı alanın büyüklüğü ve şehrin tarihi bir merkezi olmayışı onu Avrupa’daki şehirler gibi özel ve geneli, politik ve kişiseli birbirinden ayırmaktan alıkoyar. Tokyo daha ziyade birbiri üzerine süperpoze edilmiş akıntılardan oluşur. Tokyo’nun bu karışık görünümü altında kompleks ama istikrarlı bir kentsel sistem kuruludur.” – Momoyo Kajima ve Yoshiharu Tsukamoto

Güney Amerika
Bogota:

6,8 milyon nüfusuyla Kolombiya’nın başkenti Bogota, aynı zamanda ülkenin en büyük şehridir. 1960’larda süratele büyümeye başlayan şehrin nüfusu son 10 senede % 25 artmıştır. Son yıllarda bu artış dengelenmiş ve nüfus yoğunluğu kilometrekareye 4.150 kişi civarında sabitleşmiştir. Şehrin zengin nüfusu Kuzey - Kuzeydoğu bölgelerde yoğunlaşmıştır. Geçtiğimiz 30 senede Bogota çarpık bir şekilde büyümüş, sel ve toprak kayması gibi doğal afetlerden zarar görmüştür. 1999 senesinde başlatılan bir program, kaçak inşaatları kontrol altına almayı başarmış ve cinayet oranını da düşürmüştür. Son 10 senede belediye yol ve altyapı projelerinden ziyade toplu taşımacılığı ön plana almıştır. Bunun sonucu özel araçların sayısında %5 oranında bir düşüş yaşanmıştır. Bogota aynı zamanda, her gün 400.000 insanın faydalandığı 330 kilometrelik bir bisiklet yolu ağına sahiptir.

“Her mevsim renk değiştiren Bogota, içinde yaşayan insanlarını yansıtır. Hüzünlü ve yalın ritmiyle bambuco İspanyollar’dan bize kalan griliktir. Karahipler ve Afrika’dan esintiler şehrin rengini güneşe bular... 2.600 metre rakımda yerleşmiş bu şehrin farklı müziklerini dinlerken her türlü rengi yaşamak mümkündür.”
Armando Silva

Karakas:

Yalnızca 400 senelik bir tarihi olmasına rağmen Karakas’ın nüfusu 3,8 milyona ulaşmıştır. Şehir özellikle 20. yüzyılda %2.000 oranındaki büyümüş; ancak son senelerde nüfus artışı neredeyse durmuştur. Bu yavaşlamanın sebebi, Karakas’ın çevresinde oluşmaya başlayan uydu kentlerdir. Karakas’ın nüfusuna 2015’e kadar yaklaşık 160.000 kişi ekleneceği tahmin edilirken, bu rakam çevre şehirler için 4,25 milyondur. Günümüzde şehrin nüfus yoğunluğu kilometrekareye 13.980 kişidir.
Karakas Venezuella’nın Cordillera de la Costa bölgesinde dağların arasında dar bir vadidede bulunur. Yasa dışı aktivitelerin coğunluğu şehrin kamuya ayırdığı açık alanlarda yoğunlaşırken, şehir içi yol yetmezliği de Karakas’ın önemli bir sorunudur. Nüfusun %80’inin günde iki dolarla geçinmeye çalıştığı bu şehirde evlerin %40 izinsiz inşaat edilmiştir.

“Karakas’ın insanları düzensizlik ve hayat tehlikesi içinde yaşarken mutludur. Barış ve sosyal prensipler çerçevesinde yaşamak yerine, özgürlük hislerinin en önemli kaynağı kaostur. Eğer Karakas’taki deneyimimi tek bir kelimeyle tanımlamam gerekirse o zaman bu kelime “korku”dur; hiç beklenmeyen, umulmayan, garip, dengesiz, hayranlık veren bir korku... Karakas alışılmamış bir iştahı doyurur.”
Axel Capriles

Mexico City:

Günümüzde Mexico City metropolünde 18 milyon civarında bir nüfus yaşamaktadır. Bu şehir 20. yüzyılın sonlarında büyük bir ivmeyle büyümeye başlamıştır. Mexico City sınırları her geçen gün biraz daha büyüyerek birbirinden farklı sosyo-ekonomik ve fiziksel özellikler taşıyan bölgelere bölünmüştür. Düşük ev fiyatları ve mortgage planları aileleri şehir dışına çekmesine rağmen, şehir merkezi de son yıllarda kaybettiği nüfusu geri kazanmıştır.

Açık alanın yok denecek kadar az olduğu bu şehrin nüfus yoğunluğu kilometrekareye 20.894 kişidir.Günümüzde, Meksikalı şehir planlamacılarının en önem verdikleri sorun da bu yoğun nüfusun külttürel etkinlik ve park alanı ihtiyacıdır.

Şehrin en yoğun bölgesi olan Federal District’te yaşayan nüfusun yarısı başka bir yerde doğmuştur. Şehrin ışıklarına aldanan milyonlarca Meksikalı, ülkenin her bir yanından başkente göçerler; kültürleri, umutları ve korkuları sırtlarında... Bu şehir hayatı hayallerini pekçoğu gerçekleştirememiştir. %25’inin 14 yaş altında olduğu Mexico City nüfusunun üçte ikisi fakirlik sınırı altında yaşarmaktadır.

“Federal District adeta ister inan ister inanma haberlerinde gösterilen sakallı kadına benziyor. Bir yandan şehirde festivaller yapılırken öbür yandan da basın çevre kirliliği, toplu hastalıklar, güvenlik sorunları ve depremleri rapor ediyor. Herşeye rağmen hiçbirimiz bizi şehre bağlayan göbek bağımızı kopartabilmiş değiliz. (Dil bilimcilere göre Meksica Ayın göbeği demekmiş...) Biz bir kere bu sakallı kadına aşık olmuşuz...”
Juan Villoro

São Paulo:

São Paulo’nun nüfusu 10,6 milyon olarak gösterilirken, eğer büyük şehir sınırları içinde yaşayan nüfusu sayarsak önümüze 20 milyon civarında bir rakam çıkar ki bu da São Paulo’yu Güney Yarı Küre’nin en büyük şehri yapar. Son 45 senede nüfusu ikiye katlanan bu şehrin nüfus yoğunluğu kilometre kareye 6.993 kişidir.

Şehrin genel nüfusu sürekli artarken, şehir merkezi ve batı bölgesinde 1970’ten bu yana bir düşüş gözlemlenmektedir. Geleneksel ticaret merkezi terkedilmiş ve çevre evlerin %20’si boştur. Şehrin yayılarak büyümesi alt yapı yetersizli ve çevre kirliliği sorunlarını getirmiştir.

São Paulo her ne kadar kendini Brezilya’nın ekonomik merkezi olarak görsede, işsizlik ve suç oranlarının yüksekliği göz ardı edilemeyecek boyutlardadır. São Paulo’da ailelerin %20’si fakirlik sınırında yaşarken, nüfusun %20’si de işsizdir. Zengin mahalleler fakirlerden bir bıçak darbesiyle ayrılmıştır. Pek çok mega-metropolde görüldüğü gibi toplum zenginler ve fakirler olarak iki kutba bölünmüştür.

“Zengin saraylarını yok onun villası, bunun bahçesi gibi komik isimler vererek şehrin geri kalanından ayırırlar. Bu elit kesit dünyanın dört bir yanını gezer ve maalesef gördüklerinden kendi şehirlerini nasıl düzelteceklerine dair bir ders edinemezler. Kendi malikanelerinin dışında bu zenginlerin ne bir müze, ne bir sanat galerisi, ne iyi bir restaurant, ne de bir tiyatro görgüleri vardır. Ve kendi dünyalarında hapsoldukları için, geri kalan 18 milyonumuzun her gün yaşadığı enerji ve zevk dolu São Paulo’yu da hiç tatmamışlardır.”
Raul Justle Lores

Kuzey Amerika
Los Angeles:

Los Angeles 20. yüzyılda nüfusunu 10 katlayarak Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük metropolü haline gelmiştir. Şehrin nüfusu 3,9 milyon ve nüfus yoğunluğu kilometrekareye 3.041 kişidir. Tarih boyunca kendini küçük banliyölerin bir araya gelmesiyle tanımlayan Los Angeles, artık yapısal yoğunluğunu arttırmak zorundadır. Kaliforniya sahillerindeki yeşil kentlere zıt, güney Los Angeles’ta yeşil parklar çok azdır.

Amerikalılar Los Angeles’ı bir çok ayrı milletin ve kültürün bir araya geldiği, kendine has avantaj ve dezavantajları olan bir şehir olarak görürler. Şehir nüfusunun neredeyse yarısı ABD toprakları dışında doğmuştur. Pekçok alt-kültür bir araya gelerek şehri besler, kendi moda ve tutkularıyla çok değişik görsel bir peyzaj çizerler. Fakat Los Angeles’ın sosyo-ekonomik durumunu tarif edecek tek renk siyahtır. Dünyanın en zengin insanlarının evi olan bu şehirde nüfsun %20 si fakirlik sınırında yaşamaktadır. (Bu rakam Los Angeles’ ta aile başına ayda 1.000 dolar demek...) Özel araçlar günlük trafiğin çoğunu oluştururken, toplu taşıma yalnızca nüfusun %10’una hizmet etme kapasitesine sahiptir.

“Los Angeles nedir? Bir koloni şehri. Savaşılmış bir sehir. Sınırlarla bölünmüş bir şehir. Unutkanların, uyuyamayanların şehri. Endişeli şehir! Her şeye inancını yitirmiş bir melekler şehri. Ve bu şehir bizi hüsrana uğrattığında başka şehirlere yöneldik. Kimisi gerçek kimisi hayali, kimisi cehennem gibi. Artık şehvet üzerine kurulmuş şehirlerin modası geçti. Bu şehirler manzarayı bozuyor.”
D.J. Waldie

New York:

Son 10 senedeki güçlü gelişmenin sonunda New York 2000 senesinde 8 milyon barajını aştı. Şehir 830 kilometrekareye yayılmış ve bu alanın çeyreyi açık alana ayrılmıştır. Nüfus yoğunluğunun kilometrekareye 8.400 kişi olduğu New York ABD’nin en yoğun şehridir. Nüfusun çoğunluğu Manhattan bölgesinde yoğunlaşır, geri kalan bölgeler daha ziyade banliyö karakteri sergilerler. Dünyanın en zengin şehirlerinden biri sayılmasına rağmen New York nüfusunun beşte biri devlet yardımıyla yaşamaktadır.

“Her ne kadar nüfus artışının büyük bir yüzdesini göçmenler oluştursa da, New York hala moda düşkünleri, sanatçılar, müzisyenler, yazarlar kısaca şehir hayatından haz alanlar için de çok önemli bir merkezdir.”
Susan S. Fainstein

Konuyla İlgili Linkler
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.