Haberler

Çanlar İstanbul için çalıyor

Tarih: 14 Haziran 2005 Kaynak: Radikal Yazan: Korhan Gümüş
Haydarpaşa limanı ve çevresi "Dünya Ticaret Merkezi" adı altındaki bir proje ile uluslararası emlak piyasasına sunulacakmış. Projeyi görenlerin gözleri faltaşı gibi açılıyor. Yedi adet devasa gökdelen ve kalan boşluklara da kondurulan apartman irisi blokları görünce ben de şaşırdım. Bu müthiş "kentsel dönüşüm" projesini gerçekleştirmeyi kafalarına koyanlar kentin gelecekte nasıl biçimleneceğini çoktan öngörmüşler.

Bu 'proje' bir taraftan boş bir araziyi değerlendirme mantığını kente empoze ederken diğer taraftan da İstanbul için bir çifte standardı ortaya koyuyor: Bu kentte varsa yoksa korunacak(!) bir Tarihi Yarımada var. Gerisi önemli değil. Bu nedenle Tarihi Yarımada'nın tam karşısına kuleler dikilebilir! Nasıl kentin en önemli kamu mekânlarının tasarımını, projelerini müteahhitlik işlerini üstlenenler yapıyorlarsa, çıkar sermayesi de kente aynı profesyonellik dışı kurguyu dayatıyor: Kamunun bilgi üretimine yer açmadığı bir kentte çıkar sermayesi için profesyonelliğin bir anlam taşımadığı açık. Çıkar sermayesi ile kamu kol kola girmişler, yapsatçı müteahhit mantığı ile kenti, kentin elinde kalmış en gözde alanları bildikleri en ilkel yöntemlerle pazarlamaya çalışıyorlar. Savurganca yönetilen kamu kaynaklarındaki açıkları kapatmak için İstanbul satışa çıkarılıyor. Bu ilişkide profesyonelliğe, yaratıcı fikirlere yer yok. İstanbul'un küresel bir kent olduğunu vurgulayan, ülkeler arası bir coğrafyanın bağlantı noktası olduğunu gösteren en önemli simge, Haydarpaşa Garı yok oluyor. Apartmanlar içinde kalmış köşklere, daha doğrusu müştemilat binalarına benzetiliyor. "Bu kadar da olmaz" denecek şeyler bununla da sınırlı değil: Çıkar sermayesi ile kamu işbirliğinin doğal bir sonucu olarak proje kapsamındaki alan özelleştiriliyor. Yani bir özel mülk gibi halka kapatılıyor. Bu proje yapıldığı takdirde iki semt arasındaki bağlantı Karacaahmet Mezarlığı içinden geçen yola taşınacak, Kadıköy-Üsküdar yolu tarihe karışacak!

Kamu beyniyle düşünmeli

Bir de madalyonun diğer yüzü var: Bir tarafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi kentin çevre planlarını hazırlatıyor. Diğer tarafta özel yasa ile kent yönetimi devreden çıkarılıyor. Kentin en önemli kamu alanlarından biri Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından projelendiriliyor. Bu gidişe ne demeli? Bölgeyi özel yatırıma açma girişimi kentin gelişme stratejilerini, planlarını askıya alıyor, diyemiyorum. Diyemiyorum, çünkü böyle bir şey yok. Çünkü birtakım uzmanlar 'planlama' adı altında kendi fikirlerini sergiliyorlar. İstanbul için kendi fikirlerini temsil etmeyi 'plan yapmak' zannediyorlar. Böyle olunca hizmet üretmesi gereken çıkar sermayesi karar üretiyor. Kent yaratıcı fikirler, finansman yöntemleri geliştiremiyor. Bu proje kent yönetimi ile ilgili antidemokratik bir gelişmeye işaret ediyor: Uzmanlık alanındaki kurumlar kendi içlerine kapandıkça, kamu yönetimlerinin müzakere ortamlarında yalnızca çıkar sermayesi yer alıyor. Bu durum kentin enerjisini yok ediyor. Bu noktada sorgulanması gereken konu şu: Kentsel dönüşüm başlığı altında kentin amaçlarını kim belirleyecek? Kapalı kapılar ardında çıkar sermayesi mi? Çıkar sermayesinin kendi amaçlarını gerçekleştirmesi bir kentin amaçlarının belirlenmesi için yeterli olabilir mi?

Dur demenin zamanı

Kentlerin yarıştığı bir ortamda İstanbul böyle tepeden inme fikirlerle, projelerle ayakta kalamaz. Yönetimler yalnızca çıkar sermayesi ile hareket ettikçe, kentin ufku daralıyor ve bundan herkes zarar görüyor. Bu nedenle kentin yaşaması gereken dönüşüm, ilk önce kamu fikrinin dönüşümünde olmalı. İstanbul'da planlama işlevi bir an önce şeffaflaşmalı, STK'lar ortak olarak işe katılmalı ve kenti temsil eder hale gelmeli. Bu gidişe, çıkar sermayesinin kente dayattığı projelere dur diyebilmenin başka bir koşulu yok. İstanbullular olarak ilk önce bu projenin derhal durdurulmasını istemeliyiz. Başta kent yönetimi olmak üzere bütün İstanbul halkını, bir kötü yönetim örneği olduğu için bu projeye karşı çıkmaya çağırmalıyız. Ama bununla yetinmemeliyiz. Çıkar sermayesinin kendi amaçlarını kente dikte etmemesi için, kent yönetiminin planlama işlevlerini kentle paylaşmasını talep etmeliyiz. Uzmanların kapalı kapılar ardında İstanbul'u planlamaya çalıştığı bir ortamda kent yönetiminin güçlenemeyeceğini, planlamanın yalnızca bir grup insanın uğraşı olmadığını bıkmadan, usanmadan ve çok daha güçlü bir sesle, bundan zarar gören halkla birlikte söylemeliyiz. Kamunun dönüşümünü yalnızca 'özelleştirme' olarak anlayan bu gidişe dur demek için artık fazla bir zamanımız kalmadı. Yoksa bu kentte yaşamamız çok zor.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.