UIA Mimarlık Kongresi için Amerika’dan iki profesör ve bir mimar Türkiye’ye geldi. Amaçları yapacakları sunumla kendilerini derinden etkileyen bir eğitmeni, disiplinlerarası bir düşünürü, Colage City kitabının yazarı Colin Rowe’u anlatmak.
Minneapolis Maryland Üniversitesi Mimarlık Bölümü Başkanı Profesör Garth Rockcastle, yine aynı üniversitede Mimarlık Bölümü’nde eğitim veren Profesör William Bechhoefer ve Washington DC’den mimar Stephen Muse, ilişkileri Colin Rowe’dan birlikte ders aldıkları zamana kadar uzanan Kaya Arıkoğlu’yla birlikte sunumlarını yapacaklar.
Bechhoefer’ın kendisine ayrılan zaman diliminde yaz okulları ve mimarlık eğitiminde çok kültürlülüğün önemi üzerinde duracağı sunumun Rockcastle, Muse ve Arıkoğlu tarafından yapılacak olan kısmı Colin Rowe ve etkilerine yoğunlaşmış olacak. Ancak bu sadece bir kişiyi anlatmaktan ibaret bir sunum değil. Rowe’un kendini klonlama tutkusundan arınmış, öğrencilerinin birey olarak varolmasını sağlayan akademisyen kimliği, hayata bakışı, dünyayı ve tarihi kritik etme yöntemleri, mimarlığı ve kenti birbirlerine indirgeyerek bağdaştırması ve anlatması, derinden gelen ancak uzun süreler sonra gerçek manada anlaşılabilen etkileri anlatılacak. Rowe’dan eğitim alan, sonrasında hayatlarının büyük kısımlarını ayrı geçiren bu üç mimar yıllar sonra birbirlerinin pratik ve teorik anlamdaki işlerini görmüş ve irdelemiş olarak Rowe’un fikirlerini ve etkilerini tekrar konuşacaklar. Yani Colin Rowe’u anlatırken bir yanda da izlerini arayacaklar.
UIA Mimarlık Kongresi öncesi Osmanlı şehirlerindeki tarihi dokuyu ve kentleşmeyi görmek için Esendal Turizm’in rehberliğinde Safranbolu’dan Edirne’ye uzanan yolculuklarının bir kısmında bu dört mimara eşlik ettik ve sunumları üzerine küçük sohbetler gerçekleştirdik.
Aşağıdaki yazıda Colin Rowe’un izlerinin çok küçük bir parçasının anlatımını bulacaksınız. Ancak Rockcastle, Muse ve Arıkoğlu’nun kendilerinde yıllar geçtikçe bu felsefe temelli “mimarın” izlerini arayışları esnasında ne bulduklarını görmek, kurgulanan mimarlık-kent ilişkilerine bir de Rowe’un öğretileri ile bakmak istiyorsanız 5 Temmuz Salı günü İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla’da saat 14:00 – 16:00 arasındaki bu sunumu kaçırmayın.
Stephen Muse
Stephen Muse, Washington DC’de Muse Architects isimli bürosuyla birlikte mimarlık mesleğini pratik anlamda gerçekleştiren bir mimar. UIA Mimarlık Kongresi’nde yapacağı sunumun Colin Rowe’un bir mimar olarak yorumlanması olacağını söylüyor. Colin Rowe’un mimar olmaması dolayısıyla mimarlığın dayatılan sınırlarıyla boğulmamış bir insan olması Muse için özellikle önemli bir nokta. “Onunla birlikte çalışırken, ondan ders alırken sonrasında neye benzeyeceği hakkında en ufak bir öngörünüzün olmadığı muhteşem fikirler öne sürerdi” diyor Muse ve ekliyor;
“Eğer bir mimarla birlikte çalışıyor, ondan eğitim alıyorsanız ve bu kişi çok baskın bir tarzı olan birisiyse onu kopya etmemek elde değildir. Colin Rowe’un pratik manada hiçbir işi yoktu. Onu asla taklit edemezdiniz.”
2000 yılında hayatını kaybeden Colin Rowe, çalışmalarında kentsel planlama ve tasarım üzerine yoğunlaşmış ve bunun ötesine geçmemeyi tercih etmiş. Muse, 1983 yılından bu yana ofisindeki mimari çalışmalarında Rowe’un bu etkisini çok yoğun hissetmiş. “Çalışmalarımı yorumlarken zamanla mimarlığın bana gore büyük bir resme bakmak olduğunu farkettim” diyor Stephen Muse. “Colin ile birlikte çalışmalarım plan yapıp onları bitirmiş olmakla sınırlı değildi. Yaptığım her binanın kontekste uyup uymadığını ve daha sonra konteksti daha geniş okumak için fırsat verip vermediğini araştırırdık.”
Muse, buraya sunum için gelirken Rowe’un söylediği sözlerini hatırlamaya çalışmış, “Ancak çok azını hatırlayabildim” diyor. “Çünkü Rowe’un stüdyosu bize ‘bunu yapmalısın ya da bunu yapmamalısın’ dediği bir yer değildi. Orada planlara ve yaklaşımlara baktığımız, fikirleri tartıştığımız yumuşak bir süreç yaşıyorduk. Rowe asla tam bir sonuca ulaşmazdı, tam doğruyu yakaladığımızı düşündüğümüz anda ‘bir de bu yol var, neden bunu da denemiyorsun’ diyerek yeni bir fikir ve çözümle ortaya çıkardı” diyor Muse.
Muse sunumunda tasarım değerlerinden ve mimarlık felsefesinin duruşundan bahsedecek. Bunların neyin önemli olduğu aranırken bulunan değerler olduğunu söyleyen Stephen Muse, Colin Rowe’un en önemli etkisinin bu değerleri geliştirmesine yardımcı olması olduğunu söylüyor;
“Neyin önemli olup olmadığı işinizin neyle ilgili olduğuna bağlıdır. Bir bina yaparken gerçekten de sizin için neyin önemli olduğuna odaklanmanız gerekir. Ve tabii işinizin neyle ilgili olacağına.”
Garth C. Rockcastle
Maryland Üniversitesi Mimarlık Bölümü Dekanı Profesör Garth Rockcastle, sunumunda hem yazılı hem de pratikteki işleri üzerinde Rowe’un etkilerine odaklanacak. “Asına bakarsanız son on yıldır Colin’in yazılarına dönerek, onları okuyarak çalışıyorum. Tekrar tekrar keşfederek, işlerim ve benim üzerimdeki etkisini düşünerek ve ne kadar önemli olduklarını farkederek…”
Rockcastle, çalışmaya başladığı ilk 15 sene bütün işlerinin salt kendi düşüncelerinden oluştuğunu sanıyormuş. Sonra sonra Colin Rowe’un etkilerinin düşündüğünden fazla olduğunu fark etmeye başlamış ve bu etkileri keşfetmeye karar vermiş; “Bu konuda ilk işim üniversiteye bir dönem boyunca öğrencilerin Colin’in işlerine yoğunlaşacağı bir ders önermek oldu. Colin Rowe’dan ders almış ya da bir şekilde etkilenmiş diğer önemli akademisyen ve mimarları da davet ettim. Öğrenciler dönem boyunca baştan sona Colin’in fikirlerini öğrendiler. Bu benim için de çok önemli bir fırsattı. ”
Bu dersi Colin’i tekrar keşfetmek için gireceği sürecin bir başlangıcı olarak gören Rockcastle, Colin’in işlerine tekrar odaklanmış. UIA Mimarlık Kongresi’ni de bu keşif yolculuğu için çok önemli görüyor. “İşlerimiz ve birbirimiz üzerinde Rowe’un etkilerini görmek ve bunları karşılaştırmak için UIA çok iyi bir seçenekti”
Garth C. Rockcastle, koşulların önemi üzerinde özellikle duruyor. Rockcastle’a göre önemli olan mimar olarak koşulları nasıl okunduğu, nasıl anlaşıldığı ve içindeki ihtimallerin keşfedilip keşfedilmediği. Bu noktada Colin’in önemine değiniyor, Colin kendisine kontekstin nasıl okunacağı konusunda çok önemli bir yol açmış.
“Colin sadece fiziksel konteksti okumam da değil bize mimarlığı anlamak ve birşeyler yapmak adına motivasyon veren gelecekteki koşulları da okumama yardımcı oldu. Colin sürekli birşeylerin neden başka türlü değilde bu şekilde olduğu ile ilgili hikayeler anlatırdı. Bu sadece fiziksel sonuçları okumak değildi, aynı zamanda bir çok katmandan oluşan gerçekleri görmekti. Colin’in Roma çalışması bunun için iyi bir örnekti. Tarihten yola çıkarak Roma için kurgusal bir gelecek yaratmıştı. Bu onun dünyayı anlama yöntemiydi.”
Colin Rowe’un Rockcastle’ı en etkileyen yönlerinden biri bu olmuş: Neden birşeyin başka bir hale değilde bu hale geldiğini anlamak. Bu etkinin kendisine materyal dünyadan materyal olmayan dünyaya bakışında çok daha pratik düşünme yöntemeleri kazandırdığını da söylüyor.
Rockcastle konuşmamızın sonuna doğru Rowe’un özgürleştici yanını çok güzel açıklıyor;
“Kullandığım kelimeler, kurduğum cümleler Rowe’un kelimeleri değil. Bunlar benim onun etkilerini araken kullandığım kendime ait kelimeler.”
Kaya Arıkoğlu
Maryland Üniversitesi’nde mimarlık eğitimini tamamlayan, Cornell Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimini aldıktan sonra mesleğini Amerika’da uzun yıllar devam ettiren, ve son 12 yıldır da Türkiye’de kariyerini sürdüren Kaya Arıkoğlu sunumunda kendi kentsel tasarım projelerinden örnekler vererek hocası Colin Rowe ile düşünsel bağlantılarını sorgulayacak.
Kaya Arıkoğlu, hocası Colin Rowe’un Türkiye’de çok tanınan bir akademisyen olmadığı halde onun düşüncelerinden faydalanan Peter Eisenman, James Sterling hatta Rem Koolhaas gibi star mimarların Türkiye de çok iyi tanınıyor olduklarını hatırlatıyor. UIA’daki bu sunumun Rowe’un fikirlerini tekrar ele almak ve tanıtmak için çok iyi bir fırsat olduğunu da ayrıca belirtiyor.
Kent ve mimari arasında ki ayrılmaz bağı ve uyumu önemseyen Arıkoğlu sunumunda geçmişe ve geleceğe dönük nostaljileri eleştirirken kentsel tasarımın daha güncel ve insancıl olmasını Colin Rowe’a göndermeler yaparak öneriyor. Arıkoğlu geleneksel kentlerin bütünsel karakterinden bahsederken mimarların, sadece bireysel yapılara önem vermeleri yerine, arka planda kalan kentsel dokuya önem vermeleri gerektiğini hatırlatıyor.
“ Kentsel tasarım aynı mimari gibi mekansal kurguya önem verir. Böylece sokak ve meydan gibi kamusal alanlar bilinçli olarak estetik düzen kazanır. Bireysel yapıların varlıkları ve önemleri küçümsenemez ama, ancak kent bir bütün olarak tasarlanınca kendi varlığı oluşur ve bu varlıkla kişiliği belirlenir”