Arkitera Platform 2004-2005 Değerlendirme Toplantısı’nda, 2004 Ekim ayından bu yana yapılan Platform Toplantıları’nın genel çizgisini açıklayan İhsan Bilgin, kentlere bakarken ve kentler üzerine konuşurken içinde bulunduğumuz puslu havanın, bulanıklığın nasıl dağılacağını şöyle açıklıyor;
“Eğer birşeyin spesifik ve özgül yanı bulunursa bu o şeyin pozitif algılanmasını sağlar. Eğer ortada özgüllüğün olmadığı bir durum varsa bu, herşeyin biribirine benzediği kaotik bir ortama gönderme yapar ve herkesi umutsuzluğa düşürür.
İşte Arkitera Platform Toplantıları’nda kentlerin spesifik ve özgül yanlarını bulmadaki amacımız buydu: Kente yeni bir gözle, umutsuzluğa düşmeden bakabilmek. ”
Arkitera Platform 2004-2005 Değerlendirme Toplantısı, 5 Temmuz Salı günü İhsan Bilgin’in moderatörlüğü’nde, Murat Güvenç, Emel Göksu, Emre Arolat, Aykut Köksal, Hasan Özbay ve Nevzat Sayın’ın katılımıyla UIA Mimarlık Kongresi kapsamında Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde gerçekleştirildi.
Aralarında Atilla Yücel, Tansel Korkmaz, Korhan Gümüş, Ahmet İğdirligil, Can Çinici, Boğaçhan Dündaralp, Kerem Erginoğlu ve Hasan Çalışlar gibi akademisyen ve mimarların da olduğu 300 kişilik bir katılımla gerçekleştirilen bu son toplantı yıllardır süregelen “kentten bıkmışlık” durumundan sıyrılma çabasıyla kente bakışın genel bir özetiydi.
İhsan Bilgin’in konuşmacılara söz vermeden önceki sorusu toplantıların bu amacını hedefliyordu: “Kente nasıl bakarsak daha imkanlı, nasıl bakarsak kendimizi sınırlamış oluruz?”
Algı Biçimlerimiz Değişti, Sıra Dilimizde
İlk sözü alan Murat Güvenç, dünyayı algılama biçimlerimizin değişmesi ile konuşmasına başladı. “Mimarlık kentleşmenin nersinde?” sorusuna verilen cevabın yıllara, dönemlere göre değişeceğini belirten Güvenç’e göre kentler değişirken kenti algılayışımız ve kentleri ele alış biçimlerimiz de değişiyor. “Bildiğimiz dünyanın sonlarına geldik” diyen Murat Güvenç bunun “dünyayı bilme biçimlerimiz”in değiştiği anlamına da geldiğini vurguladı.
Ulus devletlerin territorial devletler olmaktan çıkıp elektronik devlet olmaya başladıkları, sınırların iletişimin uzadığı yere kadar gittiği bu dönemde kentlerin de ağ tipi kent haline geldiğini belirten Güvenç’ e göre kentler hakkında konuşmanın tek yolu “temsil”den geçiyor. “Kentleri dillendirmek ancak kentlerin temsilinden sonra mümkündür” diyen Güvenç değişen algılama yöntemlerimizle birlikte yeni temsil modelleri bulmamız gerektiğini belirtti.
Muhalefet Kültürünü Oluşturmak
Uzun yıllardır kentler üzerine yaptığı işlerden örnekler ve veriler aktararak konuşmasını bitiren Murat Güvenç’ten sonra söz alan Emel Göksu, kentle kurduğumuz ilişkideki temel problemlerden birine “muhalefet etme” yöntemlerine değindi.
Muhalefetin, muhalefet edebilmenin tehlike içeren noktaları vardır; Bunlardan ilki gerçekten de bir muhalefet kültürüne sahip olmaktır; eğere bu konuda geleneksizseniz muhalefeti amaca ulaşmak için değil sadece direnebilmek adına yaparsınız. İkinci tehlike içeren nokta muhalefeti katılaşmış biçimiyle değil, daha kıvrak bir yöntemle yapabilmektir. Eğer kökleşmiş muhalefet etme geleneğiniz yoksa, üstüne üstlük muhalefet körleşmiş bir biçimde yapılıyorsa çoğu zaman yıkıcı sonuçlar alınabilir.
Emel Göksu’da İzmir üzerinden yola çıkarak kapitalizm, sermaye ve mekan üretimi-tüketimi üzerinde durarak “mevzi direnişi”nin yani bir diğer deyişiyle “mevzilerde muhalefet yapma”nın bireysel ve toplumsal önemine değindi.
En kısa zamanda maksimum kara ulaşmanın amacında olan kapitalizm, herşeyi olduğu gibi kenti de bu amaç doğrultusunda biçimlendirir: Mekandan sonsuz kar elde edebilmek adına mekanlar birbirine benzeşir. Göksu’da bu noktada mekanın tektipleşmesinin mekan kullanıcılarının tek tipleşmesine yol açtığına değindi. Emel Göksu işte tam bu noktada çok önemli bir yere değiniyor;
“Kentler bu kadar gözümüze aynı gelirken biraz çabayla aslında çok özgül yanlarının olduğunu farkedebilmenin sebebini mekan kullanıcılarının modernitenin parametrelerine direnmeleridir.”
“Mevzi direniş” olarak nitelediği muhalefet yöntemiyle Emel Göksu aslında çok yalın ve iyi bir çözüme değiniyordu: Grupların kedilerine mevziler belirlemesi ve direnişlerini bu mevzilerde göstermeleri. Emel Göksu’nun gösterdiği bu çözüm muhalefetin tasarımı yıpratıcı katılığını yok ederken aynı zamanda bütün problemlere tümden direnmenin çaresizliğine de cevap veriyor.
Mimarlık Bilgisinin Tanımı
Üçüncü konuşmacı Emre Arolat mimarlık mesleğindeki deneyimlerine dayanarak parsel ölçeğinin kent için gözardı edilen önemini vurguladı. Arolat, parsel ölçeğinde derinleşmenin aynı zamanda kentin problemlerine de çözüm olacağını, problemlerin tümüne karşı zayıf bir savaş vermektense Emel Göksu’nun tabiri ile mevzide savaşmanın çok daha iyi bir çözüm olacağını öne sürdü.
Aykut Köksal, “Mimarlık Kentleşmenin Neresinde?” sorusuna “Mimarlık Bilgisi Kentlerin Neresinde?” sorusuyla karşılık vererek konuşmasına başladı. Mimarlığın kentlere birşeyler öğretebilmesi ve kentlerden birşeyler öğrenebilmesi için kentle ilgi bütün katmansal bilginin mimarlığın bilgi üretimi dahiline girmesini savunan Köksal, mimarlık bilgisinin baştan tanımlanması gerektiğini öne sürdü. Köksal, “Mimarlığın kendi özgül üretim bağlamı, kentle nasıl ilişki kurar, kente nasıl değer?” sorusunun önemine de değindi.
Ankara’da mesleki yaşamına devam eden Hasan Özbay, Ankara kentleşmesi üzerine gösterdiği dialarıyla kentsel planlama, kendiliğinden kentin üretilmesi ve mimarlığın ilişkisini açıkladı. Son konuşmacı Nevzat Sayın, mimarlığın başkaları tarafından kendisine biçilen yerde durduğu fikri ile Türkiye’de özellikle de İstanbul’da kentsel mekan üretimi ve mimarın bunun dışına itilmesi problemine Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki yapı üretiminden örnekler vererek değindi.
İzleyicilerden daha çok “kentleşmedeki kötü gidişat üzerine ne yapılabilir ve mimarların rolü ne olmalıdır” üzerine gelen sorular ve konuşmacıların cevapları ile toplantı sonlandı.
2004 yılının Ekim ayında Diyabakır’dan başlayarak sırasıyla Antalya, Ankara, Bursa, Eskişehir, Trabzon, İzmir, Adana’ya yapılan geziler ve toplantılarla devam eden ve İstanbul’la sonlanan Arkitera Platform Toplantıları şimdiye kadar 2500 kişi tarafından izlendi. Günkut Akın, Murat Güvenç, Aykut Köksal, Mete Tapan, Tansel Korkmaz, Emel Göksu gibi mimar ve kent planlamacısı akademisyenler, Nevzat Sayın, Emre Arolat, Han Tümertekin, Mehmet Kütükçüoğlu gibi mesleğinde deneyimli mimarlardan oluşan 40 kişilik bir katılımcı grubu her kentte izleyicilerle buluştu, tartıştı ve soruları yanıtladı.
Arkitera Platform Toplantıları’nda,
Kentlerden asla aynı ve eskimiş sözlerle bahsedilmedi, yakınılmadı.
Kentlerin üstündeki katmanlar olduğu gibi kaldırıldı ve her kentin kendine özgü yanları ortaya çıkarıldı.
Kentleşme üzerine konuşabilmek için yeni bir dil aranmaya, yeni bir dayanak noktası bulunmaya çalışıldı.
Arkitera Platform Toplantıları sonucunda,
Şimdi ise bütün bu çabaların ve arayışların herkese ulaşabilmesi için bütün toplantılar, bütün fikirler bir kitap haline getirilecek.
Kente yeni bir bakıştan sonra yeni bir “yazı” ile yaklaşabilmek için...