22. Dünya Mimarlık Kongresi için İstanbul’a gelen Bağdat doğumlu İngiliz vatandaşı mimar Zaha Hadid, İstanbul’un, mimari konusunda Mimar Sinan’dan sonra yeni bir isme ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Mimar Sinan’dan sonra İstanbul’da yapılan eserlerin birbirine benzediğini ve şehre yeni bir renk katmadığını belirten Hadid, “Sinan’ın muhteşem eserleri var. Benim üzüldüğüm, ondan sonra hassasiyet adına bir şey verilmemiş şehre. Mimar Sinan’dan biraz uzaklaşmak lazım. Yeni bir dil lazım. 60’lardan, 70’lerden iyi, ilginç örnekler var; ancak 80’lerde daha kötü ve benzer eserler yapılmış.” diye konuşuyor.
‘Mimarinin Divası’ olarak tanınan Zaha Hadid, Mimarlık Kongresi boyunca kaldığı Çırağan Sarayı’nda Zaman’ın sorularını cevapladı. İstanbul’un değişen şehir koşullarına uygun yeni bir mimariye ihtiyacı olduğunun altını çizen Hadid, İstanbul’un modern dünyaya uygun olarak yeniden planlanması gerektiğini düşünüyor. İstanbul’un topografyasına ve bulunduğu konuma hayran kaldığını belirten Hadid, “İstanbul’un son dönemdeki yapıları birbirine benziyor. Yeni çalışmalar yapılırken biraz da risk alınmalı. Yapılar güvenli ve aynı zamanda zarif olması gerekirken, benim gördüğüm güvenli ve çirkin yapılar. İstanbul’a çok farklı şeyler yapılabilir. Birinin bunu yapması lazım.” dedi. Dünyadaki her şehrin bölgesel ve kendine özel problemleri olduğunu hatırlatan Hadid, “İstanbul’u düşünürken bu şehri sadece sorunlarıyla hatırlayamayız. İstanbul’a dışarıdan baktığımda toplum için kritik olan haber, bilgi, eğitim imkanlarını görüyorum.” diyor.
Hadid, Irak konusu açıldığında konuşmak istemezken bir süre sonra konuyu kendisi açıyor. ‘Irak bitmeyen bir trajedi olacak.’ diyen Hadid, İslam dünyasının Irak’ın geleceğinde aktif rol oynamasını istiyor. Dünya halkının Irak’ta yaşananlara hassas olduğunu belirten Hadid, “Kim gelip oradaki problemi çözecek, bilinmiyor. Politikacılar sorunun çözülmesini engelliyor.” şeklinde konuşuyor. Hadid, Irak’ta insanların, birbirlerini anlayabilmesini sağlayacak, onları bir araya toplayacak makul bir akla ve lidere ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Irak’taki birçok yapının ahşap olduğunu belirten Hadid, Pera Palas Otel’e gittiğinde kendisini Irak’ta gibi hissettiğini anlatıyor. Mimar için aile hayatının ve geçmiş hayatın, meslek yaşamında önemli yeri olduğunu belirten Hadid, kendi mimarisinde aile hayatı ve yaşadığı ortamın etkisini gösterdiğini anlatıyor. Hadid, hayatını ve eserlerini şöyle özetliyor: “Laik bir aileden geldim, rahibe okulunda Hıristiyanlık eğitimi aldım. Aynı zamanda Müslüman bir ailenin kızıyım. Kimse bana dinimin ne olduğunu sormadı. İslam birçok kültürün aynı anda yaşanabileceği bir din. Geometri, matematiğe olan ilgim eserlerime renk katıyor.”
Dünyada ticari yapıların hızla arttığına işaret eden Hadid, bu ticari yapıların şehrin mimari yapısını bozduğunu savunuyor. Amerika’da New York ve Chicago’da aşırı bir yapılaşma olduğunu belirten Hadid, “Bu yapılanma şehir için korkunç bir şey. Şehirlerin daha kusursuz, saf yapılaşmaya ihtiyacı var.” şeklinde konuşuyor.