Kamusal alanda sanat üretimi Semazen Heykeli’nden sonra şu anda Fatih Heykeli ile yine karşımıza çıkıyor. Ancak bu iki olay arasında süreç açısından önemli bir fark var: Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın iradesiyle Haydarpaşa Mendireği'ne bir Fatih Heykeli yapılacağından ve bunun tartışmaya açık değil tam anlamıyla Kültür Bakanlığı'nın isteklerine uygun olarak üretileceğinden geçen haftalarda kesin bir dille bahsediliyordu. Bunun için bir yarışma düzenlenecekti; yarışmanın konusu, çıkacak ürünün biçimi ve malzemesi, yeri ve çevresiyle kuracağı ilişki en başından belirtilmişti. Anıtın Fatih Sultan Mehmed’in komutanlığını, devlet adamlığını, sanatçı kimliğini ve İstanbul'un fethini simgelemesi beklendiği yarışmada sanatçıya bırakılan tek şeyse “hayalgücüydü”.
Yarışma gerçekleştirildi, ancak çıkan ürünler yeterli görülmedi. Yarışmanın uluslararasına çevrilmesi kararına varıldı. Yer konusunda ısrar edilmeyeceği, şartnamede bazı şeylerin değiştirileceğinden bahsedildi.
Ancak gözden kaçırmamamız gereken bir şey var. 2006 yılında bitirilmesi öngörülen bu şey sadece bir heykel değil: Kamusal alana yapılan sanat eseri çevresinden kopmaz, onunla ilişkiye girer. “Heykel” sanat eseri olmasının getirdiği kalkandan dolayı dönüşmez ama kent mekanını, kent bilincini dönüştürür. Kültür Bakanlığı’nın üret(tire)ceği şey Doğan Hızlan’ın düşündüğü gibi sadece bir sanat eseri değil bir kent mekanı ve bir kent bilincidir.
Yarışma uluslararasına çevrilmiş, yeri konusunda ısrar edilmeyeceği sözü verilmiş bile olsa kamusal alanda sanat üretiminin nasıl olacağı ve İstanbul’un bir simgeye ihtiyacı olup olmadığı mutlaka tartışılmalıdır.
Yarışma Yöntemi
İlhan Koman Vakfı bir süredir BİS (Beldemiz İçin Sanat) adı altında bir proje yürütüyor. Proje çok kabaca şöyle; çocuklar heykel yapacaklar, daha sonra bu heykellerden 4 tanesi anıtsal boyutlarda büyütülerek İstanbul’un 4 farklı semtine yerleştirilecek. 12 yaşındaki Yaşar Özen’in yaptığı heykel şu anda Sadabad Kültür Merkezi’nde görülebiliyor.
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen, İstanbul’daki ilçe belediyeleri ve sivil toplum örgütlerinin büyük desteğiyle gerçekleşen bu projenin tanıtım yazısının ilgi çekici bir yanı var;
“Bis: Çocuklardan Kamusal Alanda Sanat
İlhan Koman’ın bilimsel ve sanatsal mirası ile çocuk yaratıcılığını birleştiren BİS projesine katılan çocuklar, önce İstanbul için yapılmış heykelleri gezdiler...3 ay süren atölye çalışmaları sırasında eğitmenler ve sanatçılarla çalışan çocuklar, kendi mahallelerinde gerçekten görmek istedikleri sanat eserlerini yarattılar. İşte onların yarattığı bu yüzlerce eser içinden seçilen 4 tanesi anıtsal boyutlarda uygulandı ve önümüzdeki 2 ay içinde İstanbul’un 4 farklı semtine yerleştiriliyor!”
Yarışmanın yöntemi hakkında çocuklara kamusal alanda heykel tasarlattıran İlhan Koman Vakfı’nın BİS projesinden birşeyler öğrenebilecek olan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, heykelin “Savaşçı ve Fetihçi” imgeler taşımasını da sorgulayan Korhan Gümüş’ün sorduğu soruyu kendilerine sorması gerekiyor;
“Belki biliyorsunuz, İstanbul 2010 yılı için AB’nin en kapsamlı kültür programı olan Avrupa Kültür Başkenti adayı. “Avrupa Kültür Başkenti olmak isteyen bir kentin ne yapmaması gerekir” diye sorarsanız, hiç kuşkunuz olmasın “işte örnek, böyle bir heykel dikmektir” diye cevap verilecektir. Avrupa Komisyonu hiç merak etmeyin, “550 yıl önceki bir mesele ile ilgili savaşçı ve fetihçi imgeler taşıyan bir ‘sanat eseri’ dikerek (evet kullanılan sözcük bu) barışçı, paylaşımcı amaçlar taşıyan bir Kültür Başkenti asla olunmaz” diyecektir.”

