Haydarpaşa Limanı dönüşüm projesi mimarlık ve şehircilik gündemini meşgul eden bir konu. Daha farklı ölçeklerde ve yaklaşımlarla bakıldığında ise birçok disiplini ilgilendiren alt başlıklara sahip. Şu an kamu ulaşımına kapalı olan limanın açıldığında ne olacağı, mevcut kamusal ve tarihi alanların nasıl dönüşeceği, projenin ekonomik dengeleri ve fizibilitesi, kent planı içerisinde durduğu nokta bu başlıklardan sadece birkaçı. Sosyal bilimcilerin, tarihçilerin, kent plancılarının ve hukukçuların farklı kaygıları, Haydarpaşa Projesi’nin son yılların en önemli tartışmalarından biri olduğunu gösteriyor. Bir tarafta mevzuatlar, yasalar ve uluslararası anlaşmalar, diğer tarafta master planları, üç boyutlu görseller ve istatistikler. Bu meseleye mümkün olan en geniş objektiften bakabilmek için farklı konularda uzman kişilerin görüşleri alındı.
Kent plancısı Prof. Dr. Murat Güvenç, konuya kentsel dönüşüm projeleri karşısında takınılan tutumu tartışarak başlıyor. Güvenç’e göre dönüşüm çok normal ancak süreç şeffaf olmalı. Projede alınan kararların tek bir mimarın sorumluluğuna verilmesini mimara karşı yapılan büyük bir haksızlık olarak görüyor çünkü bu durum mimarın hata yapma olasılığını artırıyor. Tarih profesörü Murat Belge ise turizm alanlarının kamudan ve kentten kopuk "tel örgüler arkasındaki alanlar" olarak görülemesi anlayışının yanlışlığına değinirken sosyal bilimci Hamdi Gargın, demokratik işlemeyen sürece vurgu yapıyor.
Murat Güvenç: “Haydarpaşa’nın dönüşmemesini istemek bağnazlıktır.”
Murat Güvenç, “Bu konuda söyleyeceğim üç argüman var” diyor;
“Birincisi, bu alanın dönüşümünün bugünkü planlama anlayışına hiçbir şekilde ters düşmemesidir. Ancak bu dönüşüm berrak bir şekilde yapılmalıdır. Burası kamusal alansa yapılan herşeyin, verilen her kararın kamunun bilgisi dahilinde olması gerekir. Yani proje kapalı kapılar ardında, yangından mal kaçırır gibi yapılmamalıdır. İkinci argümanım budur. Üçüncüsü ise projenin kotarılma biçimidir. Bu kadar büyük bir dönüşüm projesi böyle bir süreç ve aktörlerle yapılamaz.”
Murat Güvenç’e göre Haydarpaşa’nın ve çevresinin 1900’lerin başında yapıldığı biçimiyle sonsuza kadar kalmasını beklemek ve istemek; “Hayır, Almanlar bunu bu şekilde yapmışlar, ebediyete kadar burası böyle kalacak” demek anlamlı olmayan bir tutuculuk, hatta bağnazlık. Güvenç dönüşümün çok sağlıklı olduğunu söylüyor. Ancak sürecin şeffaf ve berrak olması şartıyla.
Bu konuda Murat Güvenç’in verdiği önemli bir anektod da Haydarpaşa Projesi’ni bir konferans için gittiği Harvard Üniversitesi’nde Amerikalı bir müteahitlik firmasından öğrenmiş olması. “Düşünebiliyor musunuz,” diyor Güvenç; “bir Türk olarak Haydarpaşa Projesi’ni Amerika’da bir Amerikalı’dan duyuyorsunuz.” ve devam ediyor; “ Bu adamlar bu projeleri İstanbul Belediyesi ile veya bu projenin karar vericilerine danışarak oluşturmuşlar. Bundan kamuoyunun ve mimarların hiç haberi yoktu, biz ise Amerika’da tesadüfen duyuyoruz. Bu olaya tanık olan sadece ben değilim. Yanımda Türkiye’nin en tanınmış mimarları da vardı.”
Güvenç’e göre projenin yapılış biçimi Türkiye’nin geldiği gelişmişlik düzeyi ile örtüşmüyor. “ Bu kadar önemli bir projenin, bu kadar büyük bir dönüşümün bizim tanık olduğumuz gibi değil daha fazla insanın katılımıyla ya da yarışmayla olmasını dilerdim.”
Murat Güvenç’in bu noktada çok önemli bir yorumu var. Haydarpaşa Projesi projeyi tasarlayacak olan mimara yapılan büyük bir haksızlık:
“Yarışma burada gerçekten bir çözüm olabilirdi. Davetli yarışma, herkese açık yarışma, sınırlı yarışma, uluslararası yarışma, ulusal yarışma...Ne biçimde olursa olsun yarışma buraya bir açıklık ve şeffaflık getirecekti. Kolokyum da sonuçlar tartışılacak ve proje gitgide kendi içinde evrilecekti. Yarışma uygulanmayınca bu imkanları gözardı etmiş oluyoruz.
Eleştiri süzgecinden geçmeyen, tartışılmayan bir proje hatalı olmaya mahkumdur. Doktorlar hatalarını gömerler, mimarlar ise inşa ederler. Mimarların yaptığı hata gözükür.
Bu proje tek bir mimara verildiği ve eleştiri yapılmadığı için bahsi geçen mimar hata yapacaktır. Bu, mimara göz göre göre hata yaptırmak demektir. Haydarpaşa Projesi, mimara yapılan büyük bir haksızlıktır.”
Murat Belge: “Turizm, tel örgü çekip ‘Buraya sadece turist gelsin’ anlayışından çıkmalıdır”
Murat Belge tarihi ilişkilerinden, savaşa ve Bağdat Demiryolu’na olan göndermelerinden dolayı Haydarpaşa’nın kendisine çok sevgi beslemediğini belirtmekle birlikte kente yapılan bu tip müdahalelerin çok yanlış olduğunu düşünüyor.
Kentlerle bu şekilde oynanmaması gerektiğini düşünen Belge, kentlerde spontane bir takım gelişmeler olabileceğine ve kentlerin bu şekilde değişeceğine inanıyor;
“Bu o kentin kendi hayatı içerinde ortaya çıkan organik bir süreçtir, gelişmedir. O sürecin iyi olup olmadığı tartışılabilir. Ama bir takım adamlar bir araya gelip ‘bu kente biz şunu yapalım, bunu yapalım’ diye proje geliştirmekten vazgeçmeliler.”
Murat Belge, kentsel alanların turizm bölgesine çevrilmesine, kamusal alanların bu amaç doğrultusunda dönüşümüne de ışık tutuyor. “Haydarpaşa gibi bölgelerin turizme açılması beni her zaman korkutur.” diyen Belge, bunun dönüştürülen yerin yaşanabilir bir yer olmaktan çıktığı anlamına da geldiğini belirtiyor;
“Turizm elbette önemli. Ancak turistler koloni kurarcasına ülkelere gelmemeliler. Turistler geldikleri yerin yaşamına karışarak yaşayacaklarsa, kendilerine özel ve tanımlı alanlar istemeyeceklerse iyidir. Milli Park gibi tel örgü çekip ‘Buraya turist gelsin’ demek bana çok anlamsızca geliyor.”
Hamdi Gargın: “Süreç Demokratik Değil”
IFEA’da (Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü) kent araştırmaları yapan ekipten Hamdi Gargın ise hem yaptığı söyleşide hem de Haydarpaşa ile ilgili yazdığı bir makalede sürecin demokratik olmadığını belirtiyor.
Bir sosyal bilimci olarak, otoritelerin farklı dinamikleri araya aldığını ve İstanbulluları ikinci plana atan bir tavır içinde olduğunu vurgulayan Gargın, bütün bu kentsel dönüşüm projesinin kullanıcılarının global ölçekte tanımlanmasına ve birincil amacının dünya kentinin ihtiyaçlarına cevap vermek olduğuna dikkat çekti. Projenin ekonomik yönü Gargın’ın değindiği bir başka konu. Mega projelerin bütçesinin ne olacağını ve yapılabilirliğini de sorgulamak en az tasarımın tartışılması kadar önemli.

