İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, en son Recep Tayyip Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde düzenlenmiş olan İstiklal Caddesi’nin, alt yapı problemleri nedeniyle yılda en az 30- 40 kez kazıldığını söylüyor.
Sorun altyapı, hedef ise gerektiği zaman taşlar açılarak alt yapıya müdahale edilebilmesi. İstiklal Caddesi ve ara sokaklar düzenlemenin yapıldığı mekanlar. İhaleyi alan Gürsoy İnşaat’a gore 80-100 gün içinde, ara sokakları 25-25-6 cm boyutlarında ve İstiklal Caddesi’ni ise 30-60-8 cm boyutlarında granit döşenmiş olarak göreceğimizi vaad ediyor.
Sadece İstiklal Caddesi değil, Sıraselviler de bu düzeleme içinde ve doğal malzemeyle yeni bir görünüm alması amaçlanıyor. Tasarım konseptinde, birkaç noktadan araç trafiğine geçiş veriliyor ve diğer sokaklar ise yayalaştırılıyor. Tasarımda amaç, ara sokaklara kadar yaşayan bir Beyoğlu yaratmak.
Düzenlemeden nasibini alanlar ise; 9 yıl önce İstanbul Habitat Zirvesi sonrası dikilen ağaçlar. Ağaç türü, yerleşim detayları ve kullanılan malzeme itibarıyla tartışmalı olsa da, caddeye kazandırdığı yaşamsal boyut ve görsel perspektifiyle ağaçlar, bulunduğu mekana aidiyetlerini sağlıyordu. Caddenin yasak dinlemeyen araç trafiği, ağaçlar sayesinde kesintiye uğrayarak yayalara geçiş için nefes aldırıyordu.
Tasarım konseptinde olmadığı için sökülen ağaçlar, parklarda kullanılmak üzere, Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından alınıyor.
İnsan Yerleşimleri Derneği Başkanı Korhan Gümüş; çiçeklikler, yer döşemeleri, trafik meselesi, yaya alanları söz konusu olunca bu işin bir kentsel tasarım meselesi olduğunu vurguluyor ve kentsel tasarımın planlama bürosunda, müteahhitin bürosunda yapılamayacağını; uzmanların, halkın, profesyonel kuruluşların rollerinin belli olduğu bir ilişki içinde ve katılım ile yapılacağını vurguluyor. “Kentsel tasarım, kağıt üzerinde tasarım yapmak değildir” cümlesini ekliyor.
Gümüş, sözlerine “Kent yönetiminin kafasındaki İstiklal Caddesi konseptine göre mi yok? İstiklal Caddesi'nin konseptine göre mi yok?” diyerek hepimizin merak ettiği soruya dikkat çekiyor.
Yaşayan Beyoğlu, doğal malzeme derken 14.yüzyıldan günümüze kadar ulaşabilmiş bu dokunun yap-boz haline getirilmesi, özenle korunmaması doğru mu?

