Köy-Kent Projesi Ütopya mı?
Kırsal alan kalkınma projesi olan ''Köy-Kent Projesi'' Sayın Ecevit 'in
1970'ler sonrası düşlediği projelerinin en dikkat çekeni ve somutu...
1978'de ''Van-Özalp Köykent Demetleri Düzeni'' adı altında, Köyişleri ve
Kooperatifler Bakanlığı aracılığıyla, başlatılan ''Köy-Kent Projesi''
, dönemin özgün politika karmaşasında ütopik bulunduğu gibi MHP tarafından
da proje tasarımının kendilerine ait olduğu savlanarak sahiplenilen bir
proje oldu. Yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra tekrar ülke gündemine gelen
projenin şimdi de Atatürk' ün projesi olduğu savlanmaktadır. Neymiş
efendim, ''Türkiye'de Köy-Kent Projesi'ni ilk olarak Atatürk başlatmış...
Hem de 1932 yılında. Projenin adı da 'İdeal Cumhuriyet Köyü' imiş.'' Atatürk'ün
projelerini nitelemek ve sınıflandırmak olası mı? Onun nice devasa
projelere imza attığını yadsıyabilir miyiz? Köy-Kent Projesi son çeyrek yüzyılda
elle tutulur en somut proje olarak karşımıza çıkıyor. İşte biz bu
projeden söz ediyoruz. Projenin kime ait olduğu önemli değil! İlle de
birine ait olması gerekiyorsa; 1970'ler sonrası gündeme getiren ve yaşama geçirmeye
çalışan Sayın Ecevit'tir. Köy Enstitüleri'nden Köy-Kent'e ve KHGM*
Projeye sahip çıkanların yanında, projenin gerçek sahiplerini saptadığını
savlayan bazı aydınlar: ''...26 Ekim 2001 tarihi itibarıyla Türkiye'de 35
bin 118 köy var. Ecevit'in Ordu/Mesudiye'de 9 köyü birleştiren Köy-Kent'ini
hesaba katarsak geriye 35 bin 109 köy kalıyor. Ecevit aynı hızla kendi
projesine devam ederse 5902 yılında Köy-Kent olmamış köy kalmayacak''
yaklaşımıyla projeyle alay etmenin yanında, projeyi ütopik çizgiye
oturtmayı da ihmal etmiyorlar...
Açlığın, işsizliğin, yoksulluğun küreselleştiği; egemen küçük
varsıl grupla, yoksullar arasında uçurumların oluşturulduğu yaşamımızda
''Köy-Kent Projesi'' ''Köy Enstitüleri'nden'' sonra evrensel bir gereklilik
olarak karşımıza çıkan en önemli projelerden biri olduğunu söylersek
olguyu abartmamış oluruz. İnsan ayakları üzerine kalktığı günden beri,
yani sosyalleşmeye başladığından bu yana, yaşamını kolaylaştıracak düzenlemeler
içeren projeler üretmiştir ve üretmeye devam etmektedir. Fakat son yüzyılda
gezegenimizde; sosyal yaşama çağın özgün değişim boyutunda yeni düzenlemeler
getirecek böylesi projelerin üretildiğine pek tanık olmuyoruz. Emperyalizmin
son aşaması küreselleşme saldırganlığında, bu süreci yaşamanın olası
olmadığını söyleyebiliriz.
Atatürk sonrası, İnönü döneminde başlatılan ve 1950'ler hükümeti döneminde
sona erdirilen ''Köy Enstitüleri Projesi'' dışında mevcut yapıyı olumlu
(pozitif) etkileyecek somut proje üretim süreci ülkemizde yaşanmamıştır.
Günümüze dek, klasik projeler hariç, toplumun ekonomik ve sosyal yapısına
yeni soluk getirecek somut bir projeye rastlamak olası değil. Nasıl ki
sanayimizde, yaratıcılıktan uzak montaj sanayii ötesine gidilemediyse,
toplumsal yapıyı yeniden biçimlendirecek, çağın özgün yapısıyla örtüşecek
projeler süreci ülkemizde yaşanmıyor. Bilinen geleneksel her ülkenin, hatta
üçüncü dünyanın azgelişmiş ülkelerindeki yaşatılan projeler sürecidir.
Örneğin barajlar, çay, sigara fabrikaları ve karayolu vs'lerle.. ''Ülkemizde
projelerin altına imza atılmış, fakat projelerle imza atılmamıştır''
diyebiliriz. Sosyal yaşama yeni düzenlemeler getiren tüm projelerin (kültürel,
sanayi, iktisadi ve eğitim) özünde mühendislik/mimarlık bilimi ve disiplini
vardır. Doğa ve sosyal yasalar adeta mühendislik-mimarlık dokularıyla örülüdür.
Bu nedenle mühendisliği yaşamın hiçbir alanında soyutlayamayız. Köy-Kent
Projesi sosyal, eğitim, kültür ve iktisat bilimi ile kurgulanmış bir proje
olmasına karşın projenin temel dokusu mühendislik bilimi ve disiplinidir. Böylesi
zengin proje kurgusuna, -içerdiği evrensel gereklilikleriyle- günümüz
toplum yapısına yenilikler taşıyabilecek proje olarak bakılmalıdır. Salt
ülkemizin değil, dünya ülkelerinin kalkınma modeli olarak seçmesi gereken
evrensel bir proje...
Köy-Kent tasarımı kırsal alan için bir örgütlenmeler bütünü ve kalkınma
önerisi olmanın yanında, bölgesel ve yöresel gelişme projeleri içinde yer
almasıyla kırsal alanda bir dönüşüm amacını da taşımaktadır. Ayrıca
köylünün üretimini, gelişimini ve verimliliğini arttırarak, yerel değerleri
öne çıkararak, çağcıl bir ekonomik ve sosyal yapı oluşumunda, etkin bir
proje olarak belirmektedir. Bu nedenle köykentleşme bir gelişme ve kalkınma
süreci olarak görülmelidir. Köy-Kent tasarımı ile yerel değerler öne çıkarılıp
insan gücü, becerisi ve doğal kaynakları işleme sürecine sokulacaktır.
Eğer kent yaşam kolaylıklarını sağlayacak ''Yol, içme suyu,
kanalizasyon, elektrik, telefon, okul, sağlık ocağı, spor sahaları, yöre
becerilerinin işlendiği atölyeleri ve itfaiye hizmetlerini'' Köy-Kent örgütlenmeler
bütünü ile kırsal alanlara taşırsanız, yerel değerlerin yanında büyük
kent kirliliklerinin/çürümüşlüğünün de önüne geçecek bir süreci
ivmelendirerek iç göçün önüne geçecek ve onu durduracak süreci başlatmış
olursunuz. Ordu'nun Mesudiye ilçesinde somutlanan böylesi evrensel proje için
Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Ajay Chhibber, ''Proje fikrini yakından
inceliyoruz... Hayali bir proje değil. Aksine uygun bir proje. Desteklemeyi düşünüyoruz.
Dünyanın çoğu bölgesi için kalkınma modeli olabilir..'' diyorsa, böylesi
bir projeyi ülkemizde değil, tüm dünya ülkelerinde yaygınlaştırmak
gerektiğini düşünüyorum. İşte bu proje ile imza atılır. Marifet,
bilinen klasik projelerin altına imza atmak değil, dünyanın yapısallığını
yeniden biçim lendirecek projelerle imza atmaktır. Bu süreci bana göre Atatürk
başlatmıştır. Sayın Ecevit de günümüzde proje ile imzasını atmıştır.
Önemli olan Sayın İnönü'nün Köy Enstitüleri'yle attığı imza gibi yok
edilmemesidir. Her şeyin olduğu gibi yaratıldığı ve öyle kalacağını söyleyen
metafizik düşünceden kendimizi soyutlayıp doğada sürekli bir değişim ve
evrim bulunduğunu savunan diyalektik yaklaşımı; dünyanın özgün gelişim
istemine oturtabilirsek böylesi evrensel projelerle imza atmayı yaygınlaştırabiliriz.
Fakat ülkemizde böylesi evrensel süreci ivmelendirecek kurum olan Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nü (KHGM) kaldırmayı düşleyen mantıkla, bu
evrensel düşü yaşama geçirmek pek olası görülmüyor... Dünya Bankası
yetkilisi Köy-Kent Projesi'ni finansman boyutunda destekleme sözünü verirken
IMF dayatmasıyla; bu alanlardan çekilme projeleri geliştirerek KHGM ile
birlikte Köy-Kenti de yok etmek çelişki değil mi?
Sonuç
Evet önemli olan düşüncelerin altına imza atmak değil, düşüncelerle
imza atmaktır. Ülkemizde Köy-Kent Projesi ile yapılan budur ve bu imzayı
atan da kim ne derse desin Sayın Ecevit'tir...
Devletin kırsal kesimdeki tek örgütlü yapısı olan ve merkezi demokratik
yapının en güçlü örgütü KHGM'nin yanlış yerinden yönetim
(desantralize) anlayışla ve IMF dayatmalarıyla yok edilmeye çalışılması
düşündürücüdür. Köy-Kent Projesi'ni yaşama geçirecek demokratik
merkezi yapının kırsal alandaki en güçlü örgütü KHGM'dir.
Böylesi evrensel projenin ivmeleneceği süreçte KHGM'yi yadsımak,
beraberinde Köy-Kent'i yadsımayı getirecektir. Bu süreç aynı zamanda Köy
Enstitüleri'ni kapatan mantığın kurumsallığını gündeme oturtacağı için
olgunun tüm boyutlarıyla yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyorum.
Eğer salt baraj ve benzer klasik projelerin altına imza değil dünyanın
kimliğini iyileştirecek evrensel projelerle imza atmak istiyorsak böylesi
kurumları, değil yaşatmak yaygınlaştırmanın savaşımını vermeliyiz.
(*) KHGM (Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü)
Dövizde kalan insanlar için, dolar bazında yarı fiyatına kadar gerileyen
gayrimenkullere yatırımın cazip hale geldiğini belirten Coşkun, ekonomik
krizden önceki TL bazındaki fiyatlarla, bugünkü fiyatların birbirine çok
yakın olduğuna işaret etti. Ayşe Coşkun, "Şu an piyasada yaşanan,
daha önce yanlarına bile yaklaşamayacakları fiyatlarla satışa çıkan
gayrimenkullerin fiyatlarının düşüşüyle birlikte talep görmesidir. Örneğin,
Anadolu yakasında daha 1.5 yıl öncesine kadar muhteşem Boğaz manzaralı
villalar 2-2.5 milyon dolar iken, bugün 1-1.2 milyon dolardan satılıyor"
diye konuştu.
Talepte yükseliş var
Talep artışının İstanbul'un hemen her bölgesinde görüldüğünü
belirten Coşkun, rayiçlerin düşük olduğu Beylikdüzü, Çekmeköy gibi
yeni gelişen ya da İstanbul'un dışına doğru genişleyen bölgelerine
talebin dikkat çekici olduğunu, deprem endişesi nedeniyle zemini sağlam olduğu
belirtilen Boğaz hattının da talep gördüğünü ifade etti.
Kiralık talebinde de canlılığın sürdüğünü ifade eden Coşkun,
ekonomik kriz nedeniyle uygun fiyatlı ve akaryakıt fiyatlarının yükselişi
nedeniyle toplu taşıma araçlarıyla rahat ulaşılabilen bölgelere talep
geldiğini söyledi.
Hisar'da 50 bin dolar
Bu arada, İstanbul'un çeşitli semtlerinde her bütçeye uygun fiyatla satılık
evler bulabilmenin mümkün olduğu belirtiliyor. Altunizade'de 170 metrekare, 4
oda ve bir salon, şömineli, ebeveyn banyolu süper lüks daire 128 milyar
liradan satışa çıkarılırken,Anadoluhisarı'nda 282 metrekare arsa içinde
200 metrekare kullanımlı ev 50 bin dolardan, Beylerbeyi Koru'da 320 metrekare
arsa içinde 260 metrekare kullanım alanına sahip deniz manzaralı ev 250 bin
dolardan alıcı bekliyor. Bostancı'da 140 metrekare 3 oda ve 1 salonlu, doğalgazlı,
kartonpiyerli, otoparklı daire 63 milyar liradan, Bağdat''ta 140 metrekare
asansörlü, otoparklı daire 88 milyar liradan, Moda'da 135 metrekare 3 oda ve
bir salonlu, asansörlü, kaloriferli daire 65 milyar liradan, Maltepe'de 225
metrekare 4 oda ve bir salonlu, kombili, asansörlü, otoparklı lüks daire
82.5 milyar liradan satılıyor. Küçükyalı'da 100 metrekare, 2 oda ve bir
salonlu, doğalgazlı lüks dairenin fiyatı 17 milyar lira, 230 metrekare 4 oda
ve bir salonlu, deniz manzaralı, asansörlü, kombili lüks dairenin fiyatı 55
milyar lira, Göztepe'de 280 metrekare, dubleks, korumalı, kapalı garajlı ve
yüzme havuzlu, deniz manzaralı dairenin fiyatı 240 bin dolar.Avrupa yakasında
ise, Etiler'de 230 metrekare deniz manzaralı lüks daire 200 milyar liradan, 1.
Levent'te 405-520 metrekare arasında, bahçeli, otoparklı, müstakil villalar
350-550 bin dolardan, Zeytinburnu'nda asansörlü, kombili 120 metrekare daire
35 milyar liradan satılıyor.
Cumhuriyet - Şevket ÇORBACIOĞLU İnşaat
Mühendisleri Odası Genel Sekreteri
|