
1980'lerin başında meşhur endüstriyel-punk grubu Laibach (Lubliana'nın Almancadaki adı Nazi işgaline gönderme yapmaktadır) ve diger başka özerk Sloven avant-garde oluşumlarıyla birlikte, NSK kolektifi (Neue Slowenische Kunst-Yeni Slovenya Sanati (1984'de Laibach ile birlikte kurulmuştur) sosyalist bir ülke olan eski-Yugoslavya'da en radikal eleştirel deneyler yapmışlardır. Sloven milliyetçi ikonlari, Nazi, disko-punk üslup, komunist totaliter kitsch ve diger önemli ideolojik gösterenleri sıklıkla kullanan Irwin, ilk aşamada, sanki totalitarizmi totalitarizmden daha çok yaşayarak, ondan kurtulmak istiyordu. Bu dönemde, Slavoj Zizek ve Rastko Mocnik gibi felsefeciler NSK ve Irwin estetik ideolojisini en çok destekleyen teorisyenlerdi (1). Doğu kuramıyla birlikte işleyen bir sanatsal pratik burada ehemmiyet kazanmıştır. Söylemsel olan ile gözüken arasındaki bu paralellikler İrwin'e metinlerle çalışma imkanını sağlamıştır. Performatif olduğu kadar post-performatif zamanı da simülakr hareketiyle sürdürmeye çalışan bu sanatsal pratik, her şeyden önce, sanki bir ikili zaman çizgisini güncelleştirmek istemektedir. Bu ikili çizigi sanat tarihinini geçmiş zamanıyla şimdiki zamanı arasındaki ilişkiyi kurmaktadır. Nasıl ki, Benjamin, Tarih üzerine Tezleri'nde bize geçmiş zamandaki izlerin devamını şimdiki zamandaki ilerleyişini düşünmüştür (2), Irwin de, benzer bir şekilde eleştirel düşüncesini, zaman ve bağlamlardaki farkları dikkate alarak, sanatsal eleştiriye eklemleyerek, geçmiş zamanı bugünle etkisellik ilişkisinde göstermeye uğraşmıştır, ve bunu da oldukça provokatif bir şekilde gerçekleştirmiştir. Sokağın kültürüyle siyasi kültür arasındaki bu heterojen birliktelik, İrwin performanslarında, dikkat çekici bir şekilde, mecudiyetini göstermektedir. Şeffaf olmayan kurallarla işleyen resmi sanatın yerine yerleştirilen ve sadece buna karşı gelen bir sanat üretimi olmamıştır; tersine karşı-resmiyetin tehlikelerine de değinmekte ve aceleci bir değişimi eleştirmekte gibi durmaktadır, İrwün grubu. Resmiyet dışılık üzerine kurulu bir sanat tarihininin bir dizi hikayesini ve efsanesini ters yüz etmek üzere yapıbozumuna girişmişlerdir.
Yugoslavya'nın dağılmasından sonra, Irwin grubun asıl eleştirdiği hedefin önemi azalmış oldu. 1991'den sonra, Irwin grubu Elçiliği daha sonra NSK State in Time anlayışını kurdu (3) . Böylece, NSK, elçilikleri ve pasaportları olan hayali bir ülkeye dönüştürülmüştü. Bu taktik daha çok post-sosyalist ulusallaşmaya daha eleştirel ve performatif bir karakter katmak içindir. Sovyetler Birliği'nde, zamanında, Komar ve Melamid'in Soc-art projesiyle Sovyetler sosyalist gerçekçilğinin ters yüz edilmesinde olduğu gibi, İRWİN 'de sosyalist-Yugoslav gerçekçiliğini alt üst eder, eleştiri makinasını işin içine katar. Pekin'de ve Moskova'da (1992-93) (4), Berlin'de (1993) açtıkları elçiliklerde (mesela bir apartmanın mutfağında ki, bu Sovyetlerdeki apt-art: apartman sanatı'na tekebül etmektedir) kendi sanatlarını başka ülkelere taşıma imkanlarını bularak uluslar-aşırılaşırlar ve uluslar-aşırılaşan bir sanat yaparlar. (5)
(1) Rastcko Mocknik'in yazısı bu kataloğda yer almaktadır. Ayrıca eleştirel bakış için yine bu katalogdaki Sezgin Boynik'in yazısına bkz. İrwin'in Doğu Teorisi
(2) Walter Benjamin, Oeuvres III, Gallimard, Folio Esssai, 2000, s.427 vd.
(3) Burada İrwin grubu üyeleri sanatçıların bir ''baba-toprağına'' bağlı olmaktan ve bir yurda ait bir kimlik taşımaktan çok, daha bireysel çıkışlarla uğraşması gerekliliğinin üzerinde durular. Bu projede topraktan çok, bu toprağın üzerinde özel bir mekandaki harekete daha çok değer verir ve görünürlük kazandırmak isterler.
(4) Moskova'da özel bir apartmandaki Leninsky Prospect 12 projesidir . İçeride değişik durumlarda sanat tartışmaları gerçekleştirilir.
(5) 1985'de İrwin grup ilk olarak özel bir apartman dairesinde "Sanat nedir ?" projesiyle görünürlük kazanmıştır. Proje sadece samimi bir özel mekanı göstermekle kalmamış, ama ideolojik bir misitikleştirmeyle 1980'deki Laibach grubun Lubliyana'da kamusal alandaki görünürlüğünü de ifade etmişlerdir. 1993 de ve Kunst-Heimat Kunst projesiyle yine transcentrala kavramına yaslanmışlardır Bu projede planlanan Lübliyana'da Mayıs ayında, üç parçalı bir heykel yapılır. Heykelin her biri, bir bireysel yanın, NSK ve İrwin'in kavramsal bedeninin sunumudur: Ev-Günlük_yol; Statik yönlenme ve dinamik, mekan, mekanzaman ve zaman; yer çekimi-hareket yerçekiminden kurtulma; Meydan, kesişme alanı-daire gibi kavramlarla çalışmaktadır.
Lux tenebrus, lux mundi ve lux veritatis (karanlıkların, dünyanın ve gerçeğin ışığının) sentezi olan bu grubun çalışmaları, Marina Griznic'e göre, büyük bir oranda kullandığı Deleuze'cü kavrama yaslanarak, bir sanat makinası olarak işlemektedir. Arzulanan makinalar, kapitalist makina gibi kavramlarla çalışan İRWİN, NSK devletinin hayalgücüneki gerçekliği, Emir Kusturica'nın Underground filmindeki adayı hatırlatır. Parçalanmış ve bölünmüş bir Yugoslav dünyasının içindeki şiddet ve vahşet, grubun hayali bir devlet kurmasındaki amacını bize göstermektedir. Srebrenika 1995 katliamı, NSK devletinin kurulmasında önemli bir etkendir. Uygar kapitalist batı dünyasının seyirci kaldığı olaylara vermiş oldukları tepkinin kendisidir, bu hayali devlet. Estetik ve sanat tarihini birbirleri içine koyarak çalışan İRWİN sanatçı grubu, sürpriz efektini sanatlarında kullanmaktadır. Resimsel ikonagrafyayı Yugoslav ve dünyasal sanat tarihi içine yerleştirerek çalışmalarını oluşturan İRWİN, kopyamalar ve özdeşliklerle çalışmaktan çok dekonstrüksiyonist yöntemi tercih ederek, yaptıklarını gerçekleştirir. Temsil modellerinden bir bellek tarihi ortaya çıkartır. Bu yeniden yaratıcı bir süreçte kendisini açığa çıkarmaktadır. Aura'nın yeniden üretim teknik çağındaki görüntüsünün üzerine yaslanır. Teknoloji ve tarih yanyana çalışmaktadır. Çeşitli üsluplar ve kolajlarla yeni kombinasyonlar İRWİN'in estetik üslubunu bize sunmaktadır. Doğu Sanat Haritası da bunun bir uzantısı olarak durmaktadır.
Irwin, son beş yıldır, East Art Map projesiyle tüm doğu Avrupa ve eski-sosyalist ülkelerdeki çağdas sanatın haritasını ve tarihini çıkarmakla uğraşır. Batı baskıcı sanat tarihine karşı alternatif bir Doğu sanat tarihi olusturma imkanını araştırırlar. Doğu Avrupa sanat tarihinini yeniden oluşturulması olarak gözüken bu projenin kendisi İrwin'in sanatını meyadana getirmektedir. Performansları, yapıtları, kitapları hep beraber, bu uğraşın malzemeleri olarak durmaktadır. Hollanda'daki de Stijl ve Almanya'daki Bauhaus akımlarına yakın olmalarına rağmen, Rus avant-garde sanatının radikalliğinden esinlenmektedirler. Malevitch'in Suprematizmiyle, Tatlin ve Rodchenko'nun Konstrüktivizmi içinde düşünmektedirler. Resmi totaliter sanat ile avantgarde sanatın kullanımının dekonstrüksiyonu yaparak (görsel ve metinsel öğelerle yapılan bir stratejiyle) ikisinin de eleştirel bir okumasını gerçekleştirmektedirler. Bir zamanlar tüketim toplumunu eleştirmek üzere, Doğu Avrupa totaliter toplumlarının stratejisini kulanan batılı sanatçıların naifliğini de ironik bir şekilde göstermek isterler. Bu ikili dikotominin ikisinin de, eleştirel bir okumaya, dekonstrüksiyonist bir stratejiye ihtiyaç duyduğunu hisseder, bu pratiği sanatlarında geliştirir (6) ve yeniden kurarlar.
(6) İrwin'in 2003-2004 tarihleri arasında gerçekleştirdikleri Like to Like projesi de, bu topraklardaki eylem ve manzara resimlerin gösteren geniş formali altı renkli fotoğraftan olumuştur. Sloven sanatında OHO olarak bilinen grubun 1945'den sonraki imgelerini sunmaktadır. 1960 ve 1970'lerdeki en önemli Sloven neo-avantgarde grubun bakışına göre dünya göz (oko) ve işitmeden (uho) oluşmaktadır. İlk dönemlerinde, OHO, 1968-69'da, mültümedya ve intermedya ile ( nesneler, desenler, filmler, kitaplar, eylemler, görsel şiirler, müzik vb.) çalışmışlardır. İkinci dönemlerinde ise, 1969-70 arasında , grup çağdaş ve avant-garde formları Arte Povera, Land art ve Proces Art formlarıyla birleştirerek, işler geliştirmişlerdir. 1970-71 dönemlerinde ise, OHO bir cemaaat olarak çalışmışlar ve grubun üyeleri arasında ve üyelerin dünyayla ilişkisinde ruhsal iletişimsel çalışmalarla, hayatı ve sanatı birleştirmeye başlayan özgün bir kavramsal sanat geliştirmiş ve Sempas 'da bir cemaat kurarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Like to Like adlı projelerinde, İrwin grubu bu çalımaları yendien sunmaya çalışmışlar ve bu doğrultuda Retro-ilkelerine yaslanarak çalışmalarını geliştirmişlerdir. Bu çalışmalarda kitle popüler üretiminden totaliter apolitik olan sanata kadar çeşitli imgeleri birbirlerine ekleyerek geliştirmiş ve kombinasyonlar gerçekleştirmişlerdir. İrwin grubun dokunduğu nokta, burada, değişen zaman ve bağlam içinde aynı imgelerin farklı sembollere dönüştüğünün altını çizmek olmuştur. Bu bir kopya yapmak değil, kopyanın kendisini anlamak üzerine bir projedir.