Marmara Adası dünyanın en geniş doğal taş rezervlerine sahip bölgelerden biri ve buradan çıkan mermerin dünyada eşi benzeri yok. Şimdi bu eşsiz doğal kaynaklarımız, Türkiye’nin tasarım üssü Haaz Galeri’nin yapımcılığı ve küratörlüğünde, İMİB (İstanbul Maden İhracatçılar Birliği) sponsorluğunda gerçekleşecek olan bir proje sayesinde tüm dünyaya adını duyurmaya hazırlanıyor. İsmini taşların ham halinden alan ‘Block’ sergisi, dünyada örnekleri yalnızca MoMA ve Tate Modern gibi kurumlarda görülen türde bir organizasyon ile Türk taşlarından ilham alan ve Türk Doğal Taş Üreticileri tarafından şu an üretim aşamasında olan yerli ve yabancı ünlü tasarımcıların limited edition ürünlerine ev sahipliği yapacak.
15-30 Kasım arasında Karaköy Antrepo No:3’te gezilebilecek sergi kapsamında Türkiye’ye gelen bu ünlü isimlerden biri de henüz 29 yaşındaki Hollandalı tasarımcı Simon Heijdens. Berlin’de Deneysel Film Yapımcılığı okurken tasarımcı olmaya karar verip Design Academy Eindhoven’da eğitim alan Heijdens, sergi ile ilgili düşüncelerini ve ünlü markalar için tasarladığı ürünleri anlattı.
Tasarım dünyasındaki ilk çıkışınızı neye borçlusunuz?
Mezuniyet projem olan hareket eden duvar kağıdı ‘Moving Wallpaper’ı ünlü tasarım grubu Droog Design, koleksiyonuna kattı ve SmartDeco koleksiyonunun bir parçası olarak dünyanın çeşitli yerlerinde sergiledi.
Türk mermerinin Block sergisine malzeme olması sizin için ne ifade ediyor?
2-3 ay önce içinde mermer örnekleri olan bir davetiye kutusu aldım. Ve mermerin çok zor bir malzeme olmasına rağmen aynı zamanda pek çok olanağı içinde barındıran, yaşayan bir malzeme olduğunu gördüm. Mermeri ilginç yapan özelliği devamlılığı olması. Mermerde heykeltıraş ya da tasarımcı eserinin ne zaman biteceğine kendisi karar verir ve bu aslında teknik bir bitiş değildir.
Eğitimini aldığınız deneysel film teknolojisinde kullanılan teknikleri ürün yaratma aşamasında nasıl uyguluyorsunuz?
Şehirde gerçekleştirdiğim bir açık hava enstalasyonu olan ‘Tree’de bu teknikler çok iyi hissediliyor. ‘Tree’, sokağın değişik yerlerine yansıyan ve hareket eden bir görüntü. Bu ağaçların dalları tıpkı gerçekmiş gibi hareket ediyor ve şehir yaşantısı içinde kaybolan doğayı temsil ediyor.
Doğa öğesini tasarımlarınızda çok kullanıyorsunuz…
Evet, son 2-3 yılda doğayı yaşadığımız çevreye ve mimari elemanlara geri getirmek için bir dizi proje yaptım. ‘Tree’ bunlardan biriydi. Bir projeksiyon çalışması olan ‘Light Weeds/Işık Otları’ da doğaya gönderme yapan bir çalışma. Swarovski için hazırladığım avize ‘Rising Slowly’ de doğayı iç mekana taşıyor. Bu avizeyi yaparken şunu amaçladım. Doğa her geçen gün yaşamlarımızda biraz daha az yer tutmaya başlıyor. Bütün gün doğal gün ışığı görmeden çalıştığımız oluyor. Klimalar ise bizi doğal iklim koşullarından çoktan uzaklaştırdı. Tüm bunlarla kuşatılmışken doğayı bir nebze olsun geri getirmeye çalıştım. ‘Rising Slowly’, aslında geleneksel bir avize formunda. İçeride olmasına rağmen dışarıda esen rüzgardan etkilenecek ve kristallerin hafifçe sallanacağı şekilde dizayn edildi. Yani mevsimlere hatta günün saatlerine göre farklılık gösteren bir avize.
Block sergisine hangi çalışmayla katılıyorsunuz?
Benim için dönüşüm süreci çok önemli. Zaten asıl amacım da bir objenin evrimini göstermek. Bunun için de var olan eski bir objeyi alıp, başka bir objeye dönüştürüyorum. Sergiye de bu dönüşümü gözler önüne serebileceğim bir masa tasarımıyla katılıyorum.
Tasarımın devleri
Sergİye Simon Heijdens dışında dünyanın önde gelen 17 yerli ve yabancı tasarımcısı katılıyor. MoMA’nın koleksiyonunda eserleri yer alan Campana Brothers, daha önce Jean Paul Gaultier’in defilesi için de tasarımlar yapan Jurgen Bey, 100% Design Tokyo’nun bu seneki kreatif direktörü Michael Young, Centre Georges Pompidou koleksiyonunda yer alan Konstantin Grcic, Marcelo Rosenbaum, Marcio Kogan, Arthur Casas, Paola Navone, Matali Crasset ve Jason Miller sergiye katılacak yabancı tasarımcılar.
Sergiye Türkiye’den Haluk Akakçe, Aziz Sarıyer, Defne Koz, Autoban, Tanju Özelgin, Arif Özden ve Gökhan Avcıoğlu katılıyor.