Haberler

Londra kazan sanat kepçe

Tarih: 5 Kasım 2007 Kaynak: Radikal Yazan: Kezban Arca Batıbeki
White Cube'un yıldızı Chapman kardeşler, Gavin Brown'un bitpazarı, yükselen neon sanat, yeni fuar Pulse, Tate Modern'da deprem... Frieze Art Fair'den yola çıktık, Londra'daki tüm sanat etkinliklerini dolaştık.

Bir yıl sonra Frieze Art Fair için bir kez daha Londra'dayım. Önemli isimler azınlıkta olduğu için fuar biraz sönük göründü gözüme bu yıl. Amerikalı koleksiyonerlerin fuara pek ilgi göstermemesinin nedenini, doların değer kaybetmesine bağlıyorlar. Yine de fuarın açıldığı hafta Londra'da 200 milyon pound'luk sanat eseri satışta oluyormuş. Londra'da Frieze ile birlikte Pulse, Zoo, Bridge ve birkaç fuar daha vardı aynı pastadan pay isteyen.

Yılın bu en önemli sanat haftası onuruna bütün müzeler ve galeriler de en iyi elbiselerini giymişlerdi şüphesiz. Müthiş sergilerle donatıldıkları yetmiyormuş gibi bir de gece-gündüz davet yarışındaydılar. Bu kadar yoğun bir haftayı size ancak kısa anekdotlar halinde yansıtabileceğim sanırım...

White Cube'un yıldız isimlerinden Jake ve Dinos Chapman kardeşler, Frieze'nin VIP açılış gününde 20 pound'luk banknotların üzerine bedava resim yapacaklarını bildirince, galeri standının önünde sonu gelmeyen bir kuyruk oluştu. Her ne kadar kuyruğa bir ara girdiysem de arkadaşlarım tarafından zorla çıkarıldım.

Chapman kardeşlerin yaptıkları da kraliçeye kaş göz yapmak gibi şeyler, üstelik imza da atamıyorlar üzerine, çünkü paraya müdahalede bulunmak bizde olduğu gibi İngiltere'de de illegal. İmza atarlarsa cezası daha da büyük oluyormuş. Yaptıran için de aynı suç söz konusu. Ertesi gün yayımlanan fuar gazetesindeki habere göre, Frieze'nin direktörleri oldukça gerilmişler o gün. Tabii burası Avrupa, 'sanat' adına her şeyin yapılabildiği bir mabet. İstenmeyen bir durum vuku bulmadı netekim.

Neonculara gün doğdu
Hemen yanındaki galeride Gavin Brown'ın bitpazarı faaliyetteydi. Brown, Yoko Ono'nun lastik mühürlerini 1 pound'a, -kendi deyimiyle- kız magazinlerini 10 pound'a ve Tony Oursler tarafından imzalanmış uzaktan kumandaları 50 pound'a satıyordu. Bir süre sonra eline geçen Chapman 20 pound'larından birini de anında 100 pound'a satarken görüldü.

Bu yıl için fuar koridorlarının buluştuğu geniş alanda sergilenmek üzere seçilen Richard Prince'in 'Ultimate Readymade' başlıklı 1970 Ford Challenger'ı ve yanında onu tüm gün silip duran tombul konu mankeni herkesin ilgisini çekti, hatta bir ara ünlü fotoğraf sanatçısı Andreas Gursky'nin projeyi (!) uzun uzun seyrettiğini fark ettim.

Standlar arasında koşturup dururken bir anons herkesi bir dakikalık sessizliğe davet etti, hepimiz uyduk bu direktife. Tahmin edilebileceği üzere bu bir 'happening'di ve sanatçı Kris Martin'e aitti.

Bu arada 'neon sanat'ın giderek galerilerde biraz fazlaca yer almaya başladığı dikkatimi çekti. Tracey Emin'in neon yazıları dört ayrı galeride; Pierre Huyghe, Graham Fagen, Glenn Ligon, Jonathan Monk gibi isimlerin neon yazıları da sağda solda yer alıyordu. Neonculara gün doğdu.

Frieze'nin en ilgi gören bölümlerinden biri her zaman olduğu gibi heykel parkıydı. Kader Attia, Christian Jankowski, Claes Oldenburg, Gary Webb gibi isimlerin yerleştirme ve heykelleri en ilgi görenlerdi.

Pulse, Miami ve New York'tan sonra bu yıl ilk kez Londra'da yer alan iyi bir fuar ve şehrin Art Nouveau binalarından, King's Cross'daki Mary Ward House'da açıldı. Bence oldukça da iyiydi. Uluslararası 48 galerinin katıldığı Pulse, labirente benzeyen binanın dezavantajını başarıyla avantaja çevirmişti.

Bu yıl Royal Collage of Art'ın arka binasında yer alan Zoo Art Fair; gerek katılan sanatçılar (bir-ikisi hariç tabii), gerekse fuar organizasyonu açısından söz etmeye değmeyecek kadar amatördü bence.

Bu noktada hâlâ devam etmekte olan sergileriyle müze ve galerilere geçmek istiyorum.

Tate Modern'daki yarık
6 Ocak 2008 tarihine kadar Tate Britain'da, İstanbul Modern'de açılan bienal retrospektifi 'Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman' sergisinin bir benzeri, 'The Turner Prize: A Retrospective' adıyla yer alıyor.Yalnızca Britanya vatandaşı olan sanatçılara verilen Turner Prize'ın verilmeye başlandığı 1984'ten 2006'ya kadar, aday olan ve kazanan sanatçılarından seçilen çok sayıda işin yer aldığı mükemmel bir sergi bu. Anish Kapoor'dan Damien Hirst'e, Gilbert and George'dan Anthony Gormley'e, Britanya sanatının son 24 yılına hızlı bir bakış atmak isteyenler için kaçırılmayacak bir fırsat... Yurtdışında varlık gösterebilen ender sanatçılarımızdan Kutluğ Ataman da bu ödüle 2004 yılında aday olmuştu hatırlarsanız.

6 Nisan'a kadar, Londra'da sanatla ilgilenen herkes, Tate Modern'da, Kolombiyalı sanatçı Doris Salcedo'nun 'Shibboleth' adını verdiği, Turbine Hall'a neredeyse 7'lik bir depremin vereceği hasarı veren ve zemini kırarak oluşturduğu yeraltı kanyonunu -ya da yarığını- konuşacak. Evet, Salcedo görülmedik bir vandalizmle o güzelim zemini çatır çatır kırarak boydan boya uzanan, yer yer çatallaşan, derinleşen, incelen, genişleyen ya da daralan dev bir yarık oluşturmuş. Başlangıçta, yani nedir bunun amacı falan gibi pek de sanatsal olmayan sorular aklıma gelse de, sonra etraftan beni cahil bir sanatçı zannederler, yazı notumu düşürüp 1 falan verirler diye korkup dile getirmedim doğrusu, içime attım! Ne diyeyim, İLGİNÇ!..

Aslında yoğun politik ve düşünsel bir derinliğe sahip, günlük hayattan masa, yatak gibi eşya ve objeler kullanarak yaptığı heykel ve yerleştirmeleriyle Doris Salcedo çok beğendiğim bir sanatçı ve şu sıralarda White Cube'un Hoxton meydanındaki eski binasında bu heykellerinden oluşturduğu müthiş sergisi sürmekte...

White Cube'un Londra'nın merkezindeki yeni galerisi de gerçekten müthiş, Chuck Close'un resim, fotoğraf ve halılarına yansıttığı portrelerden -Bu ara neon gibi halı dokutmak da yükselen trend çağdaş sanat dünyamızda- oluşan sergisinin açılış davetine gittim ve Chuck Close'la da tanışma fırsatını buldum...

Yalnızca resim isteyenlere
Bazı malzemeler bir anda furya haline dönüşüyor sanat dünyasında. Michael Raedecker'in başlattığı tuval üzerine işleme ve bir de patchwork furyası vardı hani, herkesin elinde iğne iplik, dikip duruyorlardı (Reidecker'in de şu sıralarda çok iyi bir sergisi var Londra'da)... O trendin yerini bir süredir halı, neon ve üst üste konulup kesilmiş karton formlar aldı.

Tate Modern'a geri dönersek; Louis Bourgeois retrospektifi, birkaç satırla anlatılabilecek gibi değil. 97 yaşındaki Bourgeois; modernist, sürrealist ve konseptüalist yerleştirme, heykel ve her şeyiyle, tüm varlığıyla orada...

Resim, yalnızca resim görmek isteyenlere Hayward Gallery'de 'The Painting of Modern Life' (Modern Hayattan Resimler) başlıklı sergiyi önermek isterim. İçlerinde Luc Tuymans, Peter Doig, Richard Hamilton, Marlene Dumas, David Hockney, Warhol, Richter, Morley gibi birçok ismin yer aldığı 22 sanatçının 105 resminden oluşan sergi, ressamların banyolara, otoyollara, odalara, cenaze törenlerine, cadde köşelerine, otel lobilerine, kısacası hayatlarımıza attıkları kısa bir bakış...

Londra'nın en ilginç galerilerinden biri olan Serpentine'da bu kez ana binadaki Matthew Barney'nin yerleştirme, film, desen ve fotoğraflarını içeren sergisinin yanı sıra bahçeye mimar Kjetil Thorsen'in yaptığı ve Olafur Eliasson'un ışıklandırdığı bir de yapı kurulmuş ki muazzam bir şey... Özellikle hava karardıktan sonra gitmek gerek ama acele edin, 5 Kasım'da bitiyor.

Barbican'daki 'edepsiz' sergi
Barbican'da 'Seduced' (Baştan Çıkarılmış) başlıklı ilginç bir sergi var. Serginin konusu salt cinsellik. Etrüsklerden başlayarak Çin, Hint, hatta Osmanlı döneminin ilüstrasyonlarına (Haliyle bizim bu yoğun cinsellik içeren ve şehzadelerin yatak odası öykülerini anlatan çizimlerin varlığından hiç haberimiz olmadı), Rönesans ve Barok resimlerden Duchamp, Warhol, Thomas Ruff ve Jeff Koons'a, sanattan çok pornografiye girebilecek pek çok örnekle oldukça 'edepsiz' bir sergi ama güzel... Ne de olsa burada resimlere tüküren devletlular yok! 27 Ocak'a kadar, 18 yaşından büyüklere...

Hazır Barbican'a gitmişken Barbican'ın dairesel galerisinin 8-10 metre yüksekliğindeki dev duvarları boyunca kaplanan İranlı sanatçı Shirana Shahbazi'nin fotoğrafları da görülmeli...

Galeri Victoria Miro'da gidilmesi gereken iyi bir sergi var (White Cube'a da yakın, ikisi bir arada çıkar, ayrıca o bölge çok gelişti, irili ufaklı pek çok galeri var civarda). Japon sanatçı Yayoi Kusama'nın noktalı resimleri, heykel ve yerleştirmelerinden oluşan sergisi bence oldukça kapsamlı ve önemli. Alt katında 2006'da Turner Prize'a aday olan Phil Collins'in, reality show'lara katılan yarışmacıların program sonrası hayatlarının nasıl etkilendiğine dair söyleşilerini içeren yerleştirmesi var.

Tasarıma ya da mimariye meraklı olun ya da olmayın, Design Museum'daki Zaha Hadid sergisi de mutlaka görülmesi gerekenler arasında. Zaten kadının yaptığı her şey bir heykel niteliği taşıyor. Sergide İstanbul, Maltepe için tasarladığı yerleşim planı da yer alıyor. Ve 10 Kasım'a kadar Gagosian'da 'Pop Art Is...' başlıklı sergi var...

Var ki var... Bu yazı bir şekilde bitmeli...
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.