
Çocukluğunda bugünkü becerilerin hakkında ipucu veriyor muydun?
Derin Sarıyer: 10'lu yaşlarımda en çok ilgi duyduğum alan müzikti. Yaratıcılıkla ilgili düşüncelerime dair ilk hatırladıklarım hep müzikle ilintilidir. Müzik ile görselliği kafamda çok net olarak birleştirdiğim an ise 1988'de, 15 yaşında gittiğim Pink Floyd konseridir. Pink Floyd'un "A Momentary Lapse Of Reason" turnesiydi, Nice'deydim ve büyülenmiştim. Gerçeküstü bir deneyimdi. Sahne tasarımının bütün stada yayılmış olması ve teknik mükemmellik çok etkileyiciydi. Aziz Sarıyer o dönemlerde Memphis'in mobilya tasarımlarını Türkiye'ye getiriyordu. Ettore Sotsass'ın önderliğinde sürreal işler çıkaran devrimci bir tasarım grubuydu Memphis. Evimizde, odamda bu mobilyalar vardı. Müziğe Pink Floyd, mobilya tasarımına da Memphis ile başlamış olmamın bende yarattığı sınırsızlık duygusunu hâlâ içimde taşırım.
Sence tasarımcılıkta genetik bir kodlama var mı?
Derin S.: DNA'ların spesifik alanlarda değil fakat makro açılardan etkisi olabilir. Babamla yeniye olan merakımız birbirine benziyor. Fakat örtüşmeyen birçok yönümüz de var. Onun analitik ve aşkın bakış açısının, benim pragmatik ve içkin mizacımla bir araya gelmesi Derin markasının temel kodlarını yapılandırmıştır.
Peki senin arada sırada "ben de bir şey tasarlamalıyım" dediğin oluyor mu, yoksa bir aileye 2 tasarımcı yeter mi?
Dilruba Sarıyer: İç mimarlık eğitimimi tamamladıktan sonra serbest olarak iç mekan tasarımı projeleri gerçekleştirdim. Şu anda da mimari ofisler ve inşaat şirketleri ile de bağlantıdayım. Derin koleksiyonundaki mobilyalarla ilgilenen kişilerin ihtiyaçlarıyla ilgili değerlendirmeler yaparak onlara bazı tavsiyelerde bulunuyorum. Henüz yok, fakat ileriki tarihlerde benim de mobilya tasarımlarım koleksiyonumuza dahil olabilir.
Derin Sarıyer ismini uluslararası platformda da sık duyar olduk. Yaptığın işte seni başarılı ve farklı kılan nedir?
Derin S.: Bilkent Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünü bitirdim ve İtalya'ya gittim. Milano'da, Cappellini firmasında benim için çok değerli olduğunu şimdi daha iyi kavradığım uluslararası bir tecrübe edinme fırsatını yakaladım. Derin'de çalışmaya başladığımda ise, Aziz Sarıyer'in babam olmasından dolayı organik staj olarak nitelendirebileceğim kısa bir dönem geçirdim. Ardından, 2000 yılında Derin'i Türkiye sınırlarının dışında da etkin bir konuma getirmek için içgüdülerimizin ortaklık ettiği bir yola girdik. Aziz Sarıyer'in birikimi, benim çalışma iştahım ve birbirimizi tamamlıyor oluşumuz Milano, New York, Paris, Londra, Köln gibi önemli tasarım fuar, sergi ve etkinliklerinden olumlu ve ses getiren sonuçlar almamızı sağladı.
Cappelini gibi dev bir markada çalışırken ne oldu da Türkiye'ye dönmeye karar verdin?
Derin S.: O dönemde Cappellini dünyanın en etkili, ilham veren, yenilikçi ve ilerici markasıydı. Giulio Cappellini ile de zaman geçirme şansım oldu. Tom Dixon, Jasper Morrison, Piero Lissoni gibi tasarımcılarla toplantılara katılıyor, ürün geliştirme ve marka yönetimi alanında zirvedeki bir oluşumu çok yakından gözlemliyordum. Bir buçuk sene sonra bir İstanbul ziyaretimde, Aziz Sarıyer ile birlikte Derin'i evrensel bir çizgide dünya platformlarında sergileme kararı aldık. Cappellini'den sonra Derin'de çalışmaya başlamak bana yepyeni bir motivasyon kazandırdı.
Tasarım dilini nasıl tarif edersin?
Derin S: Pür, sek ve saf işler çıkarmaya çalışıyorum. Çok ile değil, anlam ve derinlikle ilgileniyorum.
Dünya tasarımında gözlemlediğin yeni eğilimler nedir?
Derin S.: Suyun yüzeyinde yavaşlık, ekolojik hassasiyetler ve arketiplerin yüksek teknolojiyle yeniden yorumlanması gibi akımlar görülüyor.
Fakat tasarım olgusundaki farklı katmanlar arasında meydana gelen dip dalgalar bizi daha çok heyecanlandırıyor. Derin olarak nostaljiden değil, geleceğin tarihinden ilham alan yaratıcı frekanslara karşı algıda seçiciliğimiz var.
Bir evin dekorasyonunu yaparken sence nereden başlamalı, nasıl ilerlemeli?
Dilruba S.: Salon evin kalbidir diye düşünüyorum. Genellikle evdeki yaşantı salonda başlar. Yaşam süreci, alışkanlıklar, ihtiyaçlar salonda çözülür. İlk olarak göz önünde bulundurulması gereken yer salondur ve buradaki ruh hali evin diğer bölümlerine de yansıyacaktır.
Bunun dışında, dekorasyonu yapılacak mekanda yaşayacak kişilerin yaşam şekilleri, karakterleri, hayat görüşleri, meslekleri, alışkanlık ve hobileri de insanların yaşadıkları evde kendilerini iyi hissetmeleri için dikkate alınmalıdır.
Bu sene iç mekanlarda neler moda olacak?
Dilruba S.: Bu seneyi düşününce aklıma ilk gelen unsurlar sakinlik, dingin ve homojen atmosferler ve çabasız şık evler.
Sarıyer'lerin evi
Derin Sarıyer'in evi nasıl?
Evimizdeki mobilyaları genelde eşim Beliz Sarıyer seçiyor. Derin koleksiyonundan Defne Koz tasarımı 7/ 24 container, Aziz Sarıyer'in Stream kanepesi, Tanju Özelgin'in tasarladığı Rev masa ve benim Ram sehpam bulunuyor. Derin dışında farklı markaların da ürünleri var evimizde. Beliz de ben de Vitra, Moroso, Driade ve Gaia&Gino gibi markaları çok beğeniyoruz.
Dilruba Sarıyer'in evi nasıl?
Derin markası, kendi koleksiyonunun dışında mimari ofislerin tasarladığı iç mekan projelerine özel mobilyalar da imal ediyor. Bunlar ticari mekanlar olduğu gibi ayrıca evlerle ilgili konforlu, günlük yaşantıya kolay şekilde adapte olabilen mobilyalar da olabiliyor. Ben de kendi evimde, Derin Design'ın tasarım felsefesine uygun modern çizgilere sahip mobilyalar kullanmayı tercih ettim.