reklam

Haberler
12 Ekim 2001
Cuma

sayfayı haber kaynağında açar

Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı hakkında Mimarlar Odası Görüşleri 
Bakanlar Kurulunca 23 Ağustos 2001 tarihinde kararlaştırılarak Başbakanlık tarafından 10 Eylül 2001 günü TBMM Başkanlığı'na verilen "Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı" hakkındaki Mimarlar Odası görüş ve çekincelerini içeren kapsamlı bir rapor hazırladı. Bu rapora göre;

I- TASARININ AMAÇ ve İÇERİĞİ :
Bakanlar Kurulu'nca 23 Ağustos 2001 tarihinde kabul edilerek, Başbakanlık tarafından 10 Eylül 2001 günü TBMM Başkanlığına sunulan "Endüstri Bölgeleri Yasa Tasarısı"; özetle :

a) Özellikle yabancı sermaye yatırımlarının teşvik ve desteklenmesi için uygun "yatırım alanı" tespiti ve tahsisi konusunu olabildiğince "kolaylaştırmayı" hedefleyen bir amaç sergilemekte;

b) Bu amacın gerçekleşebilmesi için, yine özellikle "yer seçimini" belirlemek ve seçilen yerlerin "endüstri bölgesi" sıfatıyla yatırım alanlarına dönüşmesini sağlamak üzere "Endüstri Bölgeleri Koordinasyon Kurulu"nun (EBKK) kuruluş, yetki ve çalışma esaslarını düzenlemekte;

c) Başbakanlık Müsteşarlığı başkanlığında, ilgili çok sayıda Bakanlık Müsteşarı, diğer bazı kamu kurumu temsilcileri ve ilgili meslek kuruluşu olarak da Türkiye Odaları ve Borsalar Birliği (TOBB) temsilcilerinden oluşan EBKK'nun belirlediği yerlerin "Endüstri Bölgesi" niteliğini kazanma koşulunu "Bakanlar Kurulu kararı ve ilanına" bağlamakta;

d) Böylece, "Hükümet kararıyla" re'sen belirlenen ve "kesinleştirilen" Endüstri Bölgelerinde, yatırımların gerçekleşmesi ve bu alanların düzenlenmesi- yönetilmesi v.b. gibi hizmetlerin de ilgili Vali ve Belediye Başkanı'nın da bulunacağı birimlerce yerine getirilmesini öngörmekte;

e) Endüstri Bölgelerinin belirlenmesinde EBKK'nun tespitlerinin yanısıra "yatırımcıların önerilerinin" de esas alınmasını sağlayan ve bu şekilde saptanan arazilerin gerekirse "kamulaştırma" işlemlerini de kolaylaştıracak ve ayrıca tüm bu karar ve saptamalarla birlikte yatırım izinlerinin de "kısa sürede" (3 ay) sonuçlandırılmasını kesin hükümlere bağlayan düzenlemeler içermektedir...

II- "İLK" TASARIYLA KIYASLAMA :
Tasarı bu şekliyle, daha önce Mimarlar Odası'nın 17 Ocak 2001 tarihli açıklamasıyla eleştirilen "ilk" tasarıdan farklı olup; örneğin özellikle Endüstri Bölgelerinin yer tespiti yapılırken, başta İmar Yasası, Çevre Yasası, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası olmak üzere, ülkede arazi kullanımını kültür ve doğa değerleri gözetilerek planlı bir şekilde yönlendirmeyi hedefleyen yasaların "geçersiz" olduğunu belirten hükümler bu rapora esas son taslakta yoktur.

Benzer şekilde, yatırımcıların yer seçimiyle ilgili ve kendi belirledikleri arazileri de içeren taleplerin "15 gün" gibi kısa sürelerde sonuca ve "izne" bağlanmasını öngören yaklaşımlar da ilk taslaktan farklı olarak "3 aylık" zaman tanımlamalarıyla değişmiş görünmektedir.

Bununla birlikte, yine son taslakta, EBKK'nun yer seçimine yönelik kararlarını üretirken; "imar-koruma-çevre-belediyeler vb. yasalarla birlikte imar planı hükümlerine uymaları gerektiği" yönünde her hangi bir vurgulama ve hatta "zorunluluk" getirilmediğinden, EBKK'nun bunlarla çelişebilecek yer seçimlerinin Bakanlar Kurulu'nca da Endüstri Bölgeleri olarak tescil edilmesi durumunda, ilk taslakta yer alan ve ilgili-duyarlı tüm çevrelerden haklı ve yoğun tepkiler toplayan, yukarda özetlenen "durum" yine gerçekleşmiş olacaktır...

Yani, arazi kullanımlarında "kamu-toplum ve ulusal çıkarları koruyan yasa ve planlar", yasada (tasarıda) açıkça yer almasa bile "işlevsiz" kılınabilecektir...

Aynı durum, ilk yasada yer alan, ancak son yasadan çıkartıldığı gözlenen diğer "teşvik" önlemlerinde de görülmekte, örneğin endüstri tesisleri için yer seçiminde "yatırımcının tercihinin" öncelikle etken olmasını öngören açık maddeler olmasa bile, tasarının EBKK'na ve Endüstri Bölgeleri yönetim organlarına verdiği "denetimsiz ve koşulsuz" yetkiler bu uygulamanın yine ilk taslaktaki şekilde sürmesini yeterince sağlamaktadır...

Yani Hükümet, bilim ve uzmanlık çevreleriyle kamuoyunun ilk tasarıya yönelik haklı ve yoğun tepkilerini "dikkate alır" görünen bir yeni düzenlemeyi kabul ederek TBMM onayına sunmakla birlikte, aynı tepkilere neden olan "niyet" ve "uygulama anlayışı" bu son taslakta da varlığını sürdürmektedir.

III - TEMEL ELEŞTİRİLER / ÇEKİNCELER
a) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, aşağıdaki eleştiri ve çekinceler, genelde yabancı sermaye yatırımlarına yönelik bir ideolojik kaygı ya da buna karşı çıkan bir siyasetten değil, mimarlığın topluma-çevreye-gelecek kuşaklara karşı ulusal ve evrensel sorumluluklarından kaynaklanan, tümüyle "mesleki endişeleri" içermektedir...

Bu nedenle, yatırımların içeriği ister yerli sermaye ile ister yabancı sermaye ile olsun, herşeyden önce yer seçimlerinin belirlenmesinde "mimarlık, şehircilik ve planlama ilke ve hedefleriyle ulusal değerlere saygı ve çevreye bağlılığın belirleyici olması" gerektiği, aşağıdaki değerlendirmelerin temel hareket noktasıdır.

b) Gerek Anayasa'daki ilgili maddeler, gerek genelde imar ve çevre mevzuatının temel ilkeleri, gerekse Cumhuriyet dönemiyle birlikte ülkeye kazandırılan "planlama" kavramıyla, özellikle 1960'lardan sonraki "planlı-dengeli kalkınma" politikalarının vazgeçilmez kuralı ve koşulu, her türlü yatırımlarla birlikte endüstri yatırımları gibi kalkınma ve çevre ilişkilerinde üst düzeyde etkileri bulunan sektörlerde, arazi seçiminin mutlaka yine "bilimsel ve kamu yararına bir planlama" disiplini içinde belirlenmesi gerektiğidir.

Endüstri yatırımlarının sadece kendi oluşturdukları etkilerin değil, kendileriyle birlikte yarattıkları yeni nüfus ve yapı yoğunlaşmaları da dikkate alındığında, şimdi söz konusu tasarıda öngörülen türden planlama kavramından uzak yer seçimlerinin ulusal ölçekte ne denli onarılmaz zararlara yol açtığı da benzer anlayışlarla sanayi yığılmasına maruz bırakılan Adapazarı-Kocaeli-Yalova kuşağındaki 1999 deprem felaketleri yeterince kanıtlamıştır.

c) Kaldı ki yine özellikle "yer seçimi" gibi, başta şehircilik, mimarlık, mühendislik, yer ve çevre bilimleri, toplum bilim, arkeoloji, ormancılık vb. gibi uzmanlıkların yanısıra, seçilecek yerdeki çevresel, kentsel ve toplumsal etkilenmelerden ötürü yerel ve bölgesel halkın demokratik temsilcilerinin de söz ve karar sahibi olmaları gereken bir konuda, sadece "ilgili" görülen Bakanlıkların müsteşarlarından ve bazı kamu idareleriyle TOBB temsilcisinin bulunduğu bir "kurulun" (EBKK) ülke düzeyinde tam ve mutlak yetkili kılınması, bilimle birlikte demokrasiyi ve kamusal haklara dayalı hukukun üstünlüğü ilkesini de tümüyle gözardı eden bir uygulamayı başlatacağı açıktır.

Gerçi, EBKK'nun, yukardaki bilimsel ve kamu yararına ilkeleri gözeten diğer yasalara (İmar-Çevre-Koruma-Belediyeler vb.) aykırı kararıyla belirlenecek Endüstri Bölgeleri, Bakanlar Kurulunca da kabul edilmiş ve ilan edilmiş bile olsa, yapı denetimine açık olduğundan ve idari yargıda dava konusu edildiğinde bu aykırılıklarından ötürü iptal edilme durumları olsa bile, bu tür davalar için ancak "gönüllü çabalarla" davacı olunabildiğinden ve mahkemeler bu tür kararları iptal bile etseler idarenin yargı kararını uygulamasında bilinen sıkıntılar yaşandığından, konuyu sadece yargı güvencesiyle sınırlı bir "rastlantıya" bırakmak da doğru değildir... Hukuk devletine yakışır bir yasa, "yargıya en az gereksinme duyulacak şekilde" düzenlenmelidir.

d) Bütün bunların ötesinde, yabancı sermayeli olmayan yatırımlar, yer seçimi konusunda ulusal yasalarımızın öngördüğü ilkelere uymak durumundalarken, yabancı sermayeyi teşvik adına bu tür bir merkezi kararla yine yer seçiminde "ayrıcalık" yaratmak, çevre-kültür ve kentsel değerler üzerindeki tehdidinin yanısıra, Anayasa'nın 10.maddesindeki "imtiyaz tanınmayı yasaklayan" temel ilkenin de açıkça çiğnenmesi anlamına gelecektir.

e) Bu nedenlerle Endüstri Bölgeleri için yer seçiminde bilimi, planlamayı ve ulusal arazi kullanım dengeleri ile eşitlikçi kalkınma anlayışını gözardı eden söz konusu tasarı, "yabancı sermayeyi teşvik" gibi önemli bir ekonomik hedef icin bile olsa kabul edilebilir değildir.

Kaldı ki, yukarıda açıklandığı üzere, bu tür yöntemlerle çevre, kültür ve yaşam kaynaklarına verilen "kalıcı" ve "giderilmesi zor" zararlar da dikkate alındığında, esasen tasarının temel amacı olarak gösterilen "ekonomik kalkınma" ile de çelişen sonuçlar yaratarak; dahası Türkiye'nin de hem kalkınma planlarında kabul ettiği, hem de uluslararası sözleşmeler kapsamında onayladığı, "ekonomik gelişme kaynaklarını tüketmeden kalkınma" (sürdürülebilir kalkınma) ilkesiyle de bağdaşmayan bir süreci başlatacaktır.

IV - "ENDÜSTRİ" NERELERDE TEŞVİK EDİLMELİDİR ?
Bu sorunun yanıtı, bu tür bir yasa tasarısının da nasıl olmasını gösterecek temel belirlemeleri içerecektir.

Şöyle ki :

A) Türkiye'de endüstri, artık sadece yatırımcıların ya da siyasi erkin öngördüğü yerlerde değil, yine "ulusal ölçekte bir planlamaya" bağlı olarak :

a) Kalkınmayı yurt düzeyine dengeli olarak yayabilecek; toplumsal kalkınmayı bölgelere eşit olarak dağıtabilecek;

b) Korunması gerekli doğal, kültürel, ekolojik değerleri ve tarımsal faaliyet alanlarını gözeten ve buralar üzerinde yıpratıcı baskı yaratmayacak şekilde ;

c) Özellikle 1999 depremlerinden de alınan dersle, jeolojik açıdan yapı ve nüfus yoğunlaşmasının risk taşıdığı yörelerin yüklenmesine yol açmayacak bir yönlendirme içinde;

d) Kentlerin ve belli yörelerin göçe dayalı sağlıksız, plansız ve kaçak kentleşmesini tetiklemek yerine, bunu tersine çevirecek bir strateji benimsenerek;

belirlenecek yer ve bölgelerde teşvik edilmelidir.

B) Yukarıdaki hedeflere ulaşabilmek için de TBMM'nde bu yasa tasarısı görüşülmeden önce Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca hazırlanan "İmar ve Şehirleşme Yasa Tasarısı" ele alınıp devreye sokulmalı, söz konusu tasarıdaki özellikle "ulusal" ve "bölgesel" ölçeklerde tanımlanan planlama türleri ve bunlarla ilgili kamusal görevlerin artık Türkiye'de yerine getirilmesi sağlanmalıdır.

C) Bahsi geçen İmar ve Şehirleşme Yasa tasarısıyla birlikte ve tasarı Odamız ve ilgili diğer uzman-akademik kuruluşların da katkılarıyla son şekli verilip TBMM'nden onaylandıktan sonra, artık ister yerli ister yabancı sermayeli olsun, endüstri yatırımlarının da nasıl ve nerelerde gerçekleşebileceğinin bilimsel ve hukuksal ilkeleri belirlenmiş olacağından, sadece yer seçimiyle ilgili teşviki içeren bu gibi bilim dışı ve ulusal çıkarlara aykırı özel düzenlemelere de gereksinme kalmayacaktır.

İlgililerin ve kamuoyunun bilgi ve değerlendirmelerine sunarız.

MİMARLAR ODASI (Ekim 2001)

Ekim 2001 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Kitap

Mimarlık Sevgilim
Şevki Vanlı
İletişim Yayınevi / Anı Dizisi
Etiket Fiyatı: 6.400.000 TL
IDéEFIXE Fiyatı: 5.120.000 TL

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz