'Şok'ların ardındaki ittifak...
Bizim, 1999'daki ''deprem şoku'' nun ardından söylediğimizi, dünya 11
Eylül ' deki ''terör şoku'' ndan bu yana yineliyor:
''Artık, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!..''
Bizi ve dünyayı böylesine ''radikal'' bir beklentiye iten her iki ''şokun''
da temelinde, hiç kuşkusuz ''umulmadık'' sonuçlar yatıyor...
1999'da Türkiye'nin ''en gelişmiş'' bölgeleri yerle bir oldu... Binlerce
insanımızı yaşamından eden ''çökmeler'' , ne geri kalmış yörelerde ne
de gecekondu semtlerinde yaşandı. Yıllardır ''ilerlemenin'' (!) göstergesi
sayılan koca koca ''rant apartmanları'' birer enkaz yığınına dönüştüler...
11 Eylül 2001'deki ''insafsız'' saldırı da ABD'nin ve dünyanın ''en
gelişmiş'' yapı teknolojisi simgelerini yerle bir etti...
New York ' un ortasında çöken sadece küreselleşmenin simgeleri değil,
''jandarmasının'' silah ve para zoruyla elde ettiği ''prestiji'' olunca, bu
''zoraki saygınlığa'' yıllardır yağ çekenler de dünya korosunun öne çıkan
''solistleri'' oldular:
''Artık, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!..''
Peki, bu nasıl gerçekleşiyor?.. 11 Eylül'den bu yana ''eskisi gibi
olmayan'' acaba nedir?..
Yine Türkiye'deki ''durum'' neyse, dünyadaki gelişmeler de bir bakıma
''aynı'' ... ''Depremi felakete dönüştüren nedenler'' (yani ulusal imar yağması)
aynen sürerken ''terörü yaratan ve azgınlaştıran nedenler'' de (yani,
uluslararası sömürü yağması) yine aynen varlığını koruyor...
Dahası, her iki şokun bu temel nedenleri ''azgınlaşarak'' sürüyor...
1999'da Türkiye'yi sarsan yıkımın rant hırsına bağlı bi r ''plansızlıktan''
kaynaklandığı biliniyor. Buna rağmen aynı plansızlığın ''doruğa'' çıkan
talepleri arasındaki ''Endüstri Bölgeleri Yasası'' iptal edileceğine, tam
tersine TBMM'nin onayına sunuluyor...
Benzer şekilde 11 Eylül'de de ABD'yi ve ABD yörüngesindeki dünyayı
sarsan yıkımın, aslında silah tüketimi hırsına bağlı bir ''savaş
ekonomisinin'' yarattığı ''küresel gerilimden'' kaynaklandığı
biliniyor... Ne var ki aynı insanlık düşmanı ekonominin yine doruğa çıkan
''bombardıman gösterisi'' için artık ''yeter'' denileceğine; yine tam
tersine ''devam, devam, işi bitirin...'' naraları atılıyor...
Hem bizde hem de dünyada her şeyin böylesine ''eskisinden de beter'' olması
acaba ''rastlantı'' mıdır?..
Ulusal ekonomi sadece ve sadece ''toprak yağmasına'' dayandırılınca,
bunu daha da azgınlaştırarak bu ülkeyi depremlere tümüyle teslim edecek
yasalara artık kimse ses çıkarmıyor...
Uluslararası ekonomi de sadece ve sadece ''küresel yağmaya'' dayandırılınca,
bunu da daha azgınlaştırarak bu kez ''Asya kaynaklarını'' tümüyle ABD'ye
teslim edecek operasyonlara karşı da aynı aymazlık en ''duygulu'' sanılan yürekleri
bile ''taş'' kesiyor...
Hele ki o taşlaşmış yüreklerin ''irticaya karşı oldukları'' (!) için
Afganistan'ın cehenneme çevrilmesinden ''memnun'' olmalarına ne demeli?..
Onlar değiller miydi; örneğin Sultanbeyli vb. yerlerde ''şeriatın'' en
azgın imar ve çevre talanından ''nemalanmasına'' yıllardır göz yumanlar;
hatta bir de onları ''belediye'' ve ''ilçe'' bile yaparak ödüllendirenler?..
Ve, aynı sözde irtica karşıtları, aynı kent yağmasındaki ''dinci örgütlenmenin''
planlı ve legal yapılaşmayla geri püskürtüldüğü bir Esenyurt örneğinin
de incelenmesi yerine ''yargılanmasına'' şimdi alkış tutmuyorlar mı?..
ABD, yeryüzü topraklarını sömürmek için daha düne kadar Taleban 'ı
nasıl okşadıysa, bizdekiler de Türkiye'deki ''imar sömürüsünün'' sürmesi
hatırına, şeriata da en büyük finans kaynağını sağlayan toprak ve kent
talanının ''dinci çetelerine'' aynı himayeyi gösterdiler...
Kentlerin çevrelerinde siyasi ve çıkar amaçlı örgütlenmenin yasa dışı
simgeleri olan "kaçak camilere" engel olmak şöyle dursun,
"kadrolu imam" bile tayin ettiler.Yasalar hiçe sayılarak inşa
edilen "kaçak külliyeler" ve etraflarında yine şeriata para akıtan
kaçak dükkânlarda "devlet" adına "muhtarlık"
hizmetlerine bile göz yumdular...
Şimdi de diyorlar ki; ''Taleban bitene dek bombardıman sürmeli...'' O
halde ardından sıra ''bizdeki Talebanların'' yuvalandıkları ve imar rantlarıyla
palazlandıkları İstanbul'un ''kaçak ilçelerine'' mi gelmeli?..
Evet, her şey ''eskisinden beter'' , ama eskisi gibi ''bulanık'' da değil...
1999'daki deprem şokumuz ile 11 Eylül'deki terör şokunun ''gerçek
sorumluları'' giderek daha ''açık'' olarak ortaya çıkıyor.
Yeter ki ''görmeyi'' bilelim, ''sorgulamaktan'' da çekinmeyelim...
31 Ekim 2001 Cumhuriyet Oktay Ekinci
Cumhuriyet
Gazetesine burayı tıklıyarak abone olabilirsiniz.
|