Türkiye'nin 'mimarlığından'
neden uzaklaştığını irdeleyen rapor Cumhurbaşkanı Sezer'de
Mimarlıkla yaşayabilmek...
Dünya mimarlık tarihinin beşiği olan Türkiye, 3. binyılı ''bu ayrıcalığını
terk ederek'' karşılıyor... Böylesi bir gerilemeye neden olan tutum ve
politikalar da azalacağı yerde giderek yükseliyor... Mimarlar Odası'nın bu
gidişe dur denilmesi için hazırladığı 'uyarı raporu', devletin tüm
kurumlarını ilgilendirdiğinden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e
sunuldu...
Türkiye'de birçok konu için ''kötüye gidiyor'' denilse bile, bunlar hakkında
''iyidir'' diyenler de var... Dahası, gün geçtikçe azalsalar da ''umutlu''
olanlar yine birçok konuda gözlenebiliyor...
Ne var ki hemen herkesin hiç memnun olmadığı bir alan var ki o da
''mimarlığımız'' ... Daha doğrusu, ülkede ve kentlerdeki ''genel mimari
durum'' ve mimarlığın gözler önündeki ''görüntüsü'' ...
Mimarlıkla birlikte ''insanı'' ve ''yaşama kültürünü'' de hızla dışlayan
bir yapılaşma düzeni artık öylesine egemen ki, çoğu kendi ''kişisel
direnişleriyle'' bu düzene adeta ''çalım atarak'' yine de eli yüzü düzgün
''yapıtlara'' imza atabilen mimarlarımızın kimi başarılı ürünleri de
aynı ''mimarisiz peyzaj'' içinde ''gözden ırak'' kalıyor, farkına bile varılmıyor...
Üstelik, mimarlığa karşı böylesine ''dışlayıcı'' ve hatta onun
sanki giderek ''unutulduğu'' süreç, dünya mimarlık tarihinin ve
birikimlerinin ''beşiği olan bir ülkede yaşanıyor!..
Sorun, 'herkesin' sorunu...
Peki, bu sorun sadece ''mimarların'' mıdır?.. Kentlerin ve ülkenin
''mimariyi yok sayan'' bir yapı yığılmasıyla geleceğe yelken açması,
''herkesin'' üzerinde düşünmesi ve ''kaygılanması'' gereken bir durum değil
midir?.. Mimarlığımızın neredeyse ''terk ediliyor'' olmasının nedeni,
mimarlarımızın duyarsızlığı mı; yoksa ''duyarlı mimarlıktan'' kendini
tümüyle kurtarmak isteyen ''imar rantı düzeni'' midir?..
İşte bu sorular, yine sadece mimarları değil herkesi ilgilendirdiğinden,
hele şu genel mimari görüntüden ''nefret'' etmelerine rağmen aynı görüntüyü
yaratan politikalara sürekli destek verenleri bile ''yakından'' ilgilendirdiğinden,
Mimarlar Odası 'nın 1 Ekim'de kutlanan ''Dünya Mimarlık Günü'' nedeniyle
hazırladığı ''rapor'' da bir anlamda ''herkes'' adına Cumhurbaşkanımız
Ahmet Necdet Sezer 'e sunuldu...
Sezer'in, bu konuya verdiği değeri de kanıtlayan ''jestiyle'' , aynı gün
TBMM 'de açılan ''Holzmeister Sergisi'' töreni kapsamında ''kabul'' ettiği
rapor; ''Türkiye'nin Mimarlıkla Yeniden Buluşması İçin...'' başlığını
taşıyor...
Rapor için ''ilgili tüm bakanlıklarda değerlendirmeleri için
iletilecektir'' sözünün verilmiş olması ise Türkiye'nin bu en ''umutsuz''
denilen konusunda bile Cumhurbaşkanı Sezer'in varlığını yine ''umut kaynağı''
yapıyor.
Saptamalar ve uyarılar
Peki, bu rapor önce Çankaya 'da incelenip, ardından ilgili tüm kurumlara da
bir ''Cumhurbaşkanlığı dileği'' olarak dikkate alınması için iletildiğinde,
yine ''herkes'' üzerine düşeni nasıl görecek?..
Rapor, öncelikle işte bu süreci başlatabilmeyi hedefleyerek mimarlığı
dışlayan politika ve anlayışların başlıca ''sorun alanları'' nı özetle
şöyle sıralanıyor:
'MİMARSIZ' MİMARİ PROJELER: Ülkemizdeki yapıların mimari projelerini büyük
bir çoğunlukla ''mimar olmayanlar'' tasarlıyor, hatta imzalıyorlar...
Valilikler ve belediyeler ise bunları hâlâ ''onaylıyorlar'' .
'MİMARSIZ' MİMARİ DENETİM: Yapı denetiminde mimar önemsenmiyor; dahası
son yasalarda ''zorunlu'' bile tutulmuyor ve dışlanıyor... Çünkü mimari
denetim, lüks ve gereksiz görülüyor... ''Proje'' ise sadece ''ruhsat
belgesi'' sayılıyor...
TİPLEŞTİRİLEN' MİMARİ: Başta kamu kurumlarında olmak üzere, ''özgün
mimari projeyi'' gereksiz gören anlayış, ülkenin her yerinde ''aynı tip''
binaları yaratan sözde ''örnek proje'' uygulamasını sürdürüyor. Böylece
''yöresel kimlik'' de kalmıyor ve mimarlık kültürü bitiyor... Mimarın
yerini ise ''tip proje üreten kurumlar'' alıyor...
'MİMARSIZ' ŞEHİRCİLİK: Başka hiçbir ülkede görülmeyen düzeyde,
mimarlık ''kent planlamasından'' da dışlandı... İmar planları ''mimari
katkı'' olmadan düzenlenirken amacı mimari mirası yaşatmak olan ''mimari
dokuyu koruma planları'' için bile mimarın ''yetkisiz'' (!) olduğu bir
''yasal'' (!) anlayış, artık eğitim kurumlarında da egemen...
'MİMARLIĞA AYKIRI' MİMARLIK: Özellikle ''turizm merkezi'' vb.
uygulamalarda, kente ve çevreye saygısız ''ayrıcalıklı imar hakları'' sağlanarak
bu haklara göre tasarlanmış binalarla ''mimarlık etiğini çiğneyen gösterişli
mimarlık örnekleri'' yaratılıyor... Böylece kendini gösterebilen mimarlık,
ancak ve sadece bu gibi ''imar suçlarıyla'' şekillenebiliyor...
'MİRASINA YABANCI' MİMARLIK: Türkiye'nin zengin ''mimarlık mirası'' imar
rantı uğruna sürekli yok edildiğinden, bu mirasın çağdaş mimarlığa ''öğretmenlik''
yapacak binlerce yıllık birikimleri de dikkate alınmıyor. Sonuçta sadece
''miras'' değil, mimarlığın ''esin kaynakları'' da yitiriliyor...
UNUTULAN ERDEM: 'YARIŞMA...' Cumhuriyet'le birlikte ve 1970'lere dek mimarlık
ve şehircilikte ''proje yarışmalarını'' sürekli yeğleyen kamu kurumları,
1980'lerden sonra bunun yerine ''sipariş'' yöntemini uygulayarak mimarlığımızın
gelişmesindeki ''kamusal sorumluluklarını'' da adeta terk ettiler...
... VE 'AFFEDİLEN' MİMARSIZLIK... Her imar affı, genelde ''mimarsızlığın''
da teşviki ve ödüllendirilmesi oldu... Şimdi bu süreç ''kaçak kentleşme''
düzeyinde yaşanıyor ve Türkiye binlerce yıllık zengin uygarlık tarihinde
ilk kez ''mimarisiz kentlerle'' sarmalanıyor...
Evet... Bütün bu gelişmelerin sadece nedenleri değil, ''sorumluları'' da
belli... Bakalım Çankaya'dan bu sorumlulara da iletilecek olan rapor
''incelendikten'' sonra ''umutlarımızın yeşereceği'' bir süreç, hiç değilse
bir ''kıpırdanma'' başlayacak mı?..
01 Kasım 2001 Cumhuriyet Oktay Ekinci
Cumhuriyet
Gazetesine burayı tıklıyarak abone olabilirsiniz.
|