reklam

Haberler
24 Kasım 2001 Cumartesi

Hala köy-kent masalı
Aydın Boysan

Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Erkan Mumcu, Başbakan Sayın Bülent Ecevit'in 'Kalkınma köyden başlar' sözü üzerine demeç veriyor: 'Tarımın toplam gelirden aldığı pay her geçen gün azalırken, bundan daha büyük ve bayağı bir yalan yok!'

Sayın Oktay Ekşi Hürriyet'te: '...Erkan Mumcu'nun sıradışı bir kişilik sahibi olduğu biliniyordu. Ama yine de kimse 'Bu adam bir terbiyesizdir' demek durumunda değildi' diye yazıyor, sonra da nokta koyuyordu:

'...Başbakan Bülent Ecevit hakkında söyledikleriyle bu sıfatı hak etti.'

Şimdi ben Erkan Mumcu'yu suçlamadan konuya gireceğim. Dünya ileri ülkelerinde tarımla uğraşan ve geçinen nüfus, yüzde 10'un altına, B.Amerika'da yüzde 5'in altına düştü. 1930'larda 'Ziraat Memleketi' olduğuyla övünen Türkiye'de ise yüzde 90 olan oran, şimdi yaklaşık yüzde 40'a indi.

Türkiye 1930'larda buğdayda bire-üç ürün alırken, şimdi ileri ülkeler, bire 100 alıyor. Bu iş, mirasla parçalanmış tarlalarda yapılan köylü tarımıyla olmuyor. Tohum ıslahından, gübre ve bakıma kadar uzanan bilimsel hazırlıklar ve mekanik cihazlanmalar ile endüstrinin, birlikte oluşuyla başarılıyor

Bir ciddi sonuç: B.Amerika bu türlü uygulamalardan aldığı verimle kendine yetecek buğdayı yetiştirdiği gibi ürün fazlasını da Rusya ve Çin'e satıyor. Tüm nüfusunun yüzde dördü tarımda çalıştığı halde.

Öte yandan Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ajay Chhibber, Ecevit ile yaptığı bir görüşmeden sonra açıklama yapıyor: 'Bu projenin yalnız Türkiye için değil, diğer ülkeler için de model olabileceği inancındayız.' Sonra ekliyor: 'Çünkü bu proje Dünya Bankası için özellikle kırsal kalkınma açısından çok önemli...'

Chhibber 'kırsal kalkınma'dan söz ediyor. Yani dünyadaki ilkel köylerin kalkınmasından... Köy-kentten falan değil, kırsal kalkınmadan.

Ama Sayın Ecevit bir televizyon konuşmasında bu zatın ille de Köy-Kent projesini beğendiğini anlatarak seviniyor. Oysa Ecevit ile aynı dili konuşmuyorlar.

Bilinmelidir: Köy başka, kent başkadır. Köy-kent diye bir kavram, seçim reklamı yakıştırmasıdır. Dünyanın hiç geçmediği bir merhalenin yeni icat gibi ortaya atılması, politik bir yem olmanın ötesi değildir. Kalkınmanın bu durumuyla 'köyden başlayacağı' da, 'yem'dir.

Köy-kent, şair ağzından çıksa bile, şiirsel olmayan, uydurulmuş bir yakıştırmadır. Ben kendimi tutup 'büyük ve bayağı bir yalan' demesem bile, en hafifinden 'gerçeklerin çarpıtılmasıdır' diyeceğim. Zaten ciddi hiçbir şaibe bile köy-kent rüyası görmüyor.

İmar kirlenmesi

İstanbul'da Boğaziçi'nde, eski küçük vapur iskeleleri vardı. Bunlar, minicik yapılardı. Boğaziçi'nin o emsalsiz güzellikteki kıyılarında göze batmazlardı.

Sonraki gelişme, akla sığmaz bir garipliktir. Birtakım işletmeler özelleştirildi. İskeleler de özelleştirildi ve bazısı, restoran oluverdi. Saçmalık bu!

Olamaz!.. Boğaziçi kıyılarında iskele olarak yapılmasına izin verilen bu binaların başka amaçlarla kullanılmasına izin verilemez.

Hele Rumelihisar iskelesinin, karadaki iki yanına ve denize yapılan eklemeler, çatısında yapılan yükselmeler, kitlenin irileşmesi, Boğaziçi güzelliğine yapılan bir saldırıdır. Binanın içine aldıkları kaldırım ağacını bile kurutuyorlar.

Bu saldırıları görmemek için kör olmak yetmez. Başka bazı şartlar da gereklidir.

Kurucu Meclis şart!

Eskisini bozarak-yamayarak, yeni bir anayasa yapmanın ne derecede uzun ömürlü olacağı çok kuşkulu.

Çare, günlük politika etkilerinden, eyyamcı politikacı gölgesinden uzak bir anayasayı biçimlendirerek bulunur. Hele padişahlık hissedarı parti genel başkanlarının etkisinden kesinlikle kurtararak... Genel başkanların partileri içindeki keyfi yönetimlerini, gelecekte ekip çalışmasına dönüştürerek.

Milletvekili adaylarını genel başkan hegemonyasından kurtarmayı, yeni anayasa garantiye almalıdır. Büyük illerde milletvekili seçilebilmek için, küçük illerin yaklaşık üç misli oy almak zorunluğu gibi demokrasi cinayetleri sona ermelidir. Yeni anayasa bu gibi çarpıklıkları, olanak dışına çıkarmalıdır. Yüzde 51 ile rakiplere tuzak hazırlama olanaklarını açan Siyasal Partiler ve Seçim Kanunlarını da sınırlamalıdır.

'Bu Meclis yeni anayasa yapamaz'... Yargıtay Başkanı Sayın Sami Selçuk, bu düşünceyi ileri sürdü... Zaten yapmasın!.. Yaparsa da ömürlü bir anayasa olamaz.

Tek doğru çare, Meclis'in dışında bir 'Kurucu Meclis'in, yeni anayasayı hazırlamasıdır. Bu kurucu meclis, TB Millet Meclisi'nden ayrı olmalıdır. Yeni anayasa TB Millet Meclisi'nden geçmemeli, referandum ile tüm ulusça kabul edilmeli ve yürürlüğe girmelidir.

Utanarak düzeltirim

Geçenlerde bu köşede devlette tasarruf önlemleriyle ilgili bir yazımda, hükümetimizde 35 bakan olduğunu yazmıştım. Üzüntüler içindeyim. Yanlış bilgi sunmuşum. Gazetemde hiç kimsenin hakkı olmayan bir hafiflik yapmışım. Hükümetimizdeki bakan sayısı 35 değil, 36 imiş.

Utanç içinde düzeltiyorum: Hükümetimizde 35 değil 36 bakan varmış.
Akşam, Aydın Boysan

Kasım 2001 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
      01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz